¥ Daire-i selasenin (üçüncü dairenin) üstü, dördüncü daire olup, vilayet-i kübradır. 1/260 (1. cilt 260. mektup)
¥ Dank, bir dirhemin altıda biri [veya takriben ikibuçuk kırat-ı şeri, yarım gram] gümüş para.
¥ Deccalın çıkması, kıyamet alameti olup, haktır. 2/67
¥ Derd dahi maksata kavuşmanın başlangıcıdır. 1/61
¥ Derd-i ahiret [ahiret derdi], nübüvvet kemalatında methedilmiş olup, vilayette mevcut değildir. Eshab-ı kiram ahiret derdine tutulmuşlar idi. Davüd-i Tai, ahiret derdine (Keramettir) dedi. 1/302
¥ Derd-i dünyadan [dünya derdinden] ve bedene gelen sıkıntılardan dolayı, kalpler sıkılmaya ki, bu haller tamamen geçicidir. Ve bu zorluğun altında [karşılığında] kolaylık vardır. 1/150
¥ Derd-i dünya [dünya derdi] hatalara kefarettir. Yalvarma ve sığınma ile Cenab-ı kudsiden afv taleb eylemelidir. 2/25
¥ Derd ve bela, günahların çok affedildiğini gösterir. Günahların çok olduğunu göstermez. 2/99
¥ Dua kazayı reddeder [engeller] ki, La yerüddül kaza illed-dua [Kaza, ancak dua ile geri çevrilir,] Hadis-i şerıftır. 3/46
¥ Dua ile memuruz. Hak sübhanehu ve tealaya dua ve iltica, tadarru [boyun bükerek yalvarmak] ve zari [ağlamak] hoş gelir. 3/14
¥ Duaları ve istiğfarı abdestli okumak müstehaptır.
¥ Davet-i saliha [salih kimsenin davetine] icapet lazımdır, sünnettir. 1/265
¥ Delil, medlulden ezhardır. [Delil, delil getirilmiş şeyden açıktır]. Hak sübhanehudan daha açık bir şey yoktur. 1/247.
¥ Defatir-i amal [amel defterlerinin] uçarak, sağdan ve soldan verilmesi haktır. 3/16
¥ Defn olmayan mevta dahi, kabir hayatı ile, azap ve elemi his ederler. Fakat, hareket ve titreme olmaz. 3/35
¥ Dünya [haramlar] semm-i katil [öldürücü zehir] ve helak edici bir hastalık ve büyük bir bela ve bulaşıcı bir hastalıktır. 1/171
¥ Dünya [İslamiyete uymayan şeyler] vefasızdır. Vefalı olmasına imkan yoktur. Cümleyi Hak teala iradesinin zuhuru bileler. 2/64
¥ Dünya [hayatındaki] haram malının, eğer kıl ucu kadar itibarı olsaydı, düşmanı olan kafirlere verilmezdi. [Kafirlere kıl ucu kadar vermezdi.] 1/89
¥ Dünya [haramlar], Allahü tealanın buğz ettiği şeylerdir. [Allahü teala dünyayı sevmez]. 1/233
¥ Dünya-yı deniye [alçak dünya] muteber değildir. Mal ve mevkinin ele geçmesini asıl maksat zannetmemelidir. 1/75
¥ Dünya, nefsin isteklerinin meydana gelmesine yardımcı olan şeylerdir. Bunun için, lanetlenmiştir. 1/52
¥ Ed-dünya mel’unetün “Dünya mel’undur”. Hadis-i şerif. 3/99
¥ Dünyada her nev’i zaruri, ihtiyaç olan [mubah] şeyler dünyadan değildir. Fudul olanlar dünyadandır. 3/85
¥ Dünyanın tarifi. 1/287
¥ Dünya-yı deninin [alçak dünyanın, yani haramların] tadına ve güzelliğine sakın aldanma. Onun yalancı gösterişine kapılma. Çünkü hepsi geçici ve kıymetsizdir. Bugün böyle olduğuna belki inanmazsın. Fakat yarın ölünce, doğru olduğu anlaşılacaktır. O zaman inanmanın faydası olmayacaktır. 1/189
¥ Dünyanın lezzeti ve elemi 2’dir. Cisme [nefse] lezzet verenden ruha elem vardır. Ve aksi de vakidir. 1/64
¥ Dünyanın, [haramların] muhabbeti, günahların başıdır. 1/232
¥ Dünyanın [haramların] kötülüğü ortaya çıkmadıkça, ona tutulmaktan kurtulmak muhaldir. Ve ondan kurtulmadıkça, felah ve uhrevi kurtulma zordur. 1/232
¥ Dünya hayatının, Cenab-ı Hak 5 şey olduğunu bildirdi. [Hadid suresinin 20. ayetinde mealen, (Dünya hayatı, elbette lab, yani oyun ve lehv, yani eğlence ve ziynet, yani süslenmek ve tefahur yani övünme ve malı, parayı, evladı [haram yollardan] çoğaltmaktır) buyurdu.] İslamiyete yapışınca, bunlardan kurtulmak nasib olur. 1/232
¥ Dünya, nimet ve lezzet için değildir. Ahiret, nimet ve lezzet için hazırlanmıştır. 2/99
¥ Dünyayı [haramları] terk mümkün olmazsa, hükmen terk etmelidir ki, bu da sözlerde ve işlerde ahkam-ı İslamiyeye uymaktır. [Ahkam-ı İslamiyeye uymakla olur]. 2/82
¥ Dünyada, zaruri işleri yapmakta ve zaruret miktarı meşgul oluna. Bütün gayreti ona sarf etmek, akılsızlıktır. 2/31.
¥ Dünya [hayatında], doğru ile yalancı ve hak ile batıl birbirine karıştırılmıştır. 2/92
¥ Dünyada, avamın halini havasa [seçilmişlere] benzetmek, hikmet ve maslahattır [bir fayda ve hikmeti vardır.] 1/272
¥ Dünyada zuhurlar surettedir. Ahirette hakikidir. 1/263
¥ Dünyayı [haramları] ihtiyar edenler, münafık hükmündedir. Surette olan iman ahirette fayda vermez. 1/215
¥ Dünyada hiçbir mahal yoktur ki, oraya bir Peygamber gönderilmemiş ola. 1/259
¥ Dünyanın [haramların] muhabbetinin izalesi için ilaç, ahkam-ı İslamiyeye yapışmaktır. 1/232
¥ Dünyanın [memleketlerin] tamamına 4 kimse malik oldular. İkisi mümin, ikisi kafir. Zülkarneyn ve Süleyman “aleyhimesselam”, Nemrud ve Buhtunnasar. Beşincisi Mehdi’dir “aleyhirrahme”. Hadis-i şerif. 2/67
¥ Dostluğa yakışmaz ki, üzmemek için sükut oluna. 1/233
¥ Duman, sıcak sıvı ve katı zerrelerden mürekkebdir. 1/208.
¥ Dinde haraç [zor şey] yoktur. 3/21
¥ Deynden 1 dankı sahibine vermedikçe, salih mümin Cennete giremez. 2/87
¥ Deynden [borcundan] 1 dankı sahibine vermek, pek-çok dirhem sadaka vermekten daha iyidir. 2/87
¥ Deynden [borcundan] 1 dank gümüşü sahibine vermek, 600 kabul olunmuş ve makbul [nafile] hacdan efdaldir. 2/66
¥ Dünya hayatı çok azdır. Ve ebedi azap buna [buradaki küfre] karşılıktır. 1/266
¥ Derd ve muhabbet, insanların bildiği bir hale münhasır değildir. Her kim ki, ahirete hazırlanmakla iştigal eyleye, bu derd ve muhabbet ile vasıflanmıştır. Zira onun kalbine muhabbetin dolmasından dolayıdır ki, adet olan şeyleri [insanların oyalandığı işleri] terk etmiştir. Ve nefse muhalefet ederek, onun tahribine, [ona uymamaya], onu kırmaya cesaret göstermiştir. Her ne kadar buna sebep nedir, bilmese de. 4/227
¥ Derd-i talebi sermaye-i saadet [sermayeyi taleb derdini, kurtuluş derdi ile dertlenmeyi] din ve dünya ve şevk-ı matlubu [matlubun arzusunu] nimet-i uzma bileler [büyük nimet bileler]. 6/38
¥ Derd-i dünya [dünya derdi] yakınlaşmaya ve yükselmeye sebeptir. 4/227
¥ Derd ve beladan halas için, günahlarına istiğfar etmelidir. 4/119, 5/80, 2/99
¥ Derd ve bela vüruduna [gelmesine] sebep, günahlardır. Zarar verenlere kızmamalı, mukabele etmemeli, kendi günahlarına istiğfar etmelidir. 4/119, 5/80, 2/99
¥ Dervişana [Velilere] muhabbet ve teveccüh ve ihlas, büyük bir nimet ve büyük bir deva [ilaç]dır. 6/111
¥ Dua ve teveccüh, tevekkül ve tefvize [ısmarlamaya] muhalif değildir. Tefvize muhalif olan budur ki, masivaya iltica [sığınmak] ve rükun [canı gönülden meyl] etmektir. 5/24
¥ Dua-i zahril-gayb, icabete akreptir. [Gıyaben uzak kimseye yapılan dua, kabul olunmaya çok yakındır. Çabuk kabul olunur.] 4/98
¥ Davete icabeti (gitmeyi) menhi kılan esbab [mani olan sebepler]: Yemeğin şüpheli olması, duvar ve tavanda resimler bulunması, çalgı ve çalgı aleti, yani teganni aleti ve boş şeyler (şarkılar) dinlemek, oyun ve eğlence bulunması, davet edenin zalim, bidat ehli, fasık, şirretli, şöhreti talib olmasıdır. 4/22
¥ Dimağ, havas-ı batınanın mahallidir. [Beyin, 5 duyunun, görme, işitme, koku alma, tad alma, dokunma duyularının merkezidir. Hiss-i müşterek, hayal, vahime, hafıza, mütasarrıfa denilen, görülmeyen beş duyunun da merkezi dimağdır.] 5/113
¥ Dimağdan, vehim ve hayalden, hataraların giderilmesi [kaldırılması] zordur. 5/94
¥ Dimağ, gurur ve enaniyet [benlik] yeri ve yükselme, ve tefekkür ve fasid hayallerin yeridir. 5/97
¥ Dünya [haramlar], altınla süslenmiş bir necaset ve şeker ile kaplı bir zehir gibidir. 5/45
¥ Dünya [haramlar], görünüşte hoş ve şirindir. Aslında öldürücü bir zehir ve batıl [bozuk] mal ve ona mübtela olmak faydasızdır. Ve ona sarılan perişan, hor ve ona tutulan delidir. Akıllı o kimsedir ki, kıymetsiz [geçersiz] mala kapılıp ve böyle bir fasid metaa meftun olmaz. [Dünya hayatında], bu kısa fırsatta, Mevla-yı hakiki celle şanühunun rızasını ele geçirmeye, gönül verir ve ahiret amelini hazırlar. Bu keyiflenilen fani dünyada, istenen şey, kulluk vazifelerini eda etmek ve Hakkın marifetini ele geçirmektir. Yazıklar olsun ki, bu dünyada, o kimse kendinden istenileni eda edemeyip, diğer işler ile meşgul olur. 5/45
¥ Dünya [hayatı] aziz ise [nefse uygun ise], ahiret hor, dünya hor ise, ahiret azizdir. İkisinin cem’i mümkün değildir. 4/42
¥ Dünyevi hadise ve tefrika ve musibetler her ne kadar [nefse] zahirde acıdır, ama, batına nazarla merhem ve rahattır. Ve uhrevi yükselmeye sebeptir. Zahirin düşmesi, batının yükselmesine sebeptir. 6/85
¥ Dünyayı, ahiret ameli ile taleb eyleyen aldanmış ve hüsrana uğramıştır. 4/31
¥ Dünyada [insanı], yemek, uyumak, (istediği gibi) yaşamak ve nimetlenmek [gibi, nefsin arzuları] için yaratmadılar. Yaşamak ve nimetlenmek [asıl hayat] ahirettedir. Bilakis taat ve kulluk için ve kendini bilmek için halk olundun. 6/45
¥ Dünya [hayatı], ahiretin tarlasıdır. 5/95
¥ Dünyaya, yaşayıp (keyif sürmek), nimetlenmek [nefse uymak] için gönderilmedik. Esas yaşama sonradır (ahirettedir). Dünyaya, taat ve ibadet için gönderildiler (insanlar). İnsandan istenilen şey, Hak celle ve alayı tanımaktır. Eğer bu istenen işlerde bozukluk (noksanlık) var ise, matem edilecek bir haldir ki, dünya ve dünyada olan şeyler onun yerini tutmaz. Bunların yokluğu (elden kaçırılması) ile bu fani hayatta üzülürlerse [zorluk çekerlerse] bu zorluk ahiret için kolaylıktır. 6/208
¥ Dünya [hayatı] şol kimse için zem edilmemiştir ki, …. 6/38
¥ Dünyanın dine (ahirete) tercih edildiği zamanda, amel edenin ecri, diğer zamandaki amel edenin ecrinin elli mislidir. 4/29
¥ Dünyanın ahiret hükmünde kılınmasının izahı. 6/185
¥ Dünyada Allahü tealanın rızasının ele geçmesi istenmiştir. Onu tanımak ahirette vaat edilmiştir. 6/78
¥ Dünyada [ahiret aşıklarının] aşığın nasibi hep şevk ve ızdırabdır. Kavuşmak ahirettedir. 6/185
¥ Dünya ayrılık yeridir. Kavuşmak yeri ahirettir. Kavuşmamaktan dolayı, gönülleri kırılmaya. 6/203.
¥ Dünya [hayatı] amel ve kesb yeridir. Ve ahiret, karşılık ve ecrin verileceği yerdir. Amel işlerken ecr taleb edip, onunla kalmak, kendini ecrden mahrum eylemektir. 5/33
¥ Dünya hayatı geçicidir. Bu birkaç günlük hayatı ganimet bilip, Mevla-yı hakiki celle şanehünün rızasını kazanmaya sarf etmek gerektir. Ve zikir ve fikir ile geçirmelidir. Alçak dünyanın, geçici ve helak edici olarak sergilenen (fani) nimetlerine meyl etmeyip, ahireti kastedeler. Ve ebedi mülkü ve devamlı nimetleri ve Allahü tealanın rızasını kazanmak ile meşgul olalar. 6/119.
¥ Dünya [hayatı], baştan başa ayrılık yeri ve üzüntü yeridir. Kavuşma yeri ahirettir. Hak sübhanehu, onun ameli [ahiret amelleri] ile kerem eyleye. [Ahiret amelleri ile şereflendire]. Ta ki o yerin kavuşması hasıl ola [ahiretin]. Dünya [da nefsin] rahatlığı kaldırılmadıkça, Allahü tealaya tam kavuşmak hasıl olmaz. Bunun için, Hak tealayı taleb edenler, bu dünyada, devamlı ciğerleri yanar ve gözleri yaş dolar. Ve her vakitte kederli, yanıp, erimekte kararsızdırlar [devamlı, yanıp, erirler]. 4/164.
¥ Dünya [hayatı] işlerine zaruret kadar, [zaruret miktarı az çalışıp], diğer vakitleri kalbi toparlamaya sarf eylemek gerektir. 5/128.
¥ Dünyadaki müşahedeler [kalp gözü ile görülen şeyler] ile teselli olmak, susuz kimsenin serabı su zannetmesi gibidir. 6/202.
¥ Dünyadaki bütün şuhudlar [görünen şeyler], zıllerin şaibesinden uzak değildir. Zira aslın [zılsiz] zuhur etmesine dünyanın yapısı müsaid değildir. Zira aslın zuhur edeceği yer ahirettir. 6/130.
¥ Dünyadaki zuhurlara, ister tecelli-i sıfat, ister tecelli-i zat desinler, zıllerdir. 6/203
¥ Dostlardan insanlık icabı vaki olan ve muhabbete ters düşen bir iş zuhur ederse, affedip, onların güzel işlerine bakıla. 5/123
¥ Dostlardan son nefes selameti için dua umulur. 6/226
¥ Dil de, baş gibi, devamlı kötü ahlaka yer ve kaynaktır. 6/67
¥ Din-i mübinde kati ve tevatür ile sabit olan bilgilere tam itikat edip, müteşabihatı zahirinden sarf eylemek [müteşabihatı zahir üzere almamak, tevil etmek] veya onun ilmini Hak sübhanehuya havale eylemek gerektir. Üzerinde ittifak [icma] olan itikatta şüphe eylemeyeler. 6/16
¥ Dinden nasibi olmayan kimse, kurb [yakınlık] ve marifetten [tanımaktan] nasıl hisse alabilir. 6/55
¥ Dinde Ebu Hanifenin “radıyallahü anh” ve eshabının kavlleri muteberdir. Ehl-i tarihin kelamları muteber değildir. 5/36
¥ Dinül mer’i dinü halilihi. “Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir.” 4/14.
Tavsiye Yazı –> Tasavvuf hind kökenli mi?