¥ Rabıtanın hasıl olması, saadete kavuşmuş olanlara nasibdir ki, bütün hallerde, rabıta sahibini arada [vasıta] bilirler. 2/29 (2. cilt 29. mektup)
¥ Rabıta-i muhabbet. 2/30
¥ Rafiziler 12 fırka olup, cümlesi, eshab-ı Resuli [Resulullahın eshabını] tekfir ederek, dalalet fırkalarının en kötüsü olmuşlardır. 2/36
¥ Rafizilik, Emir “radıyallahü anh”ın muhabbeti değildir. Eshab-ı kiramdan uzaklaşmaktır ki, kötülenmiştir. 2/36
¥ Ram ve kerşen, hinduların putlarıdır. Anne ve babadan tevellüd eylemişlerdir. 1/167
¥ Rah-ı ictiba [ictiba yolu, çekip, götürülmek yolu] Peygamberlere mahsustur. 1/117
¥ Rah-ı müridin [müridan yolu], rah-ı inabettir [inabet yoludur] ve rah-ı muradan [muradlar yolu], rah-ı ictibadır [ictiba yoludur]. 1/117
¥ Rah-ı inabetin, kavuşmaları az, rah-ı ictibanın, kavuşmaları pekçoktur. 1/302
¥ Rüyada vaki olan şeyler, alem-i misalde görülmüştür. Rüyada görülen elemin, eğer faraza hakikati varsa, dünyevi elemler kısmındandır. Kabir azabı ahiret azaplarındandır. 3/30
¥ Rüyet [görmek], dünyada; hissiz ve hareketsiz olan iki parça içi boş sinirden ibaret (gözün), karşısına gelip, hizalanma şartiyle görmektir. Bu fani ve zayıf dünya hayatında eşyayı hissetme ve görme olduğu halde, niçin mümkün değildir ki, devamlı ve kavi olan ahiret hayatında o 2 parça sinire bir kuvvet ihsan ede ki, karşısına ve hizasına gelmeden, her cihette ve cihetsiz olarak, kişiyi görücü eyleye. Her şeyi yaratan Allahü teala mertebelerin en yücesindedir. Bazı mekan ve zamanda, bazı hikmet ve faydalar vasıtasıyla, hizaya gelme şartı ve cihet tayinine riayet edilmiştir. Diğer bazı mekan ve zamanlarda dahi bu şarta itibar olunmayıp, bu şart hasıl olmadan, rüyet hasıl olmuştur. Bunun gibi rüyette, karşı karşıya gelmek şart olsa, gerektir ki, gören tarafta dahi şart ola. Netice itibariyle, Hak teala eşyayı görmez. Bu surette, Kurandaki naslara muhalefet vardır. Ve bu itiraz, Allahü teala için dahi vardır. Allahü tealanın varlığını [vücudunu] inkar etmek olur. 3/43
¥ Rüyet-i uhrevide [ahiretteki rüyette] müminlerin kendileri tamamen basar olurlar. 3/67
¥ Rüyet-i uhrevi [ahiret rüyeti], isimler ve sıfatlar perdesi olmadandır. Her şahsın rüyeti, o şahsın mebdei teayyünü olan ism-i ilahi miktarıncadır. Mebde-i teayünü ism-i cami olan devlet sahibinin rüyeti, ilahi itibaratın hepsi ile alakalıdır. 3/99
¥ Rüyet-i uhrevi [ahiret rüyeti], ayın [bedr halinde görülmesi gibi] görülmesine benzer; hadis-i şerifi. 3/78
¥ Rüyet, ahirette mevcuttur. Ve rüyete yakin-i vicdani hasıl olur. Fakat mer’i [görünen] hiç müdrek olmaz. 3/43
¥ Rüyet dünyada caiz ve vaki olmamış ve ahirette vaki olacaktır. 3/122
¥ Rüyet ne kalp ile, ne basar ile dünyada vaki değildir. 3/118
¥ Rüyet, Cennet ehlinin cümlesi içindir. Bazısının görmesi, bazısının görmemesi bildirilmedi. 3/16
¥ Rüyet, Hak tealanın mahlukudur ki, icad ve temsil tarikiyle [yolu ile] izhar etti [açığa çıkardı]. 3/73
¥ Rubbe talin yel’anühül-Kuran hadisi. [Kuran-ı kerim okuyan çok kimse vardır ki, Kuran-ı kerim bunlara lanet eder.] 2/53
¥ Rıbada [faizde] malın hepsi haramdır. Yalnız faizi haram sanmamalıdır. 1/102
¥ Rıbanın haram olması, Kuran-ı kerimde bildirilmiştir. Muhtaca ve muhtaç olmayana haramdır. 1/102
¥ (Rubaiyat) kitabını Muhammed Baki “rahimehullah” yazmıştır. 1/290
¥ Ricalin libası [erkeklerin elbisesi], zenanın libasına [kadınların elbisesine] müşabih olmamalı. Yani, kadınlar ne giyerse, erkekler aksini giymeli. 1/313
¥ Rical nisvana [erkekler kadınlara], nisvan ricale teşebbüh [kadınlardan erkeklere benzeyenler] mel’undur. 1/313
¥ Rücu sahibi kendi isteği ile inmez. Hak celle ve alanın muradıyla yüksek makamdan aşağıya inmiştir. 1/272
¥ Rücudan evvel arifin imanı bedihi iken, geriye indikten sonra, müntehilere o yakin örtülür. 1/181
¥ Rahmet-i ilahiden ümidi kesmek küfürdür. 3/12
¥ Ruhsat ile amel etmiyeler ki, hem tarika-i aliyeye zıd ve hem sünnet-i seniyeye uymak davasına terstir. 1/227
¥ Razzak-ı alem olan Allahü teala, kereminden kulunun rızkına kefil olmuştur. Bizleri bu tereddütten [sıkıntıdan] kurtarmıştır. 1/224
¥ Risalet, nübüvvet ve Peygamber lafızları, bizim Peygamberimizin daveti vasıtasıyla Arap ve faris lügatlarından gelmiştir ki, bu elfaz-ı lügat [bu kelimeler] hind lisanında yoktur. 1/259 [Müjdeci Mektuplar: 304.]
¥ Risale-i kudsiye kitabı, Muhammed Parisa’nındır. 2/92 [Saadet-i Ebediye: 749.]
¥ Rusum ve adat [merasim ve adetler], ar [utanma] ve namus, nefs-i emmare hevasındandır. 3/16
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, sarığının ucunu, beynelketfeyn irsal buyururlardı [arkaya sarkıtırdı]. (İki kürek arasına sarkıtmak sünnettir.) 1/186
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir yahudi evinden yemek yedi. Ve bir müşrikin kabı ile taharetlenmiştir. 3/21
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Ahmed ismi sema ehli yanında meşhurdur. 3/95
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hüsni ve cemali, hüsn ve cemal-i Hak tealaya müstenittir [senettir]. 3/99
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” uykusu abdestini bozmazdı. Çünkü, Nebi çoban gibidir. Kendi ümmetini muhafazada gaflet, Onun, Peygamberlik makamına uygun değildir. 1/99
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” riyazet çekmesi, nimetlere şükür için idi. Vasıl olmak için değildi. 1/302
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, her sözü vahy ile değil idi. 2/96
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” maraz-ı mevtinde [ölüm hastalığında] kağıt talebi hakkında….. 2/96
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sehv ve nisyan etmesi [unutma ve yanılması] caiz ve vakidir. Lakin, hata üzere kararda olmak [devam etmek] caiz değildir. 2/96
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mebde-i teayünü, ilim şanıdır. 1/294 [Müjdeci Mektuplar: 551.]
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mebde-i teayünü, teayün-i vücutinin merkezi ki, eşref-i azasıdır. 3/113
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hakikati, sıfat-i izafiyedendir. Ve menşe-i zuhur-i Kurani, sıfat-i hakikıyedendir. Bu sebepten Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”e hadistir derler, Kurana kadımdir denir. 3/99
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” nuru, sıfat-i ilmden [ilim sıfatından] olup, eslabdan erhama intikal ile [insana intikali ile, ana rahmine intikal ile] insan sureti ile zuhur etti [açığa çıktı]. 3/99
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sayesi [gölgesi] yok idi. Alemde Ondan eltaf [daha latif] olmayınca, sayesi [gölgesi] nasıl olur. 3/99
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” urucunda [yükselmesinde] cümleden balater [yükseklere] gidip, nüzulde dahi [inişte dahi] cümleden ziyade tenezzül buyurdu [ınmıştır]. 1/216
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefatında eshabdan 33.000 kimse hazır idi. 1/80
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” olan muhabbet-i ilahi, muhabbet-i zati olup, bütün nisbet ve itibarattan muarra [soyulmuş]dur. 2/33
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Leyle-i miracda [miraç gecesinde] Musa aleyhisselamın kabri yanından geçerken, kabrinde namaz kılar gördü. 2/16
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Leyle-i miracda [miraç gecesinde] zaman ve mekan dairesinden çıktı. Ezeli ve ebedi, bir an olarak buldu. Başlangıçı ve sonu [bidayet ve nihayeti] bir noktada müttehid [birleşmiş] gördü. Cennete gidecekleri Cennette gördü. 1/283
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, miracda rüyet ile müşerref oldu. 3/16
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, miracdan avdet buyurdukta [gelince], henüz mahall-i hab’ın harareti zail olmayıp [yatağı soğumayıp], ibrik-i teharetten hareket-i ab teskin yab olmadı. [Abdest aldığı suyun hareketi durmamış idi.] 1/210
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, serin ve leziz şeyleri içmeyi severlerdi. 3/26
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sıfatların ve isimlerin bütün kemallerine malik idi. 1/79
¥ Resulullah “sallallahü teala aleyhi ve sellem”, mahbub-i rabbilalemin, bihterin-i mevcutat-i evvelin ve ahırindir. [Mevcutatın öncesinin ve sonrasının en iyisidir]. Beden ile miraca çıktı. Arşı ve kürsüyi geçti. Mekan ve zamandan, balaya revan oldu [yükseklere çıktı]. 1/272
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, reis-i muradan ve reis-i mahbubandır. [Murad ve mahbubların reisidir.] Onun mahbubiyeti, muhibb-i vacip celle sultanuhuya bi mülahaza-i şuun ve itibarattan tealluk eylemiştir. 3/117.
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” himmet-i aliyesi [yüce himmetleri] bülend vaki olmuştur [yüksektir]. Ol kemalat ile iktifa eylemeyip, hel min mezidin güyan [daha arttıran yok mu] dahi balaya şevkı ilan buyururlar [yücelikleri şevk ile isterler]. Ve çün kemalat fevk imkan-ı beşeriden hariç olmakla devam-ı hüzn olur. 3/122 [Saadet-i Ebediye: 919.]
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” uymak lazım değildir sanmak, küfürdür, zındıklıktır. 1/117
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” itaat, Hak sübhanehuya itaattir. 1/152
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yolu, Eshabın yoludur. 1/152
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” uymak, ahkam-ı İslameyenin yapılması ve küfür adetlerinden sakınmakla olur. 1/165
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” uymak niyeti ile gün ortası uyumak, Onun yolunda olmayan sıkı riyazetlerden, çetin mücahedelerden daha iyidir. 1/191
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” tevassutu olmadıkça, hiçbir fert matluba vasıl olamaz. 3/121
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” mütabeat olmadıkça, [tabi olunmadıkça], yapılan her iş faydasızdır. 1/165
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için salat, eğer riya ve süm’a [gösteriş] dahi olsa makbuldür. 3/27
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” Aişe-i Sıddıka yoluyla hasıl olan eza [eziyet vermek], Emir [Ali “radıyallahü anh”] yoluyla hasıl olandan ziyadedir [fazladır.] 2/36
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ameli [yaptığı işler], ibadet veya örf ve adet olmak üzere 2’dir. İbadet yolu ile olanların hilafı bidatler münkerdir. [İbadetlerine uymayan şeyler zararlıdır, kötüdür.] Men ediliyor ki merduttur. Örf ve adete bağlı olan işlerin hilafına olanlar kötü değildir. Bunlar dine ait değildir. Onları yapmak adete bağlıdır. Mamafih, adetlerde de, sünnete uymak iyidir ve saadetlere yol açar. 1/231
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” varis olan alim, ahkam ve esrar ilimlerinin ikisine de vakıf olması lazımdır. Yoksa, birinden nasibi olup, diğerinden nasibi olmamak varis olmaya manidir. 1/265
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” İbrahim aleyhisselamı übuvvetle [babalık ile] yad edip ve diğer Enbiyayı “aleyhimüsselam” ühuvvetle [kardeşlik ile] zikir ettiler. 3/87
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” düşmanlarına ve Hak tealanın düşmanlarına şiddet gösterip, bunlara ihanet edip ve batıl ilahlarını [putlarını] hor tutmak [aşağılamak] en makbul ibadettir. 1/268
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshab-ı kirama buyurdular ki, “sizler bir zamanda vücuda geldiniz ki, emirlerin ve yasakların onda birini terk eyleseniz helak olursunuz. Sizlerden sonra dahi bir güruh [zümre] gelse gerektir ki, emirlerin ve yasakların onda birini yapınca, felaketten kurtulurlar.” İşte şimdi, o vakittir. 1/193
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Benden mukaddem [evvel] bas olunan [gönderilen] Peygamberlerin ümmetinde elbette havariyun ve eshab vardı ki, sünnetlerine yapışıp, emirlerine uyarlardı. Daha sonra onların halefleri [onlardan sonra gelenler], Onların işlemedikleri ve yapmadıkları amelleri ve emir olunmadıkları işi yaparlar. Onlarla eliyle mücadele eden kimse mümindir. Ve lisanı ile mücahit olan zat dahi mümin ve kalbi ile cihat eden şahıs dahi mümindir. Onun ötesinde imandan hardal tanesi miktarı nesne yoktur.” Hadis-i şerif. 1/129.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hakk-ı cıvara [komşuların haklarına] o kadar mübalağa buyururlar idi ki, Eshab-ı kiram, komşuların miras almasında şüphe ettiler. [Komşulara miras düşecek zannettiler.] 1/178.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” muhacirinin fakirleri ile tevessül edip, fetih ve nusret taleb buyurdu. 3/93.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Muaviye “radıyallahü anh”a buyurdu ki, “İnsanlara hakim olduğun zaman [Melik olduğun zaman] yumuşak davran.” Muaviye “radıyallahü anh” bunun için, halife olmak istedi. Fakat ictihatta hata etti. Zira hilafet sırası, Emirden sonra idi. Fakat ictihatta hataya bir derece, haklı olana 2 ve belki 10 derece [sevap] vardır. 1/251.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, imameyni [hazreti Hasanı ve Hüseyini] kucağına alıp, öperdi. Bir gün bir şahıs, Ya Resulallah! Ben on bir evlat sahibiyim. Hiçbirini takbil eylemedim [öpmedim] dedikte, buyurdu ki, (Bu rahmettir, Allahü teala, dilediğine ihsan eder) . [Kendi bendelerine ihsan eder.] 1/272.
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” rüyada görünmesi, Server-i enamın latifelerinin suret şeklinde görünmesidir. 2/58. [Saadet-i Ebediye: 79.]
¥ Resullerin miktarı 124.000 [den ziyade] dir. 1/167.
¥ Resuller, herhangi bir dinde haram olan fili irtikab etmez. [İşi işlemezler.] 3/21.
¥ Rüsum-ı küfre mübtela olan müminler [küfür adetlerine mübtela olan müminler], ümmittir ki, kelime-i tevhitin şefaati ile kıyamet gününün dehşetinden kurtulalar. 2/37.
¥ Reşehatta bazı nakiller, sıdktan durdur. [Doğruluktan uzaktır.] 2/28.
¥ Rıza makamında mahbubun ilamının keraheti ref’olur. [Rıza makamında olan, sevgilinin yaptığı elemi çirkin görmez.] Muhabbet devleti ile müşerref olanlara elemden lezzet alma vardır ki, rıza makamının fevkidir [üstüdür]. 2/33.
¥ Rıza makamı muhabbet ve hub [sevgi] makamının fevkidir [üstüdür]. 2/7.
¥ Rıza makamı. 3/107.
¥ Rıfk ve mülayemet lazımdır. 1/98.
¥ Rükuda parmakları açmak ve sücutta [secdede] birbirine zam eylemek [yapıştırmak] sünnettir. 1/266
¥ Rüku ve sücutta [secdede] tumaninet elbette lazımdır. Çare yoktur ki, farz ve vaciptir. 2/87.
¥ Rükuda ve celsede her uzvu kendi mahallinde karar eylemedikçe [her uzuv yerine yerleşmedikçe], namaz tamam olmaz, hadisi. 3/40.
¥ Ramazan ayındaki nafile ibadet, sair zamandaki farz gibidir. Ramazandaki farz, sair zamandaki yetmiş farz gibidir. 1/45.
¥ Ramazan ayının her gecesinde bir kaç bin Cehennemlik kişi, Cehennemden azad olur. 1/45.
¥ Ramazan ayında teravih ve hatm-i Kuran, sünnet-i müekkededir. 1/45.
¥ Ramazan ayında, hayırların ve bereketlerin hepsi toplanmıştır. 1/162
¥ Ramazan ayının cemiyeti, bütün senenin cemiyetine sebep [bu ayı iyi ve bereketli geçirenin, bütün senesi iyi ve bereketli olur], onu iyi geçiremeyenin bütün senesi iyi geçmez. 1/162.
¥ Ruh nefse aşık oldu, tutuldu. Ve bu sebeple önceden Hak tealaya olan bilgisini unuttu. 1/99.
¥ Ruh-ı insaninin [insan ruhunun] bu bedene tutulmadan evvel, yükselecek yolu yoktur. Bedene gelince, yolu açıldı. 1/99.
¥ Ruha lezzet veren şeyden, cisim acı duyar. Cisme lezzet veren her şeyde ruha elem vardır. Dünyada ruh, cisim makamına iner ve cisme tutulursa, cismin lezzeti ile lezzetlenir, kendi elemini lezzet zanneder. Safra hastasının tatlıyı acı sanmasına benzer. 1/159.
¥ Ruh bedene bağlanmadan önce, maksata doğru idi. Bedene bağlanınca, teveccühü zail oldu; [maksadı unuttu]. 1/287
¥ Ruh bedene bağlanmadan önce, haricde alem-i ervahta idi. Sevgi sebebi ile ceset alemine [alem-i ecsada] gelmiştir. 3/30.
¥ Ruh mekansızdır. Nasıl olduğu anlaşılamaz. Fakat, Allahü tealanın mekansızlığına göre, mekanlı gibidir, madde gibidir. 2 tarafın rengi onda vardır. 1/285.
¥ Ruhaniyat-i evliyadan [Evliyanın ruhundan] istifade birkaç şarta bağlıdır ki, bunları herkes yapamaz. 1/45.
¥ Ravda-i mutahhera, harem-i Mekkeden efdaldir. 1/312.
¥ Riyazet çekmek, itidal üzere olmaktan kolaydır. 1/313.
¥ Riyazat ve mücahedat [Nefsin arzularını yapmamak, arzu etmediklerini yapmak], füzuliyattan [fuzuli şeylerden] ictinab [kaçınmak], zaruriyat-i mubaha [mubah olan zaruri şeyleri] kullanmaktan ibarettir. 3/85.
¥ Riya ve süm’adan [gösterişten] pak olmayıp [kurtulmayıp], Hak tealadan başkasından ve lev bil-kavl [söz ile olsa bile] ve zikir-i cemil ile taleb-i ecr [ecr taleb etme] fitnesinden müberra olmayan [kurtulmayan] amel sahibi, şirk dairesinden birun olmaz [kurtulmaz] ve muvahhid ve muhlis değildir. 3/40.
¥ Rabıta ile mürşidin teveccühü cem olursa [birleşirse] nurun ala nurdur. 4/33.
¥ Rabıta, mürşidin suretini gönülde tasavvur eylemektir. 5/113
¥ Rabıta, müridin, pirinin sureti her zaman göz önünde olmasıdır. 4/165
¥ Rabıta zikrden daha faydalıdir. 4/198
¥ Rabıtadan daha yakın kavuşma yolu yoktur. 5/113
¥ Rabıtanın kuvvetindendir ki, huzurda ve gaybette [hazır ve uzakta] olan varıdatın [gelen feyizlerin] farkı anlaşılmaz ve ikisi bir tasavvur olunur. Hazır olmak ve uzak olmak arasındaki fark sabittir. Lakin bu fark rabıtanın kuvveti nisbetinde azdır. 4/197
¥ Rabıta bağlılığı çoğalınca, salik [tasavvuf yolcusu] kendini pirin aynı ve onun sıfatı ve libası ile kendini mevsuf [onunla vasıflanmış] bulur. Ve her nereye bakarsa, pirin suretini görür. 4/165
¥ Rabıtayı ve batın ile ilgili meşgaleyi, sabah namazından sonra ve uyku vaktinde yapmak hoştur. 6/166
¥ Rafizilerin zuhur edeceği ve müşrik oldukları ve katli lazım olduğu hakkında hadis-i şerif. 4/64
¥ Rah-ı vüsul [kavuşmak yolu] ahkam-ı İslamiyeye tabi olmaya bağlıdır. 4/29
¥ Rah-ı feyiz [feyiz yolu], muhabbet ve şevk nisbetinde açıktır. Ve batından batına yol açılmıştır. 6/37
¥ Rah-ı inabette [inabe yolunda], madem ki, kavuşmak kendi gitmesi iledir, riyazet ve meşakkat çoktur. İctiba yolunda kavuşmak, kavuşturulmak yolu ile hasıl olduğu için, riyazet ve meşakkat o kadar lazım değildir. Onun riyazeti, ahkam-ı İslamiyeyi yapmak ve sünnete riayet etmek ve razı olunmayan bidatlerden sakınmaktır. 6/220
¥ Rüyalar kabiliyeti haber verir. Ve işe yakın olan kuvveti [istidad kuvvetini] haber verir. Şuurlu yapılan iş değildir. Bir gönül gerektir ki, kabiliyeti zuhura gelip, muameleleri kuvveden file ulaşa. 5/135
¥ Rüyet-i uhrevi [ahiret rüyeti], ilim-i huzuri ile alakalıdır ki, o makamda halis, aşikar olma vardır. İhata yoktur. Bir keyfiyet malum olmaz. Nasıl malum olur ki, o hazrette keyfiyet yoktur. 4/210
¥ Rüyet-i basariyi [göz ile görmeyi] inkar eden mutezile, delil olarak, rüyet-i basari, mukabeleyi iktiza eder. [Karşılıklı olmak lazım gelir.] Bu ise, Hak tealaya cihet ve nihayet ispatını mucib olduğundan, mümkün değildir, derler. Halbuki, bu delilleri Hak tealanın mahlukatını görmesini de inkarı mucibdir. Mukabele şart olmaz. Zira Hak teala mekandan münezzehtir. 6/62
¥ Rüyet, ahirete mahsus ve mevcuttur. Ve bilinmeyene aid olan rüyetin nasıl olduğu da bilinemez. 4/189
¥ Ricalün La tülhihim ticaretün ve la bey’un an zikrillah, [Öyle kimseler vardır ki, ticaretleri ve alış-verişleri onları, Allahü tealanın zikrinden alıkoymaz.] Hiçbir nesne onların maksudu hatırlamasına mani olmaz. 5/44
¥ Rücu eden (inen) kamil insan; eğer vilayet kemalatından sonra inerse, zahiri halka, batını hakka müteveccihtir. Eğer, nübüvvet kemalatı sona ulaşıp, rücu ederse (inerse), zahiri ve batını halka müteveccihtir. 6/217
¥ Rahmeti gazabını geçmiştir. Halbuki kafirler çoktur. Bunun cevabı; rahmet ehlinden murad, insan ve cinden taat ehli ve meleklerin tamamı olup, gazap ehlinden murad, insan ve cinnin kafirleridir. 4/11
¥ Rahmet; gazap üzerine fazla olmasa idi, bizim gibi günahkarlara, dünya ve ahirette kurtulma ümidi olmazdı. Rahmetin çok fazla olduğundandır ki, bu miktar günah ile yeryüzünde seyr ederiz. Helak olmayıp, envaı nimetler ve ihsanlar ile beraber, kıyamet gününde kurtulacağımızı ümit ederiz. Rahmet-i ilahi dünyada mümine ve kafire şamildir. Kıyamet gününde rahmet, müminlere mahsus olup, kafirler mahrum kalacaklardır. 4/11
¥ Rahmet her şeyde vardır. İlla aşkta yoktur. 4/151
¥ Razzak-ı zül metin’e ümur-ı meaşı sipariş edeler. [Metin olan Allahü tealaya, yaşamak için lüzumlu olan bütün işlerini ısmarlıyalar.] Ve cemiyeti [mahlukatın düşüncesinden kurtulmayı] onun tedbirini terk eylemekte bileler. Zira tedbir, muameleleri ve sebepleri toplamak, devir eder, uzayıp gider. Ondan tam bir cemiyet [düşüncenin toparlanması, dağılmaması] meydana gelmesi mümkün değildir. 4/178
¥ Rahikun mahdum ayet-i kerimesi tefsiri. Muhabbet şarabı, ebrar ve mukarreblerin kalplerinde bulunur. 6/105
¥ Rızk mukadderdir. Ziyade ve noksan ihtimali yoktur. Rızkın tenk [az] veya ziyade [çok] olması Hak tealanın fil-i hassıdır. Hiç kimsenin onda methali [müdahelesi] yoktur. 6/208
¥ “Rızk kılleti ve iyal kesreti ile beraber, musalli olan [Rızkı az ve ailesi çok olup, namazlarını iyi kılan] ve ehl-i İslamı gıybet etmeyen benimle beraber haşr olur.” Hadis-i şerif. 5/110
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem,” bisetten önce, zikir-i kalbiye iştigal üzere idi. [Kalp ile zikir üzere idi.] 5/106
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, hutut-ı mütenevvia ile müzeyen [ziynetli], mülevven [renkli] kumaştan elbiseyi severdi. [Bürd-i yemani denilen pamuk ve ketenden yapılmış elbiseyi severdi.] 5/106
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bin dirhem kıymetli rida giyerdi. Namazda 4.000 dirhem kıymetli rida bulunduğu evkat olurdu. [Cübbe giydiği olurdu.] 5/106
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, taamı lüzumu kadar yirdi. Doyuncaya kadar yemezdi. 5/51
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, Ahmed ismi Muhammed isminden efdaldir. 5/1
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Kabe-i muazzamadan efdaldir. 4/183
¥ Hak tealanın ibtida halk ettiği nesne [ilk önce yarattığı şey] nur-i Muhammedi “sallallahü aleyhi ve sellem” idi. 4/113
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” marifete [bilmeye] talibdir. Halbuki makam-ı mahbubiyettedir [Mahbubiyet makamındadır]. 4/11
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” methi ve senası. 4/10
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kesret-i hüzünle mevsuf olduğunun sebebi [hüznünün çokluğunun sebebi]. 5/120
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, devam-ı fikir ve tevasul-i hüzn ile mevsuf iken, sairlere ne hasıl olur. 5/10
¥ Resulullahın “sallallahü teala aleyhi ve sellem” veladetleri [doğumları] ve vefatları dahi pazartesi günü vaki oldu. Günün ahırinde [ertesi günü] intikal buyurup, salı günü hıfz olunup, çarşamba gecesi nısf-ül-leyle karib [gece yarısına yakın], ve bir rivayette o gece defn olundu. Sinn-i şerifleri [ömr-ü şerifler, şemsi] 60. yaşında iken veya [kameri] 63. senesi ve bir kavilde dahi [yuvarlak hesap ile] 65 salinde [yaş içinde] rıhlet [göç] vaki oldu. Bu akval-i sal-i veladet ile sal-i vefatı dahil-i hisab edip etmemekle [bu sözler, doğum senesi ile vefat senesini sayıp-saymamak ile] veya yalnız aşeratı tadat ile rivayet edildiğine göre, tehalüf [birbirine uymama] göstermektedir. 5/51
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mukaddes kabirleri, mübarek cesetlerinden boş kalmaz. Muhtelif mahallerde vaki olan mülakat [konuşma] her ne kadar ceset sureti ile görünse de, ruhanidir. Ve ruh mütecessid olur [ceset şeklinde, bedeni ile görünür]. 5/36
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile, vefattan sonra konuşma ruhanidir. 5/36
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” uykusu itidal üzere idi. Mübarek kalpleri uyumaz; belki, çeşm-i saadetleri [mübarek gözleri] uyur idi. Ve ayın 17 veya 19 veya 21. günü fast ettirirlerdi [hacamat olurlardı]. 5/51
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mebde-i teayünü, teayün-i hubbidir. 4/21
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” mütabeat [tabi olmak, uymak] 7 derece olup, birincisi, kalbin tasdikinden sonra ve nefsin itminanından evvel olan ityan-ı ahkam-ı İslamiye ki [ahkam-ı İslamiyeyi yapmaktır ki], avam ve zahir alimler bu derecededir. 2. derece, ahlakı düzeltmek ve kalp hastalıklarını düzeltmek olup, süluk erbabına mahsustur. 3. derece, İslamın hakikati ve nefsin itminanı olup, erbab-ı vilayete mahsustur. 4. derece, nefsin itminanından sonra olan İslamiyetin hakikatının açığa çıkmasıdır ki, ulema-i rasihine mahsustur. [Bütün hayırlı işler hakiki ve kusursuz olmaktır]. 5. derece, Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kemalatının husulidir ki [Ona mahsus kemalata, yüksekliklere tabi olmaktır ki], ilim ve amelin dahli yoktur. Lütf ve ihsandır. Büyük Peygamberlere ve bu ümmetin pek az büyüklerine mahsustur. 6. derece, Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mahbubiyet makamına ittibadır ki [tabi olmaktır ki], mücerred muhabbet ile olup, fadl ve ihsanın fevkidir [üstüdür]. 1. dereceden başka bu 5 derece, bil cümle makamat-i uruca tealluk eder. 7. derece, mutabeat-i nüzul ve hubuta tealluk eder ki, cemii derecat-ı sabıkayı camidir. Tabi ile metbu farksız olmuştur. 4/140
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” mütabeat olmadıkça, [tabi olunmadıkça] kurtuluşa ermek mümkün değildir. 5/110
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” salevat getirmek, kıyamet gününün korku ve şiddetinden kurtulmaya sebeptir. 5/53
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” muhabbeti her şeyden ve kendi nefsinden ziyade olmayınca, iman tamam olmaz. 4/128
¥ Resulullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ameli olup [yaptığı işler olup], hasaisinden olmayan amalin ityanında [sadece ona mahsus olmayan işlerin yapılmasında] izine ihtiyaç yoktur. Hacetlerin hasıl olması ve müşkilattan kurtulmak için bazı ameller ve zikrler ve dualar ve rukye, izine bağlıdır. 5/36
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” adet ve ibadette az ve çok benzemeyi büyük saadet ve bereket ve yüksek derecelere kavuşmak bileler. Mahbuba teşebbüh edenler mahbub [Sevgiliye benzeyenler sevgili] ve iktida edenler dahi mergubdurlar [uyanlar dahi beğenilmiştirler] 5/71
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” uymak isteyen, ahkam-ı İslamiyeye sağlam yapışıp, sünnete ittiba [uymak] ve bidatten sakınmak üzerine olmalıdır. Kitap ve sünnetin ışığı ile aydınlanıp, bidat zulmetine ve şeytanların yoluna düşmekten uzak olmalıdır. 6/74
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, dünyanın [haram ve mekruh şeylerin] tahribi için gönderildi. Tamiri için gönderilmedi. “Hadis-i şerif” 5/66
¥ Resulullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” İbrahim aleyhisselamın milletine tabi olunmasının emir olunması, bir makamın husuli [geçilmesi, çıkılması] içindir ki, ona kavuşmak, makam-ı İbrahimden geçmedikçe müyesser değildir. Ve makam-ı İbrahime vusul [ulaşma] dahi onun milletine mutabeate bağlı olduğudur. Merkeze varmak, muhitten [çevreden] geçmedikçe mümkün değildir. 6/24
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bisetten mukaddem [Risaleti bildirilmeden evvel] zikir-i kalbi ile meşgul olduğu mervidir. 5/59
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bana ve gayriye [başkalarına] dünya ve ahirette vuku bulması muhakkak olan ümurun [işlerin] tafsilini bilmem buyurmuştur. 5/116.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Bir kimse şüpheyi ve riyakarlığı haklı dahi olsa terk eylese, Cennetin bir yerinde bir köşke kefilim. Ve mizah yoluyla dahi olsa, yalanı terk eden kimse için Cennetin ortasında ve güzel ahlak sahibine dahi Cennetin alasında bir beyte [köşke] kefilim.” Hadis-i şerif. 4/147.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Muaz ibni Cebele buyurdu ki, “Ya Muaz! Sana vasiyet ederim ki, takva üzere ol! Hep doğru söyle. Ahtına sadık ol. Emanete hıyanet etme. Yetimlere merhamet et. Komşunun hakkını gözet. Kimseye kızma. Hep tatlı konuş. Her müslümana selam ver. İmamın lazım olduğunu bil. Kuran-ı kerimin yolu olan fıkıh bilgilerini öğren ve bu bilgilerden ayrılma. Her işinde ahireti düşün. Hesap gününe hazırlan. Dünyaya gönül bağlama. Hep güzel, faydalı işler yap. Hiçbir müslümanı kötüleme. Yalancı şahitlik yapma. Doğru sözü kabul eyle. İmam-ı adile isyan etme. Yeryüzünde fesad çıkarma. Her zaman, Allahı zikir et. Gizli günahlara gizli tövbe et. Aşikar günahlara aşikar tövbe et!” 6/6
¥ Resulullahı “sallallahü aleyhi ve sellem”, rüyada görmek, Medine-i münevverede medfun olduğu suretle meşrut değildir. [O şekilde görmek şart değildir.] Her ne suretle müşahede olunursa, ümmittir ki, şeytan onun suretine giremez. Lakin, rüyalar istidadı haber verir, hasıl olacağını göstermez. 6/219.
¥ Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, “Cimri olarak yaşamak ve hevaya tabi olmakla dünyayı dine ihtiyar etmek, insanlar arasında yayıldığı zemanda, onlardan uzlet ve onların işlerini terk ile sabreden kimseye ve o zamanda amil olan kimseye, diğer zamanda o işi işleyen 50 kimsenin ecri [sevabı] vardır.” 4/29.
¥ Rıza-yı ilahi, rıza-yı abdden akdemdir. [Allahü tealanın rızası kulun rızasından öncedir.] Öncelik o taraftadır. 6/238.
¥ Rıza makamı, süluk makamının sonudur ki, onun meydana gelmesi, kesb ve riyazete bağlıdır. Mutlaka makamat-i urucun sonu demek değildir. 6/59.
¥ Rıza makamı, makamların sonu olmadığı, bilahere belli oldu. 4/196.
¥ Rüku ve sücud [secde] tesbihlerinin nihayeti 7’dir. Bazı rivayette 9 ve 11 dahi varid olmuştur. 5/109.
¥ Renklerin ahseni [güzeli] yeşildir. Nur-i ahfa yeşildir. 6/5.
¥ Ruha otuz yılda vüsul eden salik [kavuşan, erişen salik], Hudaya vasıl oldum [kavuştum] demiştir. [Öyle zannetmiştir.] 4/50.
¥ Ruhun üsulü sıfat-ı zaidedir. 4/213.
¥ Ruh ile ceset bir araya geldiği zamanda, lezzet alır ve elem duyar. 6/217.
¥ Ruhun, bedenin sağ canibine tealluku vardır. 5/126.
¥ Ruh, ne dahil-i bedendir; ne haricdir. [Ne bedenin dahilinde, ne haricindedir]. Bedene tealluku tedbir ve tesarruf cihetiyledir. 5/43.
¥ Ruh bedenden müfarakatından [ayrılmasından] sonra, fena bulmaz. Sair [diğer] alem-i emir latifeleri de böyledir. Ve filanın ruhaniyeti zahir oldu ve şöyle ifade ve istifade edildi derler. Ondan murad, ruh latifesidir. 6/140.
¥ Ruh, alem-i ervahtandır. Ve alem-i biçuniden [ötelerin ötesinden] hissedardır. Fani bedene aşık olup, bedene bağlanıp ve onun ahkamı [işleri] ile insibağ [boyanma, temizlenme] yani onun işlerinin şekline girip ve araştırıp, beden aracılığı ile işitip ve görüp ve konuşup ve bedenin lezzeti ile dahi lezzetlenip ve elemi ile dahi elemlenip ve onun hareket ve sükunu ile hareketli ve sakin olmuştur. 5/135.
¥ Ruhun renginde olan renge, sürh [kırmızı] humret [kırmızılık] üzere karar vermişlerdir. 5/43.
Tavsiye Yazı –> Ruhsatla mı yoksa azimetle mi amel etmeli?