Sual: Bey’ ve şira ilminde (alışverişte) faiz nasıl olur? Misaller verebilir misiniz?
Cevap: Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre, bir satışta fâiz bulunması demek, aşağıda bildirilen 2 şeyin veya birinin mebi ile semende ortak olarak bulunması demektir. Şâfiî ve Mâlikî mezheplerinde, bu 2 şart ile beraber, altın veya gümüş yahut gıda maddeleri olmaları da lâzımdır.
1) Kadir, yani vezn veya hacim ile ölçülmeleri,
2) Bir cinsten olmaları.
Fâiz bulunan satış veresiye yapılamaz. Dâima peşin olması lâzımdır. Satışın peşin olması için, mebiin de, semenin de te’ayyün etmeleri lâzımdır.
Buğday, arpa, hurma ve tuzun, her zaman ve her yerde, hacim ile ölçülmeleri, altın ve gümüşün de tartı ile ölçülmesi emrolundu. Bu altı maddeden başka şeylerin, nasıl ölçüldükleri, adete göre anlaşılır.
Bir satışta, fâiz şartının ikisi de bulunmazsa, bu satışta fâiz bulunmaz. Yani birinin peşin fazla olması veya veresiye olması, fâiz olmaz. Mesela, 10 metre pazeni, 15 metre basmaya peşin ve veresiye satmak câizdir.
Bu şartların ikisi de bulunursa, yalnız eşit miktarda peşin satmak câiz olup farklı miktarda peşin ve aynı miktarda olsa bile birisini veresiye olarak satmak fâiz olur. Zaten, fazlası peşin haram olan satışlar, veresiye, eşit miktarda olsa bile dâima haram olur. Veresiye başkadır. Peşin pazarlık edip, semeni sonra tecil etmek başkadır. Bir teneke buğdayı bir teneke buğdaya peşin satışta, söz keserken ölçmek lâzımdır. Sonradan ölçülürse, eşit bulunsa bile câiz olmaz. 1 kile buğdayı, 1 kile buğdaya veresiye veya bir kileden az veya fazla buğdaya peşin satmak fâiz olur. Yani câiz değildir, haramdır. Kadir ve cinsleri ortak bulunan iki malın eşit miktarda peşin satışının câiz olması için, sıfatlarının başka olması lâzımdır. Para bozdurmak, bunun için, câiz olmaktadır. Sıfatları da aynı olursa, satıştan fayda olmayacağı için bey’ sahih olmaz.
1 şarttan birisi bulunup, birisi bulunmazsa, farklı miktarda peşin câiz olup eşit miktarda olsalar da, veresiye satmak yine fâiz olur. Bir kile buğdayı, 2 kile arpaya veya 5 yumurtayı altı yumurtaya peşin satmak [ve peşin kağıt para bozmak] câiz olur. Fakat 5 metre basmayı, 5 metre basmaya ve bir kamyonu, başka bir kamyona veresiye satmak fâiz olur. Burada, yalnız, altın veya gümüş karşılığında tartarak ölçülen başka cinsleri veresiye satın almaya izin verilmiştir. Bunun için, para ile yapılan mal satışlarında fâiz yoktur. Kağıt para karşılığında yapılan mal satışlarında da, hiç fâiz yoktur.
Ağırlık ile ölçülen şeylerin her ikisi de bir habbe, yani bir arpa ağırlığından az ise, hacim ile ölçülenlerin her ikisi de yarım sa’dan az ise, bunlar ölçüye gelmez, yani 1. şart yok kabul edilmiştir. Bunun için, 1 avuc buğdayı, 2 avuc buğdaya ve 1 felsi 2 veya daha çok felse, peşin satmak câiz olur. Çünkü, 2 avuç içi, yarım sa’dan azdır ve 3 felsin ağırlığı, 1 habbeden azdır. 2 santigram altını, 4 santigram altına peşin satmak fâiz olmaz. Bunları veresiye satmak fâiz olur. 1 kırat-ı şeri, 5 arpa olduğundan, 1 habbe, 5 santigramdır.
Altını, gümüşü yarıdan fazla olan alaşımlar, saf altın ve saf gümüş gibidirler. Satışta ve ödünç vermekte bunların ağırlıklarına bakılır. Altını, gümüşü, yarıdan az olan alaşımlar, uruz gibidir. İçindeki halisin ağırlığından fazla halis ile ve kendi cinsinden, fazlası ile peşin satılabilirler. Çünkü altının fazlası, karşılık maldaki başka madenin karşılığı olur. Böyle paralar ve fülus denilen metal paralar, adete göre, ağırlıkla da, aded ile de ölçülmektedir. Fakat, altının ve gümüşün, dâima, yani karışımdaki miktarı az olsa da, kabz edilmeleri lâzımdır. Semen, yani geçer akça olmadıkları zaman, tayin edilince, te’ayyün ederler.
Bir satışın peşin olması demek, pazarlık yerinden ayrılmadan önce, iki malın da ayn olması demektir. Buna, te’ayyün etmek denir. Altından ve gümüşten başka mallar, söz kesilirken tayin etmekle te’ayyün ederler. Bunların satışı (Mukayada) olur. İki maldan yalnız birisi tayin edilmiş ise, ayn olan, mebi olur. Deyn olan mal ve altın ve gümüş, ayrılmadan önce kabz olunmakla te’ayyün ederler.
Dürrü’l-muhtar sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyor ki: (Buğdayı, buğday karşılığında satınca, ikisi de tayin edilirse, yani ayn olurlarsa câizdir. Teslim alınmaları lazım gelmez. Çünkü, sarftan başka satışlarda, mallar, tayin etmekle te’ayyün ederler. Te’ayyün edince, kendilerini vermek lazım olur. Benzerleri verilemez. Yani, ikisi de hacim ile veya tartı ile ölçülen, bir cins veya başka cins [altından ve gümüşten başka] iki malı birbiri karşılığında satmak için, söz kesilirken, ikisi de ayn olmalıdır. İster hazır olsunlar, ister gaib olsunlar, tayin edilmeleri yetişir. Sözleşme yerinden ayrılmadan önce teslim alınmaları lazım olmaz. Altın ve gümüşün ise, ayrılmadan önce kabz olunması şarttır. Yani birbirinin eline, cebine vermek lâzımdır. Ayrıldıktan 1-2 dakika sonra verse, sarf satışı sahih olmaz.
Sarf satışında, alacağı hazır olup vereceği yanında değilse, sözleşme etmeyip, hazır olanı [ödünç veya] emânet almalı, vereceği eline geçince, o zaman pazarlık ve söz keserek, ayrılmadan bunu teslim etmelidir.
Fâiz bulunan satıştaki iki maldan biri ayn, karşılığı deyn ise, ayn olan mebi, deyn olan semen olmak ve [söz kesilirken deyn olan] semeni, ayrılmadan önce kabz etmek şartı ile câiz olur. Çünkü, deyn ancak teslim alınmakla te’ayyün eder.
Eğer, deyn mebi ise, söz kesilen mecliste hazır olsa bile bey’ câiz olmaz. (İle, ye) gibi bağ ile söylenen fâiz malı, semen olur. Bu bağlar ile söylenmeyen, mebi olur. (Bu bir kile buğdayı, bir kile taze buğdaYA sattım. Bu bir kile buğdayı, bir kile taze arpaYA sattım) diyerek sözleşmeleri câiz olur. Çünkü, her ikisinde de, ayn olan mal, mebidir ve deyn olan, semendir. Fakat, sözleşme yerinden ayrılmadan, deyni kabz etmek lâzımdır. Çünkü, fâiz bulunan bey’in câiz olması için, ayrılmadan önce, mebi ile semenin ayn olmaları lâzımdır. Deynin [misalimizde, semenin] te’ayyünü, kabz edilmekle olur. Aynı, kabz etmeden ayrılmaları câiz olur. Eğer (Bir kile iyi buğdayı senden, bu bir kile buğday İLE satın aldım) derse, yahut (İki kile taze arpayı senden, bu bir kile buğdaYA satın aldım) derse, deyn olan, mecliste hazır bulundurulsa dahi, câiz olmaz. Çünkü, deyn olan mal, mebi olmuş, ayn olmayan şeyi satmiştir. Bu ise, câiz değildir.)
Fâiz bakımından yeni ile eski taze ile bayat arasında fark yoktur. Mesela, eski bakırı, yeni bakır ile aynı ağırlıkta ve peşin değişmelidir. Yeni bakır hafif ise, bununla az miktar başka mal veya para da peşin vermelidir.
Altın ve gümüşten başka madenlerde, sanat, işçilik farkı olabilir. Bir bakır semaveri, daha ağır bakır semaver karşılığı satmak câiz olur. Çünkü altından ve gümüşten başka madenler, sanat tesiri ile ağırlık ölçüsünden çıkıp, aded ile satılabilir. Fakat bunları ağırlıkla satmak adet olan yerlerde, ağırlık farkı yine fâiz olur. Altın, gümüş eşya, sanat tesiri ile semenlikten çıkarak mebi olabilir. Yani tayin ile te’ayyün eder. Fakat, kabz edilmesi ve altını, gümüşü yarıdan fazla olanların dâima ağırlık ile ölçülmesi şarttır.
(Bedâyi) kitabının sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, 5. cüz, 236. sayfasında diyor ki (Aynı sayıda fülusü birbirleri ile değiştirirken [kağıt veya metal para bozdururken] veya fülus verip fülustan başka şey [altın, gümüş veya başka bir ayn] satın alırken, fülus hep semen olur. Tayin edilince te’ayyün etmez. Kabz edilmedikçe deyn olur. Nakdeyn ile değiştirilirken, ayrılmadan önce, iki karşılıktan birinin kabz olunarak te’ayyün etmesi lâzımdır. Çünkü, burada faizin iki şartı da yok ise de, deynin deyn karşılığı satılması batıldır. Fülus, aynı sayıda [yani, itibari kıymetleri aynı olarak] fülus ile değiştirilirken, faizin bir şartı bulunduğu için [veresiyesi haram olacağından] iki karşılığın da kabz olunmaları lâzımdır. Fülus, başka sayıda fülus ile değiştirilirse, [bir yüzlük verip, kıymetlerinin toplamı yüzden az olan ufaklık alınırsa], faizden kurtulmak için, iki karşılığın da tayin edilmeleri lâzımdır. Şeyhayne göre, ancak bu hâlde [ve selem satışında] niyet etmekle fülus semenlikten çıkar. Uruz gibi olurlar. Tayin edilince, te’ayyün ederler. Fakat, yine aded ile ölçülürler. Faizin bir şartı bulunduğu için, yani aynı cins oldukları için, tayin edilmekle, satışın peşin yapılması temin edilmiş olur. Tayin edilen malın kendisi verilir. Benzerleri verilemez). Birisinin tayin edilmesi de kâfi ise de, deynin semen olması ve bunun ayrılmadan önce kabz edilmesi lazım olur. Bankada, bono kırdırmanın câiz olmadığı buradan da anlaşılmaktadır.
Zimminin zimmilerle ve müslümanlarla alışverişi, müslümanların birbirleri ile alışverişi gibidir. Yalnız kendi aralarında domuz ve şarap satmaları da câizdir. Darülharpte [yani, yahudi, hıristiyan veya müşriklerin memleketlerinde] bulunan mürtedin malları onun mülkü değildir.
Altın ve gümüş, ağırlıkla ölçülür. Basılı liraların ağırlığı belli olduğu için, liraları sayı ile de kullanmak câiz olur. Kullanırken, ağırlıklarını düşünmek lâzımdır.
10 dirhem gümüş para borcu olan kimse, alacaklısına, bunlar yerine bir altın verse, yani on dirhem borcuna karşı, bir altını peşin olarak satsa câiz olur. Çünkü gümüşler, semen yapılmış olup te’ayyün etmeleri için, borclunun teslim alması lâzımdır. Zaten borcluda bulundukları için, yeniden teslim almasına lüzum kalmamıştır. Çünkü, mebiin ve semenin birlikte te’ayyün etmeleri, veresiye olan satışta faizden sakınmak için şart edilmiştir. Ödenip biten borcda, böyle fâiz olamaz. Borcda, ileride düşülecek fâiz tehlikesi olabilir. Dürrü’l-muhtar.