Bu mektup, Seyyid Mîr Muhibbullah Mankpuri’ye yazılmıştır. Resûlullaha uymaya ve dinini öğrendiği üstadını sevmeye teşvik etmektedir:
Bismillahirrahmanirrahim. Kardeşim Seyyid Mîr Muhibbullahın şerefli mektubu geldi. Sıkıntılardan dolayı ümitsiz olduğunu bildirerek başlayan yazılarınız anlaşıldı. Allahtan ümiti kesmek küfürdür. Ümitli olunuz! İki şey sizde varsa, hiç üzülmeyiniz! Biri, bu parlak dinin sâhibine uymak “aleyhi ve alâ Âlihissalatü vesselâm”, ikincisi, dini öğrendiğiniz Zâtın büyüklüğüne inanmak ve onu sevmek. Allahü teâlâya sığınınız ve Ona yalvarınız ki bu iki büyük nimette gevşeklik olmasın. Bu ikisi olunca, başka şeylerin düzelmesi kolaydır. Size daha önce de yazmıştım ki Mankpurda bulunmaktan sıkılıyorsanız, İlah-abad denilen yere gidip yerleşebilirsiniz. Orasının mübarek olacağı umulur. Siz tersine anlamışsınız. Mübarek kelimesi de, maksadımızın anlaşılmasına yaramamış. Şimdi de, öyle söylüyorum. Bu gece kalbime doğdu ki eşyalarınız Mankpurdan alınıp, sanki İlah-abada götürüldü. Orada bir kenar yere yerleşip, Allahü teâlâyı zikir ile orayı aydınlatınız! Kimse ile arkadaş olmayınız! (Nefy ve ispat) kelimesini çok söyleyiniz! Bu güzel kelimeyi tekrar ederken, bütün dilek ve düşüncelerinizi gönülden çıkarınız! Maksadınız, dileğiniz ve sevdiğiniz, birden fazla olmasın! Kalbiniz ile söyleyemezseniz, dilinizle yapınız! Fakat sessiz yapmalısınız. Çünkü, yüksek sesle söylemek, bu yolda yasaktır. Bu yolda yapılacak başka şeyleri biliyorsunuz. Elinizden geldiği kadar, uymaya gayret ediniz! Öğreten zata uymak, insanı çok şeylere kavuşturur. Onun yolundan sapmak, çok tehlikelidir. [(Umdet-ül-İslam) sonunda (Şir’a)dan alarak diyor ki (Üstad bir şey emretse, ana baba da emretseler, evvela üstadın emri yapılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki (Üç türlü baba vardır: Dünyaya getiren baba, kızını veren baba ve ilim öğreten baba. Bunların hayırlısı, üstadıdır).
Bugün, bütün dünyadaki müslümanlar, üç fırkadır. Birinci fırka, Ashâb-ı kirâmın yolunda olan, hakiki müslümanlardır. Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciye) Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Ashâb-ı kirâma düşman olanlardır. Bunlara (Şiî) ve (Fırka-i dalle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnilere ve şiîlere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdi) denir. Çünkü bunlar, ilk olarak, Arabistanın Necd şehrinde meydana çıkmıştır. Bunlara (Fırka-i mel’ûne) de denir. Çünkü, müslümanlara kâfir dediler. Böyle söyleyene Resûlullah lanet etmiştir. Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecektir. Her mümin, nefsini tezkiye için, yani nefsin yaratılışında mevcûd olan küfrü ve günahları temizlemek için, her zaman çok (Lâ ilâhe illallah) okumalı ve kalbini tasfiye için, yani nefsten ve şeytandan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı kitaplardan gelen küfürden ve günahlardan kurtarmak için, (Estağfirullah) demelidir. Ahkâm-ı İslamiyeye uyanın duâları muhakkak kabul olur. Namaz kılmayanın, açık kadınlara ve avret mahalli açık olanlara bakanların ve haram yiyip içenlerin ahkâm-ı İslamiyeye uymadıkları anlaşılır. Bunların duâları kabul olmaz.]
Bu vücudun mülkü, elden çıkmadan,
çarh-ı felek, bu binayı yıkmadan.
Sûretü mânâ, bir arada iken,
iki âlem de, elinde var iken,
Hubb-i dünyayı, kalbinden gider!
ta alasın, can aleminden haber.
Haramdan sakın, farzı yapmaya bak!
farzı yapmazsan, olur halin harab!
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız