Sual: Hazreti Ali “radiyallahu anh” ile hazreti Fatıma “radiyallahu anha” nasıl evlendi?
Cevap: Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Nakil olunur ki Server-i Enbiya ve Resûl-i kibriyanın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” Hadice-i kübra “radıyallahü teâlâ anha” hazretlerinden 6 evlat-ı kiramları vücuda geldi. 2’si erkek ve 4’ü kız. Hadice-i kübra, Fâtıma-i Zehra’yı “radıyallâhu anhünne” küçük yaşta bırakıp, dar-ı fenadan dar-ı bekaya göç etti [vefat etti]. Sultan-ı kevneyn ve Resûl-i sakaleyn “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri hazret-i Fâtıma’yı bülug çağına kadar kendi yanında bakıp, terbiye ettiler. Bir gün Fâtıma-tüz-zehra “radıyallahü teâlâ anha” hazretleri Resûl-i ekremin huzur-u şeriflerine bir hizmet için geldiler. Hizmet edip döndüğünde, hazret-i Fâtıma’ya, baktılar ki kemale gelip, evlenme vaktine gelmişler. Hemen hatır-ı şeriflerine geldi ki Fâtıma’nın validesi hayatta olsa idi, Fâtıma büluga erdiğinde, onun çeyizini hazırlardı. Zira Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin hazret-i Fâtıma’ya muhabbeti çok fazla idi. Sebebi bu idi ki gayet zahide idi. Hem de validesi olan Hadice-i kübra “radıyallahü teâlâ anha” hazretlerine benzerdi. Bu husus mübarek hatırlarına gelince, derhal hazret-i Cebrâil aleyhissalatü vesselâm” gelip, Allahü teâlâ hazretlerinin selamını Habîbine getirdi. Dedi ki; (Ya Muhammed! Allahü teâlâ buyurur ki Habîbim hiç merak etmesin ki ben Fâtıma kulumun bütün ihtiyaçlarını ve elbiselerini Cennet libaslarından yapıp, yakında sâdık ve muvahhid ve has kuluma veririm.) Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri Cebrâil aleyhisselâm hazretlerinden bu kelamı işitip, şükür secdesi yaptı. Sonra Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlânın huzuruna vardı ve geri döndü. Elinde bir altın sini, üstünde altın bohça ile örtülmüş, bin Kerûbiyân meleği iledir. Arkasından hazret-i Mikâil aleyhisselâm elinde bir altın sini, bir altın bohça örtülmüş ve tazim için bin Kerûbiyân meleği iledir. Onun ardınca hazret-i İsrâfil aleyhisselatü vesselâm, elinde bir altın sini, bir altın bohça ile örtülmüş ve bin melek iledir. Onun ardınca, hazret-i Azrâil aleyhisselâm, bir altın sini, bir altın bohça ile örtülmüş. Bin melek iledir. Bu melekler, getirip sinileri Server-i kainat “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzurlarına arz ettiler. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bunları gördü. Buyurdu ki ya kardeşim Cebrâil. Allahü teâlânın emr-i şerifi nedir. Bu siniler ile ne emrederler. Hazret-i Cebrâil aleyhisselâm dedi ki: Ya Resûlallah! Allahü Sübhanehü ve teâlâ sana selam eder ve buyurur ki ben Habîbimin kızı Fâtıma-i Zehra’yı Ali’ye verdim. Arş-ı Uzma’da nikah ettim. Hemen Habîbim de Ashâb arasında nikah eylesin. Sinilerin birinde Cennet libasları [elbiseleri] vardır. Fâtıma’ya giydirsin. Diğer sinilerde Cennet yiyecekleri vardır. Ashâbına ziyafet versin. Hazret-i Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bu müjdeyi işitti. Tekrar şükür secdesi yapıp ve hazret-i Cebrâil aleyhissalatü vesselâma dedi ki: Ya kardeşim Cebrâil. Dilerim ki nikahın nasıl yapıldığını aynen açıklıyasın. Cebrâil aleyhisselâm dedi ki Ya Resûlallah! Allahü Sübhanehü ve teâlâ emretti ki Cennet kapılarını açsınlar. Cenneti süslesinler. Sonra Cehennem kapılarını kapatsınlar. 7 kat gökte ve yerde ne kadar Kerûbiyân, mukarrabin ve Rûhâniyân var ise Arş-ı azimin zıllinde [gölgesinde] şecere-i Tuba [Tuba ağacı altında] toplansınlar. Allahü teâlânın emri yerine geldi. Allahü teâlâ yine emretti ki melekler üzerine tatlı bir rüzgar esti ki vasfı anlatılamaz. O tatlı rüzgar, Cennet ağaçlarının üzerine eser. Çünkü, Cennet ağaçlarının yapraklarının birbirine dokunması ile hoş bir seda hâsıl oldu ki dinleyenlerin akılları başlarından gitti.
Ondan sonra gönül kuşlarına emretti ki nağmeye başladılar. Ya Habîballah! Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri cemalini arz buyurdu. Buyurdu ki ya Cebrâil, sen aslanım Alinin vekili ol. Ben de Fâtıma’nın vekili olayım. Ya Meleklerim siz de şahit olunuz. Fâtıma’yı helalliğe Ali’ye verdim. Ya Cebrâil, sen de vekaletin hasebiyle Ali için kabul eyle. Orada nikah oldu. Sana da emrolundu ki burada da Sahabe-i güzini “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” toplayıp, nikah yapasın. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bunu işitti. Tekrar şükür secdesi yaptı. Emretti ki Sahabe-i güzin hazretlerini toplasınlar. Ondan sonra hazret-i Cebrâile dedi ki ya kardeşim Cebrâil! Kızım Fâtıma benim hatırımı kırmaz. Bu Cennet elbiselerini dünyada giymeye değmez. Geriye Cennete götürünüz! Sahabe-i kirâm toplandı. Hazret-i Resûlün ve hazret-i Ali’nin vekili kim olacak diye baktılar. Biraz durakladılar. Derhal Cebrâil aleyhisselâm gelip, dedi ki ya Resûlallah! Allahü teâlâ sana selam edip, emretti ki hutbeyi hazret-i Ali okusun. Hazret-i Ali hutbeyi okudu [kimse onun yerine vekil olmadı. Kendisi bulundu]. 400 akçe ile nikah ettiler. Müjdeyi, hazret-i Fâtıma’ya “radıyallahü teâlâ anha” müjdelediler. Hazret-i Fâtıma razı olmadı. Hazret-i Cebrâil tekrar geldi. Ya Resûlallah! Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri buyurdu ki; Fâtıma 400 akçe ile nikaha razı olmaz ise 4.000 akçe olsun. Geri hazret-i Fâtıma’ya söylediler. Yine razı olmadı. Geri hazret-i Cebrâil gelip, 4.000 altın emrolundu. Hazret-i Fâtıma yine razı olmadı. Ya Resûlallah! Allahü teâlâ emretti ki Sen bizzat, hazret-i Fâtıma huzuruna varıp, muradı ne ise sual edesin. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazret-i Fâtıma’nın yanına varıp, muradını sual buyurduklarında, hazret-i Fâtıma dedi ki: Ya Habîballah, muradım budur ki sen, mahşer meydanında müminlerin günahkarlarından nicelerine şefaat edip, Cennete koyarsın. Ben de onların hatunlarına şefaat edip, Cennete koyayım. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri çıkıp, hazret-i Fâtıma’nın murad-ı şeriflerini beyan buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlânın huzur-ı şeriflerine varıp, hazret-i Fâtıma’nın arzusunu iletti. Geri nüzul edip [inip] dedi ki ya Resûlallah! Allahü Sübhanehü ve teâlâ Fâtıma’nın muradını kabul edip, o da ruz-i cezada [mahşer meydanında (kıyamet gününde)] şefaatcı olsun, diye buyurdu. Hazret-i Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem”, hazret-i Fâtıma’ya, muradı kabul olup şefia olduğunu [şefaat edeceğini] kendisine iletti. Ya Resûlallah! Hazretinizin şefaat edeceğine huccet [delil] kelam-ı kadimde ve Furkan-ı azimde âyet-i kerimelerdir. Ya bana kati hüccet [delil] nedir. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki: Ey ciğer guşem; Cenab-ı hazret-i Rabbil izzete muradını arz edeyim. Göreyim ne ferman olunur. Çıkıp, Cebrâil aleyhisselâma Fâtıma’nın muradını beyan etti. Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlânın huzuruna arz edip, hemen geri döndü. Elinde bir beyaz ipek getirdi. Resûlullahın huzurunda ak ipeği açıp, içinden bir kağıt çıkardı. (Yevm-i cezada [kıyamet gününde] mümin hatunların asilerine, kulum Fâtıma’yı şefaatcı ettiğime bu hucceti yanında bulundursun.) Hazret-i Resûl-i ekrem “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” o kağıtı geri harire [ipeğe] sarıp, hazret-i Fâtıma’ya getirdi. Hazret-i Fâtıma hucceti gördü. Kabul edip, nikaha razı oldu. (Allahü teâlâ kalptekileri bilir. Allahü teâlâ için, neden böyledir diye sorulmaz.)
Rivayette gelmiştir ki hazret-i Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazret-i Fâtıma’yı hazret-i Ali’ye “radıyallahü teâlâ anh” verdiği zaman onsekiz akçe verdi. Bir gelinlik ve bir de kaftan aldı. Hazret-i Fâtıma’ya giydirdiği zaman, Fahr-i âlem “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” ağladı. Hazret-i Fâtıma dedi ki saadetim ve izzetim babam, niçin ağlarsın. Buyurdular ki (ciğer guşem, gözümün nuru kızım, onun için ağlarım ki kıyamet gününde, Allahü teâlânın huzurunda bu 18 akçe ile bu kaftanın hesabını nasıl vereceksin.) Bunların hâli böyle olunca, gör zamane adamları kızlarının dertlerine düşüp, nice bin, belki nice yük akçe çeyize sarf edenlerin ahirette halleri nasıl olur. Halimiz kederlidir. Allahü Sübhanehü ve teâlâ hazretleri inayet ve hidayet ile Habîbi ve Ehl-i beyti hürmetine, keremi, fadlı ve ihsanı ile afv ve mağfiret buyursun.
Tavsiye Yazı –> Papazların Cevap Veremediği Sorular