Bilinmelidir ki bu bölüm gözetilmesi ve üzerine devam edilmesi gereken konuların en önemlisidir. Bunu geciktirdim ki, kitabın mağfiret dileği ile son bulması, ömrümüzü Kerîm olan Allah’ın mağfireti ile tamamlamaya hayırlı bir yorum olsun. Biz bu mağfireti ve diğer hayır çeşitlerini hem kendim için, hem dostlarım, hem de diğer müslümanlar için istiyorum. Amîn…
Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Günahların için mağfiret dile ve sabah akşam Rabbine hamd ederek tesbihde bulun. (Sübhânellâhi ve Bihamdihi, söyle.)”[1]
Yine Allahü teâlâ:
“Günahın için ve erkek-kadın Mü’minler için mağfiret dile,” buyurmuştur.[2]
“Allah’dan mağfiret dileyiniz. Muhakkak surette Allah’ın mağfireti boldur, merhameti geniştir.”[3]
“Yasaklardan sakınanlar için Rableri yanında (ağaç ve meskenleri) altlarından nehirler akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Hem de tertemiz zevceler vardır. (En büyük nimet olan) Allah’ın rızası vardır.
Allah kullarını (her hâl ve hareketleri ile) görendir. (Allah’ın azabından korkup) yasaklardan sakınan o Mü’minler duâ edip derler: Ey Rabbimiz! Biz îman ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru. Onlar sabredenler, sadakat gösterenler, Allah’a ibâdet edenler ve seher vakitlerinde mağfiret dileyenlerdir.”[4]
“Sen (ey peygamberim) o inkarcıların içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Allah’dan mağfiret dilerlerken de Allah onlara azâb edecek değil.”[5]
“O kimseler ki, bir kötülük yaptıkları zaman yahut nefislerine zulmettikleri zaman, hemen Allah’ı anarlar ve günahları için mağfiret dilerler. Allah’dan başka günahları kim bağışlayabilir! Hem de onlar bildikleri hâlde, yaptıkları günah üzerinde ısrar etmezler.”[6]
“Kim bir kötülük işlerse yahut (Allah’a isyan sureti ile) kendine yazık ederse, sonra da Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur.”[7]
Rabbinizden mağfiret isteyin, Sonra O’na tevbe edin.”[8]
Allahü teâlâ Nûh’dan haber vererek şöyle buyurmuştur:
“Dedim ki, Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü o çok bağışlayandır.”[9]
Allahü teâlâ Hûd peygamberden haber vererek şöyle buyurmuştur:
“Ey Kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin sonra O’na tevbe edin.”[10] Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir. Yazdığımız bir kısım âyetlerle uyarma elde edilmiş olur.
Mağfiret dileme üzerinde rivâyet edilen hadisler çok olduğundan onlara nihâyet vermek mümkün olmaz. Fakat ben bunların bir kısmına işaret edeceğim:
1047– Sahâbî olan el-Eğarru’l-Müzenî’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Benim kalbime bir dalgınlık gelir. Ben de günde yüz defa Allah’a istiğfarda bulunurum.”[11]
1048– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, ben Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini işittim:
“Allah’a yemin ederim ki ben, günde yetmiş defadan çok Allah’dan mağfiret dilerim ve ona tevbe ederim.”[12]
Seyyidü’l-İstigfâr Duâsı (İstiğfarın Büyüğü):
1049– Şeddâd ibn Evs’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İstiğfarın başı, kulun şöyle demesidir:
Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente. Halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike ve mestetâtü e’ûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûu leke bini’ınetike aleyye ve ebû’u bizenbî. Feğfir lî. feinnehû lâ yeğfiru’z-zünûbe illâ ente.”
“Allah’ım! Sen Rabbimsin. Senden başka İlâh yoktur. Sen beni yarattın, ben Senin kulunum. Sana verdiğim (tevhidden ibaret) söz ve va’d üzereyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlayamaz; ancak Sen bağışlarsın. Kim bu sözlere kesinlikle inanarak gündüz bunları söyler de o gün akşamlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu sözlere kesinlikle inanarak bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir.”[13]
1050– İbn Ömer’den (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde şöyle anlatmıştır:
“Biz bir meclisde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in yüz defa:
“Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke ente’t-tevvâbü’r-rahîm.”
“Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi kabul et. Sen tevbeleri çok çok kabul eden merhamet sahibisin, dediğini sayardık.”[14]
1051– İbn Abbâs’dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur” Kim istiğfara devam ederse Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden ona rızık ihsan eder.”[15]
1052– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
“Canım kudret elinde olana yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi giderirdi de günah işleyen bir kavim getirirdi. Onlar Allah’dan mağfiret dilerlerdi. Allah’da onları bağışlardı.”[16]
1053– Abdullah ibn Mes’ûd’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre:
“Üç defa duâ etmek ve üç defa istiğfarda bulunmak Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in hoşuna giderdi.”[17] Bu hadis toplu duâlar bölümünde az önce geçmişti.
1054– Ebû Bekir es-Sıddîk’ın (radıyallahü anh) azadlısından yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Günde yetmiş defa günaha dönse bile, istiğfarda bulunan kimse, günahda ısrar etmiş olmaz.”[18]
1055– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Allah teâlâ buyurdu: Ey insanoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden umduğun müddet, senden olan günahları sana bağışlarım; ve ey insanoğlu, senin günahların gökteki bulutlara kadar olsa bile beis görmem. Sonra benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey insanoğlu! Eğer yer dolusu günahlarla bana karşı çıkıpda sonra hiç bir şeyi bana ortak koşmayarak (küfür üzerinde olmayarak ölüp) bana gelirsen, ben de sana yer dolusu mağfiret ihsan ederim.”[19]
1056– Güzel bir isnadla Abdullah ibn Büsr’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Amel defterinde çok istiğfar bulan kimseye ne mutlu!. ..”[20]
1057– İbn Mes’ûd’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim:
“Esteğfirullahellezî lâ ilâhe illâ huve’l-hayyu‘l-kayyûmu ve etûbü ileyhi.”
“Hayat sahibi olup her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka hiç bir ilâh bulunmayan Allah’dan mağfiret dilerim.” derse savaştan kaçmış olsa bile, günahları bağışlanır.”[21]
Derim ki, bu bölüm doğrusu çok geniştir. Bunu kısaltmak konuyu kavrama bakımından daha kolaydır. Bunun için bu kadarla yetiniyoruz.
İstiğfar ile ilgili olarak Rebî ibn Huseym’den (radıyallahü anh) şu söz nakledilmiştir. O demiştir ki: Sizden hiç biriniz, “Esteğfirullahe ve etûbü ileyhi.” “Allah’dan mağfiret dilerim ve ona îevbe ederim” demesin bunu söylemek günah ve yalan olur; eğer günahından tevbe etmemişse… Doğrusu şöyle demelidir: Allahümme’ğfir lî ve tüb aleyye. (Allah’ım beni bağışla ve tevbemi kabul et.) Allah’ım beni bağışla ve tevbemi kabul et, diye söylediği söz güzeldir. Fakat Allah’dan mağfiret dilerim, sözünü kerih görmesi ve onu yalan sayması görüşüne katılmayız. Çünkü “Esteğfirullah” sözünün manası, Allah’ın mağfiretini dilerim, demektir. Burada yalan yoktur. Bundan önce geçen İbn Mes’ûd’un hadisi bunu reddetmeye yeterlidir.
Fudayl’dan (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir: Günahı söküp atmadan istiğfar yapmak, yalancıların tevbesidir. Allah kendisinden razı olsun, Râbia el-Adeviye’den nakledilen söz buna yakındır. O şöyle demiştir: Bizim istiğfarımız, çok istiğfara muhtaç olur. (Günahları kökünden atarak tevbe etmediğimizden çok istiğfarda bulunmamız gerekir,)
Kabe’nin örtülerine tutunarak bir A’rabî’in şöyle dediği nakledilmiştir: Allah’ım! Günahlarıma ısrarla senden mağfiret dilemem yüzsüzlüktür. Senin afv ve mağfiretinin genişliğini bildiğim hâlde, istiğfarda bulunmayı terk etmem de aciziyettir. Bana muhtaç olmadığın hâlde, bana ne kadar çok nimetlerle şefkat gösteriyorsun. Ben ise, sana muhtaç olduğum hâlde günahlarla buğzunu kazanıyorum. Ey söz verdiği zaman onu yerine getiren, azabla korkutunca da bağışlayıp afv eden Allah! Benim büyük günahımı senin büyük afvimn içine koy; ey merhamet edenlerin en merhametlisi!..
[1] Mü’min sûresi: 55
[2] Muhammed sûresi: 19
[3] Nisa sûresi: 106
[4] Âl-i İmrân sûresi: 15–17.
[5] Enfâl sûresi: 33.
[6] Âl-i İmrân sûresi: 135
[7] Nisa sûresi: 110
[8] Hûd sûresi: 3
[9] Nûh sûresi: 10.
[10] Hûd sûresi: 52
[11] Müslim, Ebû Dâvud.
[12] Buhârî. Tirmizî.
[13] Buhârî. Tirmizî. Nesâî.
[14] Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Sünnî, Nesâî, Hâkim, el-Müstedrek. (Tirmizî, bu Sahîh hadistir, demiştir.)
[15] Ebû Dâvud. İbn Mâce. Nesâî, el-yeymü velleyletü. Ahbed b. Hanbel.
[16] Müslim.
[17] Ebû Dâvud.
[18] Ebû Dâvud. (Tirmizî demiştir ki, bunun isnadı sağlam değildir.)
[19] Tirmizî. Dârımî. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadistir.)
[20] İbn Mâce. Nesâî, el-yevmü velleyletü.
[21] Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim, el-Müstedrek.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız