Sual: Pavlus kimdir? İsa aleyhisselamın ümmetine tebliğ ettiği dini nasıl tahrif etmiştir?
Cevap: Îsâ aleyhisselâmın dinini, yahudilikten ayıran ve onu, yunan ve putperestlik karışımı bir din haline getiren en önemli kişi, Pavlos (St. Paul, Paulus, Bolis) idi. H.G. Wels, (A Short History of the World) isimli kitabının 129. ve 130. sayfalarında diyor ki (Hristiyanlığı tesis edenlerin başında, Pavlos gelir. Bu adam, ne Îsâ aleyhisselâmı görmüş, ne de sözlerini dinlemişti. [Tarsuslu bir yahudi olup] asıl ismi Saul idi. Sonra hristiyan oldu ve ismini Paul olarak değiştirdi. Zamanın dini cereyanları ile son derece yakından ilgilenirdi. Yahudilik, Mithraism ve İskenderiye’deki din ve felsefe akımları hakkında son derece malumat sâhibi idi. Bunlardaki birçok felsefi, dini ifade ve îtikatları [inançları] hristiyanlığa sokmuştur. Göklerin melekutu denilen, Allahü teâlânın râzı olduğu Cennet yolu olan, Îsâ aleyhisselâmın yolunu ve Onun dinini, yaymak için gayret ediyor görünmüştür. O, Îsâ aleyhisselâmı, yahudilere gönderileceği söz verilmiş, Mesih olarak kabul etmiyordu. Onu aynı zamanda, ölümü insanların kurtuluşu için kefaret olan, bir kurban olarak kabul ediyordu. Putperestlikte, insanlığın kurtulması için kurbanların öldürülmesi lazım olduğu inancı gibi).
Pavlos, korkunç bir İsevi düşmanı olup etrafına topladığı serserilerle, Kudüs’te nasranilerin evlerini basıyor, yakaladıkları erkekleri ve kadınları sürükliyerek zindanlara hapsediyorlardı. Yahudi hahamlarından, Şam ve civarındaki şehirlerdeki nasranilerin yakalanarak, Kudüs’e gönderilmesi için mektup yazmalarını istiyordu. Hahamlar, kendisine, bu salahiyeti verdiklerini bildiren mektuplar verdiler.
Yahudiler, bütün işkence ve eziyetlerine, hatta öldürmelerine rağmen, nasraniliğin yayılmasını önleyemiyorlardı. Luka, Amâl-i rusülün [Resûllerin işlerinin] 9. babında, (Koyu bir yahudi ve yahudi alimi olan Pavlus, Şam’daki nasranileri toplayarak zindana atmak için hahamlardan aldığı mektuplar ile Şama giderken, ansızın gökten bir nur inip, etrafını kapladığını ve yere düşüp bir sesin; Saul Saul, niçin bana eza ediyorsun dediğini ve kim olduğunu sorunca, ben eza ettiğin İsayım dediğini ve bir şakirde onun nasraniliğe büyük hizmetler yapacağını söylediği) bildirilmektedir. Pavlus ondan sonra, nasraniliği kabul ettiğini ilan etti. Saul olan ismini Pavlus olarak değiştirdi. Koyu bir nasrani göründü ve daha önce, pekçok işkence ve zulümlerle yok edemediği nasraniliği içerden bozarak, tahrif etmek fırsatına kavuştu. Gittiği yerlerde, Îsâ aleyhisselâmın yahudiler dışındaki milletleri irşad, yani nasraniliğe davet için kendisini vazifelendirdiğini söyledi. Daha pek çok yalanlarla, nasranileri kendisine bağladı. Yahudilerden başka milletlerin havarisi, yani resûlü kabul edildi. Kendisine bağlanan nasranilerin akidelerini [inançlarını] ve ibâdetlerini bozmaya başladı. O zamana kadar havariler ve diğer nasraniler, Mûsâ aleyhisselâmın şeriatına uyuyor, onunla amel ediyorlardı. Pavlus, Îsâ aleyhisselâmın çarmıhta öldürülmesi [ki bu hristiyanların bir inancıdır] ile Mûsâ aleyhisselâmın şeriatının nesh olunduğunu, hükmü kalmadığını iddia etti. Bundan sonra, bütün milletlerin, Tanrının oğlu İsaya inanarak kurtulabileceklerini ilan etti. Îsâ aleyhisselâm için, bâzen Tanrının oğlu olduğunu, bâzen da, Peygamber olduğunu söyledi. Îsâ aleyhisselâmın havarilerinin en önde geleni olan Petrusa, muhalefet etti. Îsâ aleyhisselâmın devamlı yanında bulunan Petrus; nasraniliğin mûsevîliğin hükmünü kaldırmadığını, bilakis onu kemâle erdirdiğini söylüyordu. Matta İncilinin 5. babının 17. âyetinde zikir edilen Îsâ aleyhisselâmın, (Ben şeriati yıkmaya değil, tamamlamaya geldim) sözünü de ayrıca delil getiriyordu. Pavlus, nasranilere bütün yiyecek ve içecekleri helal saymış, [hıtan] sünnet olmak gibi pek çok ibâdeti de tamamen terkettirmişti. Bu husus, Ahd-i ceditte açıkça yazılıdır. Galatyalılara yazdığı mektubun 2. babının 7. âyetinde Pavlus, (Petrus sünnetlilik İnciline vasıta olduğu gibi, bana da sünnetsizlik İncili emânet olundu) diyor. Demek ki Îsâ aleyhisselâm dünyada iken, yanında bulunan Petrusa (Kifasa) sünnet olunmayı bildiriyor. İncilin hükmünün bu olduğunu söylüyor ve Petrus bununla amel ediyor. Bunu nasraniliği kabul eden herkese tebliğ ediyor. Pavlus da, Petrusa böyle bildirildiğini tasdik ediyor. Fakat, Îsâ aleyhisselâmın dünyadan ayrılmasından sonra bunu değiştiriyor.
Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemiş, Pavlus isminde bir kimse ortaya çıkıyor ve Îsâ aleyhisselâmı gören kimsenin, Îsâ aleyhisselâm böyle emretti dediği sözünü reddediyor. Îsâ aleyhisselâmın ilk halifesi olan Petrus’un yanında, havarilerden Yakup ve Yuhanna’nın da bulunduğunu, onların da sünnet olmayı Îsâ aleyhisselâmdan işittiklerini mektubunda bildiriyor. Îsâ aleyhisselâm göğe yükseldikten sonra kendisine göründüğünü ve sünnet olmamayı emrettiğini iddia ediyor. Bu sözü daha sonra, bütün hristiyanlar tarafından dinin emri kabul ediliyor. Îsâ aleyhisselâmı bizzat gören ve Onunla beraber bulunan havarilerin ittifak ile bildirdikleri sözleri reddediliyor. Îsâ aleyhisselâmı hiç görmeyen tek bir kimsenin, rüyada veya uyanık iken bana böyle bildirildi, ilhâm edildi, dediği sözü kabul edilip, dinin emri olarak tatbik ediliyor. Îsâ aleyhisselâmdan ilhâm ile nakledilen şu hristiyanlığın sağlamlığına bakınız!
Dr. Morton Scoth Enslin, Pavlus akidesinin, Îsâ aleyhisselâmın yolundan, tamamen farklı olduğunu kabul ederek, (Christian Beginnings) kitabının 2. kısım, 182. sayfasında şöyle demektedir:
(Pavlus’un tesis ettiği hristiyanlık ile Îsâ aleyhisselâmın dini yani İsevilik arasında büyük bir fark olduğu, kesinlikle anlaşılmıştır. Sonradan, Pavlus ve İncili yanlış anlatan arkadaşları, şiddetle tenkid edilmiştir. (İsaya dönüş) hareketi, aslında (Pavlus’tan uzaklaşmak) demekti. Birçok yaşlı İsevi, yahudi, bu fikri kabul etmiş, Pavlusa karşı çıkmış, fakat bunun fazla bir tesiri olmamıştır. Eğer, Îsâ aleyhisselâm dünyadan ayrıldıktan 54 sene sonra, Korint şehrindeki bir kilisede neler yapıldığını görmüş olsa idi, (Celile’deki çalışmalarımın ve davetimin neticesi bu mu?) derdi. Eğer, Pavlus’un İsevilikte yaptığı değişiklikler olmasa idi, hristiyanlık da olmayacaktı.) [Korint, Yunanistanda bir şehirdir.] Pavlus hristiyanlığı sahte bir îtikat [inanç], Îsâ aleyhisselâmı da kurtarıcı tanrı yaparak, yahudiler ile hristiyanların arasında ihtilaf çıkarmakla kalmamış, Mûsâ aleyhisselâmın şeriatını da (Lanetli) ilan etmiştir. Bu ise İncillerde [mesela Matta bab 5, âyet 19] yazılı olan şeriatin bir harfi bile değiştirilemez hükmüne tamamen zıttır.
Pavlus’un ortaya koyduğu hristiyanlık, çeşitli memleketlere dağılmış yahudi cemaatları ve yahudi olmayan diğer putperest milletler tarafından kabul edildi. Çünkü Pavlus, hristiyanlığı putperestliğe iyice yaklaştırmıştı. Kudüs’teki Mescid-i Aksanın yıkılması ve buradaki hakiki İsevilerin diğer yahudilerle beraber miladın 70. senesinde, Kudüs’ten kovulmaları, İsevilik için, bir daha kendini toparlıyamadığı bir darbe olmuştur.
Burada zikre şayan bir husus da, Pavlus’un dâima havarilerin birçoğu ile geçinemediği, onlarla münakaşa ettiğidir. Pavlus, bütün hristiyanların en büyük hristiyan azizi dedikleri, Petrus’a karşı çıkmıştır. Bunu Galatyalılara yazdığı mektubun, 2. babının 11. âyetinde açıkça kendisi de bildirmiştir. 13. âyetinde ise, Barnabası riyakarlara aldanmakla suçlamıştır. Halbuki Barnabas, Havariler arasında en çok sevdiği kimse idi. Amâl-i rusülün (Resûllerin işleri) 15. babının sonunda bildirildiğine göre, Barnabas Yuhanna’yı da yanlarına alıp, diğer şehirlerdeki nasranileri ziyarete gitmeyi teklif etmiş, Pavlus buna karşı çıkmıştır. Barnabas ile Pavlus arasında şiddetli münakaşa olmuş ve Pavlus, Barnabas’ı da terketmiştir.
Pavlus’un hayatı, sözleri iyice incelenirse, dâima Havarileri kötüleme, onlara karşı çıkma ve onları gözden düşürme gayretleri açıkça görülür. Pek çok hristiyan papaz, Pavlus’u hristiyanlığın tek kurucusu kabul etmiştir. Çünkü bu papazların iddialarına göre, Îsâ aleyhisselâm ve Havarileri îman ve ibâdet bakımından yahudiliğe, yani Mûsâ aleyhisselâmın şeriatine bağlı kalmışlardır. Pavlus buna karşı çıkmış, yahudilik ile hristiyanlığı tamamen birbirinden ayırmış, yahudilikteki bütün ibâdetleri terkettirmiş, böylece Îsâ aleyhisselâmın ve Havarilerin bildirdikleri dinin hilafına bir din ortaya çıkmıştır. Bu din, Havari Petrusun, tebliğ etmeye çalıştığı nasraniliğin dışında, Pavlus’un fikirleri doğrultusunda teşekkül eden bir din oldu. Bu bildirdiklerimize iftirâ diyen papazlar, Pavlus’u, hristiyan (Aziz)i kabul etmektedirler. Hatta, Pavlus’un yazdığı mektuplar (Kitâb-ı mukaddes)in (Ahd-i cedid) kısmının sonunda, kudsi kitabın bir kısmını teşkil eder. Luka’nın yazmış olduğu (Amâl-i rusül) kısmı, Pavlus’un hâl tercümesidir. Ayrıca Pavlus’un yazdığı mektuplar da düşünülürse, (Mukaddes kitap)da Pavlus’a ayrılan yerin, 4 İncile ayrılan yerden az olmadığı görülür. Pavlus’un bu mektuplarında bildirdiği şeylerin çoğu, hristiyanlığın îman esaslarını teşkil etmiştir. Mesela, (Günah, ruh ve beden için ölüm, Âdem aleyhisselâmın yasak olan meyveden yemesi ile başladı. Âdem aleyhisselâmın neslinden gelen bütün insanlar, bu günah pisliğine bulaşmış olarak dünyaya geldiler. Tanrı, kendi cevherinden olan biricik oğlunu yeryüzüne gönderdi ve Âdem aleyhisselâmdan beri gelen günahtan kurtardı), akidesi bunlardandır. Kendisi ile görüştüğümüz bir papaza, Tanrı biricik oğlunu daha önce gönderseydi, o zamana kadar gelen milyonlarca insan günah pisliğinden kurtulup tertemiz dünyaya gelselerdi daha iyi olmaz mı idi? diye sorduğumuzda, papazın cevabı, o zaman Mesih İsanın tanrılığı anlaşılamaz, kıymeti bilinemezdi, şeklinde oldu. Papazın bu cevabı bize, Mesih İsanın kıymetini bilen hristiyanların, (Onun Cehenneme gireceği) inançlarını hatırımıza getirdi. Bunu kendisine sorduk. İnkar etti. Başka bir papazın Ahd-i Ceditten bize, bunun delilidir dediği birkaç yer gösterdik. Bunları okudu. Fakat cevap veremedi. Düşündü, düşündü ve nihâyet kendisinin patrik vekili olduğunu, türkçeyi iyi bilmediğini söyleyen papaz, (Efendim bu âyet mecazdır) cevabını verdi. Mecaz kelimesini dahi bilecek kadar, türkçeyi iyi bildiğini de, o zaman anladık.
Nasraniliği hristiyanlığa ve hak dini batıl dine çeviren Pavlus, nasranilikten intikâmını almıştır. Hristiyanlar ise, bu Pavlus’a hala (Resûl Pavlus) diyerek, hristiyan azizlerin en ileri gelenlerinden kabul ederler. Îsâ aleyhisselâmı hiç görmemiş, hiç sohbetinde bulunmamış bir kimsenin sözleri ile dinlerinin îtikat [inanç] ve ibâdet esaslarını tesbit ediyorlar. Böyle bir dinin de, hala Allahü teâlânın gönderdiği en son ve en kâmil din olduğunu iddia ediyorlar. Pavlus’un nasraniliğe yaptığı hıyaneti çok iyi bilen müslümanlar, sinsi, iki yüzlü ve hâin olan kimselere (yılan Pavlus) tabirini kullanırlar.
“Kör görmezse güneşin suçu ne.”
Ölmeyip (Îsâ), göğe bulduğu yol,
Ümmetinden olmak için idi ol.
Hem dahi (Mûsâ), elindeki asa,
oldu Onun hürmetine ejderha.
Çok temenni etti Haktan bunlar,
ki (Muhammed) ümmetinden olalar.
Şüphesiz ki bunlar da mürseldir,
Fakat (Ahmed), ekmelü efdaldir.
Zira ol, efdalliğe elyaktır,
Onu, böyle bilmeyen, ahmaktır!