Bu mektup, Mollâ Bediuddin’e yazılmıştır. Kazaya râzı olmayı ve sâhibinin yaptığından lezzet duymak lazım olduğunu bildirmektedir:
Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! İyi kul, sâhibinin yaptıklarından râzı olan, onları beğenen kuldur. Kendi isteklerini beğenen kimse, kendine kuldur. Sâhibi, kulunun boğazına bıçak dayasa, kulun bundan râzı olması, sevinmesi lâzımdır. Allah korusun, eğer bunu beğenmez, istemezse, Onun kulluğundan çıkmış olur. Sâhibinden uzaklaşmış olur. Taun [gibi sari ve tehlikeli hastalıklar], Allahü teâlânın dilemesi ile gelmektedir. Kendi isteği ile gelmiş gibi sevinmek lâzımdır. Taun [yani vebâ ve her bulaşıcı hastalık] gelince, kızmamalı, üzülmemelidir. Sevgilinin yaptığı şey olduğunu düşünerek sevinmelidir. Herkesin belli bir eceli, yani ölüm zamanı vardır. Bu zaman hiç değişmez. Onun için, hastalıkta sıkılmamalı, telaşa düşmemelidir. Böyle dert ve belalar gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, âfiyet vermesi, kurtarması için duâ etmeli, Ona yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat ve selamet isteyenleri sever. Mümin sûresindeki âyet-i kerimede meâlen, (Duâ ediniz! Duanızı kabul ederim!) buyuruyor. [Bunun için her namazda, Fâtiha okurken, Allahü teâlâdan hidayet istiyoruz.] Allahü teâlâ, sizi, görünür ve görünmez belalardan korusun! Âmin.
[Yakup bin Seyyid Ali “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Şir’atü’l-İslam) şerhinde diyor ki hadis-i şerifte, (Duâ etmek, ibâdettir) buyuruldu. Kabul olmazsa da, sevap hâsıl olur. Duanın kabul olması için şartlar vardır: Helal yemelidir. Haram lokma yiyenin duâsı kırk gün kabul olmaz. Duâ ihtiyacı gideren, saadete kavuşturan kapının anahtarıdır. Bu anahtarın dişleri, helal lokmadır. Giydiği de tib olmalıdır. Hazar olmayan, men’ edilmiş olmayan mala helal denir. Hazer olmayan, yani şüpheli olmayan mala tib denir. Duâ ederken, kalp uyanık olmalı, kabul edileceğine inanmalıdır. Söylediğinden haberi olmayan gâfilin duâsı kabul olmaz. Duadan evvel tövbe ve istiğfar etmelidir. Duanın kabulü için acele etmemelidir. Duaya devam etmeli, usanmamalıdır. Allahü teâlâ, duâ etmeyi ve duâ edeni sever. Kabul ettiği hâlde, istenileni vermeyi geciktirerek, duanın ve sevâbının çok olmasını ister. Duâyı, hiç olmazsa, yedi kere tekrar etmelidir. Rahat ve huzur zamanlarında çok duâ edenin, dert ve bela zamanlarındaki duâları çabuk kabul olur. Duadan evvel, Allahü teâlâya hamd ve Resûlullaha salât ve selâm söylemelidir. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” duaya başlarken, (Sübhâne Rabbiyel aliyil alel-Vehhab) derdi. Evvela, günahlarına tövbe etmeli, sonra bütün müminlerin sıhhat ve selametleri için duâ etmeli ve her dileğini söyleyip, vermesini can ve gönülden istemelidir. Akla ve şer’a uymayan şey istememeli, mesela, Cennetin sağ tarafında beyaz bir köşk ver dememelidir. Kalbine gelen hayırlı şeyi istemeli, söylediğinin mânâsını öğrenmelidir. Duâ , bir temenni olmamalı, istediği şeye kavuşturacak sebeplere yapışmalıdır. Mesela, önce tâat ve ibadata sarılmalı, sonra Allah’ın rızasına kavuşmak için duâ etmelidir. Taatler, ibâdetler, rızanın, muhabbetin sebepleridir. Sebeplere yapışmadan yapılan duâ kabul olmaz. Buna duâ denmez. Faydasız temenni denir. Ümit edilmeyen şeyi istemeye temenni denir. Ümit edilen şeyi istemeye reca denir. İstenilen şeyin sebeplerine kavuşturmasını dilemelidir. Hadis-i şerifte, (Çalışmadan duâ eden, silahsız harbe giden gibidir) buyuruldu. Abdest alıp, diz üstüne, kıbleye karşı oturup, elleri göğüs hizasında ileri uzatıp, avuçları [semaya karşı] açıp, Peygamberlere ve Evliyâya tevessül ederek, Onların hatırları ve hürmetleri için istemeli, sonunda (Âmin) demelidir. Her şeyden önce, afv ve mağfiret ve âfiyet için duâ etmelidir. Bunların hepsini ihtiva eden çok kıymetli duâ , (Allahümme rabbena ati-na fiddünya Hasenâten ve fiil-ahireti Hasenâten ve kı-na azapennar)dır. Kendisi, ehli ve evladı için zararlı duâ yapmamalı, [mesela (Ya Rabbi! Canımı al) dememelidir]. Kabul olursa, pişmanlık fayda vermez. Şir’a şerhinden tercüme tamam oldu.]
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız