82 – Ey Oğul! İman, kalp ile inanmak demektir. Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayayı ve imanı Âdem aleyhisselâma getirdi. Ve dedi ki (Ya Adem! Allahü teâlâ hazretleri selam eder, sana getirdiğim şu 3 hediyenin birini kabul etsin dedi.) Âdem aleyhisselâm aklı kabul etti ve Cebrâil aleyhisselâm, iman ile hayaya, (siz gidin) deyince, iman dedi ki (Allahü teâlâ hazretleri bana emretti ki akıl nerede ise, sen de orada ol!) Ondan sonra haya da aynı şekilde, Allahü teâlâ tarafından emrolunduğunu beyan ederek, her ikisi, akıl ile beraber Âdem aleyhisselâmda kaldılar.
Binaenaleyh Allahü teâlâ kime akıl verirse, haya ile iman da onunla beraberdir. Aklı olmayanın ne hayası ve ne de imanı bulunmaz.
Bir gün Hasan-ı Basri’ye bir kadın gelerek sordu: (Ya imam! Din temizliği nedir? Din cevheri nedir. Din hazinesi nedir?)
Hasan-ı Basri cevaben, (Siz söyleyin biz dinleyelim) dedi. Kadın, (Din temizliği abdest almaktır. Din cevheri, Allahü teâlâdan korkmak ve haya etmektir. Din kuvveti ise, namazdır. Çünkü, Hak teâlâ hazretleri, haya eden kulunu medh eylemiştir. Din hazinesi ilimdir. Çünkü, her kimin abdesti olmazsa, dini temiz olmaz. Her kimin hayası olmazsa ve Allahü teâlânın korkusu olmazsa, onda dinin cevheri olmaz. Her kimin ilmi olmazsa, dinin hazinesi olmaz) dedi.
Hasan-ı Basri bu kadının sözüne hayran olarak, hak söylediğini tasdik etti.
İmanı beş türlü temsil ederler: İman beş katlı bir kaleye benzer. Birinci katı altından, ikinci katı gümüşten, üçüncü katı demirden, dördüncü katı tunçtan ve beşinci katı ise bakırdandır.
Bakır dediğimiz kat, edebdir. Bir kimsenin edebi olmazsa, herhalde o kattan şeytan geçer. Şayet edebi olup şeytanı o kattan geçirmezse, o kimsenin imanı kurtulur.
Demir dediğimiz sünnettir. Tunç tabakası dediğimiz, farzdır. Gümüş tabakası dediğimiz, ihlastır. Altın tabakası dediğimiz Allahü teâlâ hazretlerine yakınlıktır. Her kimin edebi varsa, sünnete yol bulur, ihlası varsa Allahü teâlânın sevgisine kavuşmaya yol bulmuş olur.
Bir kimse adabı gözetmezse, yani edebi olmazsa, sünnete yol bulamaz. Sünneti tutmayan kimse, farza yol bulamaz. Farzı tutmayan da, ihlasa yol bulamaz.
Her kim verdiğini Allahü teâlâ hazretlerinin rızası için verirse ve sevdiğini de, Allah için severse ve düşmanlığını da, Allah için yaparsa, o kimsenin imanı tamam olur. Ahlakı güzel olanın da, imanı kamil olur. İmanın alâmeti, kâfirleri kâfir oldukları için sevmemektir. [İmanı olan kimse, İslam düşmanlarını, komünistleri, masonları, bidat sahiplerini sevmez.]
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimiz buyururlar ki (Sizin imanen mükemmel olanınız, ahlaken güzel olup insanlara iyilik yapanlardır.) Zira, Hak teâlâ hazretleri Kur’ân-ı Kerîmde buyurur ki: (Muhakkak sen yüksek bir ahlak üzerindesin.) Yani, Allahü teâlâ hazretleri Habîbinin “sallallâhü aleyhi ve sellem” ahlakını meth eylemiştir. Bir kimsenin ahlakı güzel olsa, Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” ahlakı ile ahlaklanmış olur ve Onun yolunu tutmuş olur. Korktuğundan kurtulup, istek ve arzularına kavuşur ve hakiki mümin olmuş olur. Bir kimsenin aklına gayri meşru bir şey gelse, onun haram olduğunu bilmek de imandandır. Ashâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sordular: (Ya Resûlallah! Kalbimize fenâ şeyler gelirse ne yapalım?) Buyurdu ki: (Kalbe iyi şey de gelir; fenâ şey de gelir. Fenâ şeylerin fenâ olduğunu bilmek ve anlamak da imandandır.)
83 – Eğer imanın kamil olmasını istersen, kendini müslümanlardan yüksek görme! Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Bir kişi imanının kemalini isterse, kendine insaf versin [yani tevazu üzere hareket eylesin] ve fakir olduğu hâlde sadaka versin! Bu iki huy, imanı kamil derecesine yükseltir.)
84 – Alkollü içkiler haramdır. Şarap ile iman birlikte durmaz. Hazret-i Osman “radıyallâhu anh” buyurdu ki (Allahü teâlâya yemin ederim ki hamri eline alıp içerken, iman o hamre der ki ey mel’un dur! Ben çıkayım da, ondan sonra sen gir.) İnsandan iman çıkmadan şarap girmez. Meğer, Sıdk ile tövbe-i nasuh ederse, iman yine kalbine girer.
85 – Ehl-i sünnet âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ” bildiriyor ki büyük günah işlemek küfür değildir. Büyük günah işlemek imanı yok etmez. Hadis-i şerif, günah olduğuna inanmayanın veya günahı kötü bilmeyenin imanının gideceğini haber veriyor. Yahut, büyük günaha devam eden tövbe etmezse, son nefesinde imanı gider dediler.
86 – İmanın zayıf olmamasını istersen, yani daim kendinde kalıp, onunla beraber Allahü teâlânın huzuruna çıkmak istersen, şu duâyı günde 40 defa oku: (Ya hayyü ya kayyum ya zelcelali vel ikram, ya la ilahe illa ente.)
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdular ki: (Dört şey imanı giderir: 1. ve 2. Bildiği ile amel etmeyip, bilmediği ile amel etmek. 3. ve 4. Bilmediğini öğrenmeye utanıp, öğreneni de men’ etmek.) [Dinini, ilmihalini öğrenmeyenin imanı sağlam kalmaz. Böyle cahil kalan kimse, masonların, komünistlerin ve dinde reformcuların yalanlarına aldanarak imanını kaptırır.]
Müslümanım, gece-gündüz, taptığım dergah bir,
bir dakika tevhidden ayrılmadım, Allah bir!