21 – Namaza başladığın zaman, Hak teâlâ hazretlerinin gördüğünü ve Peygamber efendimizi karşında görür gibi, kemal-i edeble namaza başla ki namazın hakiki namaz olsun. Eğer vücudun namazda, kalbin başka yerde olursa, o namaz makbul namaz değildir. Böyle olunca, önce (Kelime-i temcid) oku. Yani “La havle vela kuvvete illa billahil aliyil azim” de. Sonra namaza başla.
(Niyet ettim bugünün sabah namazının sünnetini kılmaya) diye kalbinden geçirip, iki ellerini yukarı kaldırıp, baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına değdirirsin. (Kadın, niyet ederken, avuç içlerini kıbleye karşı olarak omuz hizasına kaldırıp, tekbir getirerek, göğsü üzerine koyar.) Niyeti kalbinden geçirmek farzdır. Eğer imama uyuyorsan, (Niyet ettim bugünün sabah namazının farzını kılmaya, uydum imama) diye niyet eyle! (Allahü ekber) diyerek ellerini kulaklarından göbek altına indir. Sağ eli sol bilek üzerine bağla! (Kadın göğsü üzerinde, sağ eli sol el üzerine koyar.) Tekbir alıp namaza girdikten sonra, ayakta iken, gözlerini secde yerinden ayırma. İki ayağını da birbirinden fazla ayırma. Aralarında 4 parmak kadar bir mesafe kalsın. Sübhânekeyi okumaya başla. Sübhâneke bittikten, Euzü Besmele ve Fâtiha sûresini tam olarak okuduktan sonra, Besmele okumayarak 1 sûre veya 3 âyet kadar 1 âyet veyâhut 3 âyet oku! Bunları bitirdikten sonra, (Allahü ekber) diyerek rükua eğilirsin. Dizlerinin kapaklarını avuçlarının içi ile kaplarsın. Bu esnada sırtın tam olarak düz ve başınla arkan aynı seviyede, düz bir şekilde olacaktır.
Hazret-i Aişe “radıyallâhu anha” buyurdu ki: (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” namaz kılarken, rükua eğildiği zaman, o kadar düz dururlardı ki eğer arkasında bir dolu kase su olsa, imkanı yok dökülmezdi.) Yalnız kadınların rükuda arkalarının tam olarak düz olmaması lazımdır. Düz olmaya yakın, fakat erkekler gibi tam düz olmayacaktır. Bu ayrılığın dini olduğu kadar, sıhhi önemi de vardır. Zaten yaptığımız bütün ibadetlerde [dinimizin emrettiği gibi yapılan ibadetlerde] birçok sıhhi ve içtimai fayda ve hikmetler mevcuttur.
Rükuda gözler, iki ayak arasına bakacaktır.
Rükuda üç defa “Sübhane rabbiyel azim” dedikten sonra, “Semi’allahü limen hamideh” diyerek doğrul ve dimdik olarak dururken: “Rabbena lekel hamd” de ve ondan sonra “Allahü ekber” diyerek secdeye git. (Tadil-i erkan), rükudan doğrulunca, dik olarak rahat durmaktır. Yine bunun gibi, secdeden kalkınca, rahatca oturup, ondan sonra, ikinci secdeye gitmektir. Böyle dik durmaya ve oturmaya (tadil-i erkan) denir. Secdeye giderken evvela iki dizini, sonra ellerini yere koy. Burun ile alnın ikisi de yere konması lazımdır. Şayed, burnun yere değip alnın değmezse, veyâhut alnın değip burnun değmezse, İmam-ı Ebû Yusuf ve Muhammed’e “rahime-hümallahü teâlâ” göre namaz sahih olmaz. İkisi de yere değmesi lazımdır. Dirseklerini yere döşeme, (kadınların döşemesi lazımdır). Karnını uyluklarından ayır, (kadınlar ayırmaz). Yere tahta, taş koyup, üzerine özürsüz secde etmek caiz değildir. [Bunların yüksekliği, 25 cm’den çok iseler, namaz sahih olmaz. Az ise mekruh olur.] Secdede de üç kere “Sübhane rabbiyel alâ” söyle ve “Allahü ekber” deyip başını kaldır, sağ ayağını dikip, uylukların üzerine otur. Burada sağ ayağın parmakları kıbleye karşı olsun. Rahatça oturduktan sonra, tekrar secdeye git ve evvelki secdede olduğu gibi, 3 kere tesbih söyle. Ondan sonra “Allahü ekber” diyerek evvela başını, sonra ellerini, daha sonra da dizlerini yerden kaldır. (İhtiyar veya özür sahipleri müstesnadır.) İki ellerini eskisi gibi, göbeğinin altına bağla. [Kadınlar göğüs üstüne kor.] Yalnız Besmele ile Fâtiha sûresini ve zamm-ı sureyi [Fâtihadan sonra okunan 3 âyete veya 3 âyet miktarında uygun bir âyete zamm-ı sûre denir] tam olarak okuyup, ellerini çöz, “Allahü ekber” diyerek rükua, ondan sonra secdeye var ve aynen 1. rekat gibi tesbihlerini yap. Secdeye iki defa gideceğini unutma. Rükua eğilirken, secdeye giderken, secdeden kalkıp otururken ve ikinci defa olarak, secdeye giderken “Allahü ekber” demeyi de unutma. Son olarak secdeden kalkınca iki ellerini iki dizlerinin üzerine koy ve parmaklarını dizlerinin üzerine kendi haline kıbleye karşı uzat ve hiçbirini oynatma. Kollarını karnına doğru yapıştırma. Gözlerini iki ellerinin üzerinden ayırma. Tehiyyat ve salavatı okuduktan sonra, istersen kısa bir duâ daha okuyup, evvela sağ, sonra sol tarafına başını çevirip, gözlerini omuzunun ucuna dikip, birer kere, (Esselamü aleyküm ve rahmetullah) de. Ondan sonra, bu duâyı oku: “Allahümme entesselam ve minkesselam tebarekte ya zelcelali vel ikram.” Her zaman, duâ ederken, “Ya Allah ya Allah ya hayyü ya kayyumü ya zelcelali vel ikram, Eselüke en tuhyiye kalbi bi nur-i marifetike ebeden ya Allah ya Allah” okumalıdır.
Tenbih: Böyle duaları, sabah namazının sünnetinden evvel veya farzdan sonra okumak daha iyi olur. Çünkü, İbni Abidinin Mısırda Bulak matbaası baskısının 356. ve 457. sayfalarında diyor ki sünnet ile farz arasında konuşursa veya duâ , zikir okursa, sünnet sâkıt olmaz. Fakat, sünnetin sevâbı azalır. Sünnetten sonra yalnız, (Allahümme entesselam…… ikram) denir. Fazla bir şey okunursa, sünnet namazı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Bazı âlimler, sünnet sâkıt olur, tekrar kılınması lazım olur dedi. Farzdan sonra olan [son] sünneti (Allahümme entesselam….) dedikten sonra geciktirmek mekruh olur. Müslim’in ve Tirmizi’nin, Aişe’den “radıyallâhu anha” haber verdiklerine göre, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” farzdan sonra, (Allahümme entesselam…) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadis-i şeriflerde, namazlardan sonra okunmaları bildirilen (Evrad) ın son sünnetlerinden evvel okunacaklarını gösteren bir işaret yoktur. Hatta, bunların son sünnetlerden sonra okunmaları anlaşılmaktadır. Çünkü sünnet namazlar, farzların devamıdır. Bunun için son sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra okumak denilir. Bunun için, (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” her farz namazdan sonra Tesbih, Tahmid, Tekbir ve Tehlil okurdu) haberinden, son sünnetlerden sonra okurdu anlaşılmıştır. Şems-ül-eimme Halvani farz ile sünnet arasında kısa bir şeyler okursa, zararı olmaz ise de, son sünnetten sonra okumak iyi olur dedi. İbni Abidin’den tercüme tamam oldu.