Sual: Kısas nedir? İslamiyette kısas var mıdır?
Cevap: Kısas, bir şeye aynısı ile karşılık verilmesi demektir. Haksız yere adam öldüreni veya yaralama fiillerinden birini işleyen suçluyu, işlediği suçun aynısını kendisine tatbik ederek cezalandırma. Kısas, lügatte “kesmek” mânâsındadır.
İslâm Cezâ Hukukunda, suçluya uygulanan ceza çeşitlerinden biri de kısastır. Bir insanı haksız olarak, bilerek, isteyerek öldüren kimseye kaved lâzım olur. Kaved, kısas olarak onu da öldürmek, demektir. Ölenin velîlerinden biri affederse veya velî ile kâtil, belli bir mal, para ile uyuşurlarsa kısas yapılmaz, uyuşulan mal alınır. Keffâret lâzım olmaz.
Öldürme âletlerinden biri kullanılmadan veya merminin yanılarak hatâ ile, yanlışlıkla olan öldürme veya hatâya sebeb olan bir şey ile, meselâ yüksekten üstüne düşerek veya motorlu vâsıtanın çiğnemesi ile bir kimseyi öldürmede kısas gerekmez. Âilelerinin (yardımcılarının, akrabasının) diyet vermesi ve keffaret lâzım olur. Bir insanın diyeti 100 devedir. Keffaret, bir köle âzad etmek veya bunu yapamayanın altmış gün oruç tutmasıdır. Bu şekillerden birisi ile, bir kimsenin ölümüne sebeb olan kâtil, ölenin mirasçısı olamaz. Mirastan mahrum edilir. Başka niyetle yapılan işin ölüme sebeb olması hâlinde sadece diyet lâzım olur. Keffâret lâzım olmaz. Mirastan da mahrum edilmez.
İslâm hukukunda karşılığı yapılabilen ve insanın bir uzvunu veya güzelliğini gideren her yaralamada kısas yapılır. Öldürmek suçundan başka yaralamalar, hangi âletle yapılırsa yapılsın kasten, yâni bilerek, isteyerek demektir. Kol kesmek, ayak burun ve göz çıkarmak ve diş kırmak fiillerini işleyenlere kısas yapılır. İyi olan yarada, dil ve zeker (erkeklik organı) kesilmesinde kısas yapılmaz.
Yaralı, yaralayandan kısas veya diyet isteyebilir. Katilin ölmesi ile veya velilerin affetmesi veya mal verip anlaşmaları ile kısas düşer, yapılmaz.
Kısas, hâkimin kararıyla olur. Kâtile kısas yapmaya hakkı olan veli, ölenin vârisleridir. Mahkeme kısasa karar verdikten sonra kâtile, ölenin velisi kısası yerine getirir veya birini vekil eder. Veli hazır bulunur. Kısas olarak öldürmek yalnız kılıç ile veya silâh ile yapılır. Kâtil linç edilmez.
Kısas cezasının uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir:
1) Suçlunun âkıl (akıllı) ve bâliğ (ergenlik çağına gelmiş) olması.
2) Suçun hatâ veya zorlama sonucu değil, kasten bilerek işlenmesi.
3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve yerine getirilirken, hazır bulunmaları.
Allahü teâlâ kısas için, Kur’ân-ı kerîm’de meâlen buyuruyor ki:
Ey îmân edenler! Kasten öldürülenler için size kısas yapmak farz kılındı. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldürülmüş olanın kardeşinden (yâni vârislerinden, velisinden) kâtilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülürse, ölenin velisi, hakkından fazla olmayarak örfe göre (tâyin edilmiş) diyet (para cezâsı) alınmalıdır. Kâtil de ölenin velisine, îcâb eden (gereken) diyeti güzel bir şekilde ödemelidir. İşte böyle affederek diyet almak, Rabbiniz tarafından size bir hafiflik (kolaylık) ve merhamettir. Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra kâtil ile veya kâtilin akrabası ile düşmanlık yaparak tecâvüzde bulunursa (kan dâvâsı güderse), onun için âhirette çok acıklı bir azap vardır. (Bakara sûresi: 178)
Ey akıl sâhipleri! Bu kısasta, sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, siz (haksız yere adam öldürmekten) sakınırsınız. (Bakara sûresi: 179)
Biz (Tevrat’ta) İsrailoğulları üzerine de şunu farz etmiştik: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar birbirine karşı kısastır. Fakat kim de, bu hakkını sadaka olarak bağışlarsa, o kendi günahına keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, işte onlar zalimlerdir. (Mâide sûresi: 45)
Ey müminler, düşmandan intikam almak için, eğer bir cezâ ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan azap ile ve cezânın aynısı ile yapın (daha fazla ileri gitmeyin!) Sabır ederseniz (cezâ vermeyi terk ederseniz), and olsun ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır. (Nahl sûresi: 126)