Bu mektup, yine Cebbari Han’a yazılmıştır. Sefer der Vatan ve seyr-i âfâkî ve enfüsî bildirilmektedir:
Allahü teâlâ, doğru olan bu İslamiyetin caddesinde ilerlemek ihsan eylesin! Dehli ve Egre yolculuğundan geri döneli birkaç gün oldu. Alıştığımız vatanda yine yerleştik. (Vatanı sevmek imandandır) hadis-i şerifinde bildirilen sevgi, kendini gösterdi. [Bunun hadis olduğu (Mesnevi) de de bildirilmektedir.] Vatana kavuştuktan sonra, yolculuk olursa, vatan içinde olur. (Sefer der Vatan) Nakşbendiyye büyüklerinin “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” temel sözlerinden biridir. Bu tarîkatte bu seferi, daha başlangıçta tattırırlar. Nihâyeti başlangıçta yerleştirdikleri buradan belli olur. Bu yolun yolcularından dilediklerini (Meczûb-i sâlik) yaparlar. İnsanın dışında ilerletirler. (Seyr-i âfâkî) denilen bu dış yolculuk bittikten sonra (Seyr-i enfüsî) denilen insanın içindeki yolculuğa başlatırlar. (Sefer der Vatan), bu ikinci yolculuk demektir. Fârisî Mısra tercümesi:
Bu büyük nimeti, bakalım kime verirler?
Arabî beyt tercümesi:
Nimete kavuşanlara âfiyet olsun,
Zavallı fakir âşık, birkaç damlayla doysun.
Bu büyük nimete kavuşmak, ancak gelmişlerin ve geleceklerin efendisine “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalüha ve minettehıyyâti ekmelühâ” uymakla ele geçebilir. Bir kimse, kötü huylarını yok etmezse ve emirlere uyarak ve yasaklardan sakınarak kendini süslemezse, bu nimetin kokusunu bile duyamaz. İslamiyetten kıl ucu kadar bile ayrılan bir kimsede ahval ve mevacid hâsıl olursa, bunlara istidrâc denir ki onu dünyada ve ahirette rezil olmaya sürükler. Allahü teâlânın sevgili Peygamberine “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalüha ve minetteslimati ekmelühâ” ayak uydurmayan bir kimse, felaketlerden kurtulamaz. Birkaç günlük dünya hayatını, Hak teâlânın râzı olduğu şeyleri yapmakla geçirmelidir. Bir kimsenin işlerinden, onun sâhibi râzı olmazsa, onun yaşaması nasıl olur? Hak teâlâ, onun büyük, küçük her yaptığını bilmekte ve görmektedir. Hazırdır ve nazırdır. Utanmak lâzımdır. Eğer bir kimsenin, onun çirkin ve kötü işlerini gördüğünü anlasa, onun gördüğü yerde bozuk bir şey yapmaz. Ayıplarını, kusurlarını onun gördüğünü istemez. Müslümanlara ne oldu ki Hak teâlânın hazır olduğunu bilerek, Onun beğenmediği şeyleri yapmaktan sıkılmıyorlar? Bu nasıl müslümanlıktır? Hak teâlâya, kendi kusurlarını gören bir kimse kadar kıymet vermiyorlar. Nefslerimizin kötülüklerinden ve işlerimizin bozuk olmasından Allahü teâlâya sığınırız. Hadis-i şerifte, (Lâ ilâhe illallah diyerek imanınızı tazeleyiniz!) buyruldu. Şânı, şerefi çok büyük olan bu sözle her ân, imanı tazelemeli. Uygunsuz işlerin hepsinden Allahü teâlâya tövbe etmeli, Ona yalvarmalıdır! Belki tövbe etmek için başka zaman ele geçmez. Hadis-i şerifte, (Sonra yaparım diyenler helak oldu) buyruldu. Yani, iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar aldandı, ziyan etti. Boş zamanı kıymetlendirmelidir. Bu zamanlarda, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmalıdır. Tövbe yapabilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir. Hak teâlâdan, her ân bu nimeti istemelidir. İslamiyeti iyi bilen ve hakikat aleminden haberi olan Allah adamlarından yardım beklemeli, bunlardan imdad istemelidir. Böylece, Hak teâlânın lütfuna kavuşarak, Onun mukaddes tarafına çekilir. Ona karşı baş kaldıramaz olur. İslamiyetten kıl ucu kadar ayrılık bulundukça, kendini tehlikede bilmelidir. Bu ayrılıkların, uygunsuzlukların hepsini yok etmelidir. Fârisî beyt tercümesi:
Kurtulurum sanma sakın, ey Sadi hoca!
Muhammed aleyhisselâma uymadıkça.
Ehlüllah, yani Allah adamlarına karşı gelmekten çok sakınmalıdır. Hele arada pirlik ve rehberlik bağı varsa ve ondan istifade yolu açılmış ise, onun ufak bir şeyini beğenmemek, öldürücü zehir olur. Daha çok yazmaya lüzum yok sanırım. Bu birkaç kelime de, aramızdaki muhabbet ve ihlas dolayısı ile yazıldı. Sizi usandırmıyacağımızı sanırım.
Şununla da başınızı ağrıtayım ki Mollâ Ömer ve Şâh Hüseyin, temiz kimselerin çocuklarıdır. Hizmetinizde bulunmak istiyorlar. Hizmetçileriniz arasına girmeleri umulur. İsmail de bu dilekle hizmetinize gelmiştir. Bineceği yok ise de, haline uygun bir iş bulacağı ümitindedir. Başınızı daha ağrıtmıyayım. Vesselâm, vel-ikram.