Takrizler (Mahzenu’l-ulûm)

Osmânlı âlimlerinden ve devlet adamlarından Ahmed Cevdet Pâşa’nın lutfederek yazdığı takrîz: Latîf, kıymetli eserlerin yazıldığı Sultân Abdülhamîd hânın gönülleri cezb eden feyizli devrinde, yeni yazılan eserlere katılan bu eser, ilimleri ve fenleri birbirinden ayırmak ve kısımlarını göstermek, müelliflerinin isimlerini bildirmek husûsunda, geçmişte yazılan eserlere güzel bir ilâvedir. Meâdin-i hey’et-i fenniyyesi başkâtibi Tâhir efendi ile Serkiz…

Önsöz (Mahzenu’l-ulûm)

Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi Rabbil âlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecma’în. Yerin ve göklerin yaratıcısı olan Allahü teâlâ, hikmet ve kerâmetler sâhibi, övgüye lâyık, müstesnâ sultân, saltanât tahtının süsü, güç ve kudret sâhibi halîfe Sultân İbn-üs-sultân Sultân Gâzî Abdülhamîd Hân-ı Sânî efendimiz hazretlerine ilâ âhir-i deverân kuvvet ve şânla saltanât tahtını…

İlimlerin Menşei (Kaynağı)

Ma’lûm olduğu üzere insan, his, hareket, gıdâ ve sâir zarûrî ihtiyâcları bakımından, diğer hayvanlar ile müşterek olduğu hâlde, sâhib bulunduğu fikir ve idrâk ile diğer hayvanlardan mümtâzdır. Bunun gibi, insanın dünyâya ve âhirete âit işlerinde, hem cinsi ile yardımlaşmaya ihtiyâcı olduğunu bilmesi, Allahü teâlâya îmân etmesi ve Enbiyâ-ı i’zâmın [Peygamberlerin] Allahü teâlâdan teblîg buyurduğu emirleri…

İlmin Mahiyeti

İlmin mâhiyetini ta’rif etmeden ve açıklamadan önce, mâhiyet kelimesinin ta’rîfi ve îzâhı yapılacaktır. Mâhiyyet-i şey [bir şeyin mâhiyyeti], başka bir ifâde ile, şeyin kendisiyle var olduğu şey; o, odur demektir. O odur demek ise, o şey o şeyin aynısıdır demektir. Mâhiyyet kelimesinin, mâ kelimesine mensûb demek olduğu da rivâyet edilmiştir. Buna göre, mâhiyyet kelimesinin aslı,…

İlmin Mahiyetiyle Alakalı İhtilaflar

Felsefecilere ve bazı kelâm âlimlerine göre, bir şeyi bilmek, o şeyin zihinde varlığını îcâb ettirir mi? Yâhud kelâm âlimlerinin çoğuna göre, bir şeyi bilmek, bilen ile bilinen arasında zihinde bir alâkadan mı ibâretdir? Bu mes’elede ihtilâf olundu. Birinci görüşe göre, bir şey hakkında ilim yanî bilgi hâsıl olunca, o ilimden üç husûs ortaya çıkar. O…

İlm-i Müdevven (Derlenen İlim)

İlim lafzı, dahâ önce zikrolunan şeyler için söylendiği gibi, nahv ve fıkh gibi, sonradan derlenip toplanmış olan ilimler için de söylenir. Aynı şekilde, ilim lafzı, husûsî meseleler için de söylenir. Falan nahvı bilir denildiğinde, o kimsenin, nahv ilmine dâir meseleleri bilir manâsı kastedilir. İlim, bazen delîllerle meselelerin doğruluğunu ortaya çıkarmaya denir. Bazen de birçok meselenin…

İlmin Mevzu’u

İlimlerin birbirinden ayrılması, mevzû’larının birbirinden ayrılması ile hâsıl olur. Herbir ilmin mevzû’u, o ilimde araz-i zâtiyyesinden bahsolunan şeylerden ibârettir. Araz kelimesi araz kelimesinin çoğuludur. Araz, bir mahalle, yere muhtâc olan şeydir. Renk gibi. Çünki renk, cisimle berâber bulunur. Araz, ya bir zâtta [mahâlde] yerleşmiş olur veyâ yerleşmiş olmaz. Zâtta yerleşmiş vaziyyette olan araz, parçaları bulunduğu…

İlimlerin Meseleleri

İlimlerin mes’eleleri, hükümlerden ibârettir. Her bir ilimde o hükümlerin mahmûlâtı [yüklemleri] delîl ile mevzû’atına nisbet etmekle meydâna gelir. Ortak mes’eleleri müdevvin [derlenmiş] olan bütün ilimlerin mevzû’ları aynıdır. Bu hâlde ilmin mevzû’u mes’elelerdir. O mes’eleler ise, ilmin hey’et-i basîtasından [en sâde şeklinden] ibârettir. Mes’elenin mevzû’u bazı defa bizzat ilmin mevzû’u olur. Kelâmın küllîsi, yanî bütün sözler…

İlimlerin Gayesi

Bir fiilden [işten] bir eser meydâna gelirse, o eser o fiilin [işin] netîce ve semeresi olur. Bu esere fayda denildiği gibi, fiilin [işin] sonunda olması bakımından da gâye denir. Fiilin [İşin] faydası ve gâyesi aynı şey olmakla berâber, i’tibâr bakımından farklıdır. Fiilin [İşin] netîcesinde ortaya çıkan eser, fâilin [işi yapanın] o işe yönelmesine sebep olursa,…

İlimlerin Taksimatı

İlim, tek manâ ve hakîkatten ibâret ise de, çeşitli bakımlardan bir çok kısma ayrılır. İlm, bir bakımdan kadîm ve muhdes [başlangıcı olmıyan ve sonradan yaratılan] ve bir bakımdan tasavvur ve tasdîk [hüküm ifâde etmeyen ve hüküm ifâde eden] kısımlarına ayrılır. İlim, bir bakımdan da üç kısma ayrılır. Bu üç kısım şunlardır: Bir kısmı bizzat sâbittir,…