Müteşâbih lafızlarda irâde olunan manânın, Allahü teâlânın azamet ve celâline yakışır bir manâ kasd edildiğini kesin olarak bilmek ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Allahü teâlâyı bu lafızlarla vasf etmesinde sâdık olduğunu bilmek ve inanmakdır. Resûlullahın buyurduklarının doğru, haber verdiklerinin hak olduğunu şüphe etmeden kalben tasdîk etmeli, yanî muhakkat, şeksiz ve şüphesiz inandık ve tasdîk etdik, demelidir. Hakîkatine vâkıf olmasam da, Allahü teâlâ kendisini ne ile vasf etmiş veyâ Resûlü Onu nasıl vasf etmiş ise, Allahü teâlâ [kendisinin ve Resûlünün] vasf etdikleri gibidir. İrâde etdikleri ma’nâ ve söyledikleri vech üzere hakdır, demelidir.

Suâl: Tasdîk ancak tasavvurdan sonra, îmân ise, ancak anladıkdan sonra olur. Müteşâbih lafzların ma’nâlarını anlamıyan kimse, bu lafızları söyliyenin sâdık olduğuna nasıl inanır?

Cevâb: İşleri icmâlî, ya’nî kısa ve toplu hâlde olarak tasdîk etmek muhal değildir. Her akıl sâhibi, bu müteşâbih lafzlardan ma’nâlar murâd edildiğini ve her ismin bir müsemmâsı kasd edildiğini bilir. O hâlde haber verilen şeyin haber verildiği üzere doğru olduğuna i’tikâd etmek mümkündir. Bu icmâl yolu ile ma’kûldür. Bu lafzlardan mufassal değil, mücmel işleri anlamak ve tasdîk etmek mümkündir. “Evde canlı vardır” denildiğinde, bu söze, insan mıdır, at mıdır veyâ başka bir canlı mıdır bilmeden, evde bir canlının olduğunu tasdîk etmek mümkündir. Hattâ “Evde bir şey vardır” denildiğinde, o şeyin ne olduğunu bilmese de, evdeki şeyin varlığını tasdîk etmek mümkündir. Bunun gibi, meâl-i şerîfi (Rahmân Arşa istivâ etmişdir) olan, Tâhâ sûresi 5. âyet-i kerîmesini duyan kimse, istivâ lafzından, mücmel olarak Arşa özel bir nisbet irâde edildiğini anlar. Bu nisbetin Arş üzerine istikrâr, mahlûklarına dönüş, Arş-ı a’lâ ile ittihâd [birleşme], Arşı istîlâ etme [hükmü altına alma] veyâ nisbete delâlet eden başka bir ma’nâya geldiğini bilmeden de, istivâdan murâdın Arşa özel bir nisbetin olduğunu tasdîk etmesi mümkündir.

Suâl: Halka anlamadığı şeklde hitâb etmenin fâidesi nedir?

Cevâb: Bu hitâbdan maksad, ehli olan kimselere anlatmakdır. Onlar da Evliyâ ve râsih ilimli âlimlerdir. Bunlar kasd edilen ma’nâyı anlamışlardır. akıllı olanlara hitâb eden kimsenin, çocukların anlıyabileceği sözlerle hitâb etmesi şart değildir. Avâmın âriflere nisbeti, çocukların bâlig olanlara nisbeti gibidir. Çocukların, anlamadığı şeyleri bâliglerden sorması, bâliglerin de çocuklara, “Bu sizin işiniz değil, bunlar üzerinde durmayınız, başka sözler üzerinde durunuz”, demeleri lâzımdır. Avâmdan olan câhiller bir şey sorarlarsa, onlara meâl-i şerîfi (Ehl-i zikre [yanî âlimlere] sorunuz) olan Nahl sûresi 43. âyet-i kerîmesini söylemelidir.

Eğer anlama kâbiliyyetinde iseler, onlara anlatılır. Aksi takdîrde onlara, meâl-i şerîfi, (Size az bir bilgi verilmişdir) olan İsrâ sûresi, 85. âyet-i kerîmesi ile, meâl-i şerîfi, (Size açıklanınca, hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayınız) olan Mâide sûresi, 101. âyet-i kerîmesini söylemelidir. Bu süâlin ma’nâları bunlardır. Bunlara îmân etmek vâcibdir. Keyfiyyeti, nasıl olduğu sizin için mechûldür. Bu müteşâbih lafzlardan suâl etmek bid’atdir. İmâm-ı Mâlik “rahmetullahi aleyh”, “İstivâ ma’lûmdur. Keyfiyyeti mechûldür. Ona inanmak vâcibdir” buyurmuştur.

O hâlde zihnde tafsîlâtı olmayan mücmel şeylere îmân etmek mümkündir. Allahü teâlâ hakkında muhal olanları nefy ederek tenzîh etmek tafsîlâtlı olmalıdır. Çünki nefy edilenler cisim ve cismin îcâblarıdır. Burada cisimden maksadımız, eni, boyu ve derinliği olan, kuvvetli ise, bulunduğu yere geçmeği taleb edene mâni’ olan, za’îf ise, kendisini yerinden çıkarmak isteyen itici bir kuvvet ile kendi yerinden ayrılan bir şeydir. Çok açık olmakla berâber cismi açıklamamız, avâmın bir kısmının belki cisim ile ne murâd edildiğini anlayamazlar diye düşündüğümüz içindir.

Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız

 

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler

Comments are closed.