Sual: İbadet, taat ve kurbet ifadeleri ne demektir?
Cevap: Mîr’atü’l-mekasıd kitabı, 73. sayfada ve İbni Âbidin “rahmetullâhi aleyh” abdestin niyetinde ve (Milel-Nihal) tercümesi, 54. sayfasında diyor ki amel, yani iş 3’e ayrılır: (Masıyet) yani günah olan işler. Bunlar, Allahü teâlânın beğenmediği şeylerdir. Allahü teâlânın emrettiği şeyi yapmamak veya yasak ettiğini yapmak masıyettir. (Tâat) yani Allahü teâlânın beğendiği şeylerdir. Bunlara (Hasana) de denir. Tâat yapan müslümana (Ecîr) yani (Sevap), nimet, iyilik vereceğini vaat buyurdu. Üçüncüsü (Mubah) yani günah veya tâat olduğu bildirilmemiş olan işlerdir. Yapanın niyetine göre, tâat veya günah olurlar.
Günahlar, niyetsiz veya iyi niyet ederek işlenirse, günah olmaktan çıkmaz. (Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi, taatlara ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir. Bir kimse, birinin gönlünü almak için başkasını incitse veya başkasının malı ile sadaka verse, yahut haram para ile mektep, câmi yaptırsa, bunlara sevap verilmez. Bunlara sevap beklemek, cahillik olur. Zulüm, günah, iyi niyet ile işlenirse, yine günah olur. Böyle işleri yapmamak sevaptır. Bilerek yaparsa, büyük günah olur. Günah olduğunu bilmeyerek yaparsa, müslümanların çoğunun bildiği şeyleri onun bilmemesi, öğrenmemesi de günah olur. Darülharpte dahi olsa, İslam bilgilerinin şayi, yani yaygın olduğu yerde, cehil özür olmaz, günah olur.
Taatlar, niyetsiz veya Allah için niyet ederek yapılınca, sevap hâsıl olur.
Tâat yaparken, Allahü teâlâ için yaptığını bilse de, bilmese de kabul olur. Yani sevap hâsıl olur. Bir kimse Allahü teâlâ için yaptığını bilerek tâat yaparsa, buna (Kurbet) denir. Kurbet olan işi de yaparken sevap hâsıl olması için niyet etmek şart değildir. Sevap hâsıl olması için, Allah rızası için niyet etmek lazım olan taate (İbâdet etmek) denir. Niyetsiz alınan abdest ibâdet olmaz, kurbet olur. Bununla, hadesten taharet hâsıl olup namaz kılınır. Görülüyor ki her ibâdet kurbettir ve taattır. Kurân-ı Kerîm okumak, vakıf, köle azad etmek ve sadaka ve hanefi mezhebinde abdest almak ve benzerleri yapılırken sevap hâsıl olmak için, niyet lazım olmadığından, kurbettirler ve taattırlar. Fakat, ibâdet değildirler. Tâat veya kurbet olan bir iş yapılırken, Allah için niyet edilirse, ibâdet yapılmış olur. Fakat bunlar, ibâdet olarak emrolunmadı. Allahü teâlâyı tanımaya yarayan fizik, kimyâ, bioloji, astronomi gibi bilgileri öğrenmek taattır, kurbet değildir. Çünkü kâfir, Allahü teâlânın varlığını, bunları öğrenirken değil, öğrendikten sonra anlar. Tâat, kötü niyet ile yapılırsa, günah olur. Güzel niyetlerle taatın sevâbı arttırılır. Mesela, camide oturmak, taattır. Mescidin, Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek, Allahü teâlânın evini ziyareti de niyet ederse, sevâbı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için de niyet ederse ve dışarda gözü, kulağı günah işlemesin diye de ve mescitte îtikâf ederek ahireti düşünmeyi de, mescitte, Allahü teâlânın adını zikretmeyi de, orada emr-i mâ’rûf ve nehy-i münker etmeyi, yani vaaz etmeyi de, vaaz dinlemeyi de, yahut Allahü teâlâdan haya ederek edebli olmayı da niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaplara kavuşur. Her taatta böyle çeşitli niyetler ve sevaplar da vardır. İbni Âbidin “rahmetullâhi aleyh”, hacca vekil göndermeyi anlatırken de, bunları tarif etmektedir.
Her mubah, iyi niyet ile yapılınca tâat olur. Kötü niyet ile yapılınca, günah olur. Koku sürünen, iyi giyenen kimse, dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak, övünmek için veya kendini kıymetlendirmek için, yahut yabancı kadınları, kızları avlamak için şık giyenirse, günah işlemiş olur. Dünya lezzetini tatmak için olan niyetine azap verilmez ise de, ahiret nimetlerinin azalmasına sebep olur. Başka niyetleri için azap görür. Bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, camiye saygı için, camide yanına oturan müslümanları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, İslâmın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır. Bazı âlimler buyuruyor ki her mubah işte, hatta yemede, içmede, uyumada ve halaya girmekte bile iyi niyet etmeyi unutmamalıdır. İnsan, mubah bir işe başlarken, niyetine dikkat etmelidir. Niyeti iyi ise, o işi yapmalıdır. Niyeti, yalnız Allahü teâlâ için olmazsa, yapmamalıdır. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, sizin sûretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalplerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. Yani, Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrat ve Hasenâtına, malına, rütbesine bakarak sevap ve ikram vermez. Bunları ne düşünce ile ne niyet ile yaptığına bakarak, sevap veya azap verir.
O hâlde, her mümine önce lazım, birinci farz olan şey, imanı, farzları, haramları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe, müslümanlık olamaz. İman elde tutulamaz. Hak borcları ve kul borcları ödenilemez. Niyet, ahlak düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyet edinilmedikçe, hiçbir farz kabul olmaz. (Dürrü’l-muhtar)daki hadis-i şerifte, (1 saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibâdet etmekten daha sevaptır) buyuruldu.
(Hadaratü’l-kuds) müellifi, Bedreddin Serhendî “rahmetullahi aleyh” 99. sayfada diyor ki (İmâm-ı Rabbânî’den Buhârî, Mişkat, Hidaye, Şerh-i Mevakıf kitaplarını okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvik ederdi. Önce ilim, sonra tarîkat buyururdu. Benim, ilimden kaçındığımı, tarîkatten zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek, kitap oku! İlim öğren! Câhil sofu, şeytanın maskarası olur, [Rütbetül-ilmi aler rüteb] yani, rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir buyurdu).
İhlas ile yani Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak ve sevap kazanmak niyeti ile farzları, sünnetleri yapmaya ve haramlardan ve mekruhlardan kaçınmaya, yani ahkâm-ı İslamiyyeyi yerine getirmeye (İbâdet etmek) denir. Niyetsiz, ibâdet olamaz. Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” tâbi olmak için, önce îman etmek, sonra ahkâm-ı İslamiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır.
İman etmek, Ona tâbi olmaya başlamak ve saadet kapısından içeri girmek demektir. Allahü teâlâ Onu, dünyadaki bütün insanları saadete davet için gönderdi ve Sebe sûresi, 28. âyetinde meâlen, “Ey sevgili Peygamberim “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Seni, dünyadaki bütün insanlara ebedî saadeti müjdelemek ve bu saadet yolunu göstermek için, beşeriyete gönderiyorum” buyurdu.
Tavsiye Yazı –> Namazın Hakikati