Seyyid Abdülhakîm Efendi’nin sevenlerinden Namık Bulut Bey anlattı: “Dârüşşafaka Lisesi’ni bitirip İsviçre’nin Kostanz şehrine mühendislik tahsiline giderken, veda edip ellerini öpmek üzere Abdülhakîm Efendi hazretlerine uğradım. Ellerini öpdükten sonra ‘Cebindeki defteri çıkar!’ buyurdular. Ben de defteri çıkardım. Üç tane sual ve o suallerin altında da cevaplarını yazdırdı:
‘Sana orada cihâddan sorarlar. Neden siz insanları öldürmek, memleketleri istilâ etmek için Viyana’ya kadar geldiniz? derler. Onlara, cihâd Allahü teâlânın dînini insanlara duyurmak demektir. Adam öldürmek ve memleket istilâ etmek için cihâd yapılmaz. Sizin kendi aranızdaki dîn harblerinde ölenlerin sayısı müslümanların cihâd neticesinde öldürdüğü insanların sayısından daha fazladır, dersin. Fransızların Saint Bartelmie günü yaptığı katliâmdan bahsedersin. [1572 senesinde Katoliklerin Protestanları katlettiği hadisede, bazı kaynaklar bir milyon üzerinde kişinin öldüğünü ifade eder.]
Sonra sana taaddüd-i zevcâttan [birden fazla kadınla evlenme] sorarlar. Onlara dersin ki, İslâmiyyette taaddüd-i zevcât bir emir değil, izindir. Bunun da sebepleri şunlar şunlardır. Siz bana temin eder misiniz ki Avrupa’da tek kadınla iktifâ eden ve metres tutmayan erkek vardır, dersin.
Üçüncü olarak da domuz eti neden yemiyorsunuz? Artık çok temiz bir şekilde domuz yetiştiriliyor, derler. Sen de onlara, kul Allahü teâlânın emirlerine uyar, sebebini sormaz. Allahü teâlâ bize pek çok şeyi helâl etmiş, domuz eti yemeği de yasak etmiş. Bu kadar helâl varken domuz eti yenmese ne olur? Rabbimizin hatırı yok mu? Dersin’ buyurdu ve ‘Şimdi bunu cebine koy!’ dedi.
Ben de başka bir şey diyemedim. Avrupa’ya gittim. İki buçuk sene geçti. Üniversitede bir yemek davetine gitmiştim. Herkes toplanmıştı. Benim Türk olduğumu öğrenince içlerinden, sonradan ilahiyatçı olduğunu öğrendiğim birisi, ‘Size suallerim var’ dedi. Bana Efendi Hazretleri’nin buyurduğu o üç suali sordu. Cevaplarını zaten ezberlemiştim. Defterdeki gibi cevap verdim. Adam bozuldu. ‘Türkler dînlerini çok iyi bilirler’ dedi.” [Hayatı ve Hâtıralarıyla – Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, 254.]
Tavsiye yazı –> Bir Üniversiteliye Cevap (Seyyid Abdülhakim Arvasi)