Sual: Reşid Rıza’nın “Muhaverat” kitabında dinde reformcu, (Kendi kendimize icma ve ittifak ismini verdiğimiz asılsız sözlerin hatırı için gördüklerimizi inkar etmek akla yakışır mı?) diyor. İslamiyetin temel bilgileri ile alay ediyor. İcma isminin aslı yokmuş. Bu iddialara ne cevap vermek icab eder?
Cevap: Fıkıh âlimleri bunu, “Ümmetim dalalet üzerinde icma yapmaz!” hadis-i şerifinden aldı. Fakat, dinde reformcu, bunu nereden bilecek? Bunu inkar eden ilerici (!) üstadlarından işitmemiş ki!
İcma, bir asırda bulunan müctehidlerin ictihadlarının birbirine uygun olması demektir. 4. asırdan sonra mutlak müctehid yetişmediği için, icma da kalmadı. Önceki asırlardaki icmalar sonraki asırlarda gelen âlimler için delil, senet olur. Mukallidlerin, cahillerin ve hele dinde reformcuların söz birliğine icma denilmez. En kuvvetli ve kıymetli icma, Ashâb-ı kiramın icmaıdır. İcma ile bildirilmiş meseleleri sonra gelen âlimler toplamışlar, kitaplarında bildirmişlerdir. İhtilaflı meselelere ve müctehid olmayanların sözlerine icma denilmesini önlemişlerdir.
Ehl-i sünnet âlimlerine göre, Edille-i şer’iyye 4’tür. Yani şeri hükümler 4 kaynaktan çıkarılır. Bunlar, Kitap, sünnet, kıyas-i fukaha ve icma-i ümmettir. Kitap, Kur’ân-ı Kerîmdir. Sünnet, hadis-i şeriflerdir. Bu ikisine (Nass) da denir. Kıyas-i fukaha, müctehid olan âlimlerin ictihadlarıdır. İcma delil değildir diyen, kâfir olmaz. Bidat sahibi olur. Çünkü şüpheli nassları tevil ederek böyle söylemişlerdir. Hariciler, diğer mezhepsizler böyledir. Bunların icmaa muhalif sözleri küfür olmaz. Fakat, tevilden haberi olmayan cahillerin icmaa uymayan fikirlerini, düşüncelerini söylemeleri küfür olur.
Vaiz efendi hayal ile zan ile konuşmaz. Belki diyerek hüküm vermez. Bilmeden söylemek, zan ile hüküm etmek caiz olmadığını o bilir. Gördüklerini inkar etmez. Onları inceler. Tecrübelerini yapar. Çünkü, tefekkürü, incelemeyi ve tecrübeyi Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şerifler emrediyor. Bunları yapanları övüyor. Onun medresede okuduğu ve dinde reformcunun ismini bile duymadığı (Akaid-i Nesefiye) daha ilk sayfasında, ilim edinme vasıtalarını yazmaktadır.
Sual: Din, Kitap ile sünnet ile kemale gelmiştir. Bu ikisinin izin vermediği ibadetler bidattir. Buna göre (Edille-i şer’iyye) 4’tür demek doğru olur mu?
Cevap: Ehl-i sünnet âlimleri, Edille-i şeriyenin 4 olduğunu bildirdiler: Kitap, Sünnet, İcmaı ümmet ve Kıyas-ı fükaha. Fakat, bunların son ikisi, ilk ikisinden çıkmaktadır. Bunun için Edille, hakikatta, Kitap ve sünnet olmak üzere ikidir. İcma yani söz birliği olan bir hükmün Kitaptan veya sünnetten bir delile bir senede oturtulması lazımdır. Kıyas da, icma için senet olabilir. Ebû Bekr-i Sıddık’in halife seçilmesindeki icma böyle olmuştur. Bir kişinin haber verdiği hadis de, icma için senet olur. Çünkü, icmaın huccet olması, delilinin kati olmasına bağlı değildir. İcma olduğu için huccettir. Delilinin kati olması şart olursa, icmaa lüzum kalmaz. Bu delil huccet olur. Kıyas için de, Kitaptan veya sünnetten bir asıl, esas lazımdır. Çünkü, kıyas, Kitapta ve sünnette mevcut bulunan kapalı, gizli hükmü izhar eder. Bunlara bir hüküm ilave etmez. Yani, ahkamı izhar eder, ispat [icad] etmez. Kıyas, umumi olan bir hükmü, füru için beyan eder. İcmada, kıyas için asıl ve kaynak olur. Sünnet, Kitabın şerh ve beyanıdır. Şu hâlde, İslamiyetin aslı, yalnız Allahü teâlânın kitabıdır
Tavsiye Yazı –> İnsan Kendi Başına Doğru Yolu Bulabilir mi?