Sual: Gerçek ve sahte seyyidler nasıl ayrılır? Osmanlı Devleti’nin belki kendi bünyesinde bir kontrol mekanizması vardı. Ama Acemistan ya da diğer yerlerde bunun bir kontrolü var mıdır? Ya da seyyidlerin kendi kendilerine kurdukları bir mekanizma var mıydı?
Cevap: Osmanlılarda seyyid olarak bilinenlerin ekserisi uydurmadır. Vergi ve askerlik muafiyetine kavuşmak maksadıyla mahkemeye müracaat edip iki şâhit dinleten herkese seyyidlik beratı verilmektedir. Hükümet, bunların gerçekten seyyid olabileceği ihtimalinden dolayı, bu şekilde müracaat edip, ispatlayan herkese vesika verilmesini tamim etmiştir.
Her şehir ve kasabada seyyidler arasından tayin edilen ve nakibüleşraf denilen bir memur vardır. Bu zât, sahte seyyidlik iddiasında bulunanlara engel olmaya çalışır. Ama buna ne kadar muvaffak olabilmiştir, bilinmez. Seyyid Abdülhakim Efendi, bu havalide Geylânîler, Berzencîler ve Arvasîler gibi seyyidlikleri tevâtürle sâbit olan ve meşhur âlimler yetiştirdiği için her tarafta şöhret kazanmış olan aileler dışındakilerin seyyidliği şüphelidir buyurmuş.
Bir de seyyid ünvanı ile alâkalı bir problem var. Bu ünvan Arapçada efendi manasına kullanılıyor. Osmanlı vesikalarında ileri gelen herkes için kullanılmaktadır. Arap ülkelerinde de böyledir. Bilhassa ulema böyle anılmaktadır. Bunun için isminin önünde her seyyid olanı, evlâd-ı resulden zannetmemelidir.
Çok asırlar geçmiştir. Çok göçler olmuştur. Çok zulümler yaşanmıştır. İnsanlar kendisini saklamak zorunda kalmıştır. Ekseriya Hazret-i Hüseyn evladı Abbasîlerin, Moğolların ve ardından Safevîlerin zulmünden dolayı Anadolu ve Türkistan’a, Hazret-i Hasen evladı ise Abbasî tazyiki sebebiyle Mağrib’e hicret etmiş; burada kendilerini saklayarak yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Doğrusunu Allah bilir.