İlim, tek manâ ve hakîkatten ibâret ise de, çeşitli bakımlardan bir çok kısma ayrılır.

İlm, bir bakımdan kadîm ve muhdes [başlangıcı olmıyan ve sonradan yaratılan] ve bir bakımdan tasavvur ve tasdîk [hüküm ifâde etmeyen ve hüküm ifâde eden] kısımlarına ayrılır.

İlim, bir bakımdan da üç kısma ayrılır. Bu üç kısım şunlardır: Bir kısmı bizzat sâbittir, vardır. Bir kısmı his ile idrâk olunur, bilinir. Bir kısmı da kıyâs ile bilinir.

İlm-i kadîm, Allahü teâlânın zâtı ile bulunup, kulların sonradan öğrendikleri ilimlerine benzemez.

İlm-i muhdes üç kısma ayrılır. Birinci kısım, ilm-i bedîhî, ikinci kısım, ilm-i zarûrî, üçüncü kısım, ilm-i istidlâlîdir.

İlm-i bedîhî, takdîm-i mukaddemeye [delîle] muhtâç olmayan ilimdir. İnsanın kendi varlığını bilmesi, bütünün parçasından dahâ büyük olduğunu bilmek gibi ki, bunlar ilm-i bedîhinin misâlidir.

İlm-i zarûrî, takdîm-i mukaddemeye muhtâc olmayan ilimdir [bu ilmde de delîle ihtiyâç yoktur]. Beş duyu organı ile elde edilen ilimden ibârettir.

İlm-i istidlâlî, takdîm-i mukaddemeye muhtâc olan ilimdir [delîl ile bilinen ilimdir]. Bir yaratıcının varlığını ve diğer varlıkların ise sonradan yaratıldıklarını delîllerle bilmek gibi.

Aynı şekilde ilim, mevzû’ların ihtilâfları cihetinden [konularının farklılığı bakımından] da birçok kısma ayrılır. Bu kısımların bazısına ilim, bazısına sanat denir. Büyük âlimlerin yapmış oldukları bu taksîmât şöyledir:

1– Allâme Hafîd hazretlerinin taksîmi olup, o da ulûm-u müdevvenenin [derlenip toplanmış olan ilimlerin] iki kısma ayrılmasından ibâretdir.

Birinci kısım: Kur’ân-ı kerîmin lafızları, lafız ve isnâd bakımından sünnet-i nebeviyyenin beyânı, Kur’ân-ı kerîmin tefsîr ve te’vîli, Kur’ân-ı kerîm ile sünnet-i nebeviyyeden elde edilen ahkâm-ı asliyye-i i’tikâdiyye [temel i’tikâd bilgileri] ile, ahkâm-ı fürûiyye-i ameliyyenin [fıkıh bilgilerinin] isbâtı, veyâhud usûlden [edille-i şer’iyyeden], fürû’un [fıkh bilgilerinin] istinbâtına [çıkarılmasına] esâs olan küllî kâideler, usûl ve fürû’ bilgilerini kitâb ve sünnetden çıkarmaya yardımcı olan edebî ilimlere dâir ulemâ-i kirâm hazretleri [âlimler] tarafından derlenen ilimlerdir.

İkinci kısım: Eşyânın mâhiyyetini ve nasıl kullanılacaklarını kendi akıllarına göre araştırmak için, felsefecilerin derledikleri ilimdir.

Allâme Hafîd hazretleri tarafından, ilm-i kırâet, ilm-i hadîs-i şerîf, ilm- i usûl-i hadîs, ilm-i tefsîr-i şerîf, ilm-i kelâm, ilm-i fıkh, ilm-i usûl-i fıkh, ilm-i edeb, şer’î ilimler olarak sayılmıştır. İlm-i tasavvuf ise, tâife-i sôfiyyeden seçilmişler için, husûsî bir ilimdir diye beyân edilmiştir. İlm-i münâzara, ilm-i hilâf, ilm-i cedel, şer’î ilmler arasında sayılmadığı gibi, felsefecilerin ilimleri arasında da gösterilmemiştir. Münâzaradan maksad, doğruyu ortaya çıkarmak olduğu gibi, cedel ve hilâftan maksad da, muhâtabı ilzâm etmek, yanî iknâ edici delîller ile susturmakdır. Bu sebeple fıkıh âlimleri tarafından hilâf ilmine dâir kitâplar yazılmış ve fıkıh mes’elelerinde bu ilimden faydalanılmıştır. Hükemânın ilm-i hilâfa dâir kitâb yazdıkları ma’lûm olmadığından [bilinmediğinden] ilm-i hilâfı, şer’î ilimlerden saymak münâsib görülmüştür. Hükemâ, hikmete dâir bahisleri ilm-i münâzara üzerine binâ etmişler ise de, aralarında ilm-i münâzarayı tedvîn etmemişlerdir.

2– (Fevâid-i hâkâniyye) adı ile ma’lûm olan kitâpta beyân edildiğine göre, ilim, iki meşhûr kısımdan ibârettir.

Birinci kısım: İlimlerin, nazarî ve amelî olmasından ibârettir. Nazarî, amelin keyfiyyeti ile alâkalı değildir. Amelî ise, amelin keyfiyyeti ile alâkalıdır.

İkinci kısım: Âlet ilmi olan ve olmayan ilimlerden ibârettir. Başka bir şeyin elde edilmesine âlet olmayıp, kendisi maksad olan ilimlere, (âlet olmayan) ilimler denir. Başka bir şeyin elde edilmesine âlet olan ve kendisi maksad olmayan ilimlere, (âlet ilimleri) denir.

Kendisi başka şeyin elde edilmesine âlet olan ilmin, işin keyfiyyeti ile alâkalı olması ve işin keyfiyyeti ile alâkalı olan ilmin de bizzat başka şeyin elde edilmesine âlet olması lâzımdır. Âlet olmak demek, bir işin yapılmasına yardımcı olmak ma’nâsınadır. Yine bizzat başka şeyin elde edilmesine âlet, yanî yardımcı olmayan ilim, amelin keyfiyyeti ile alâkalı değildir. Bizzat amelin keyfiyyetine âit olmayan ilim, başka şeyin elde edilmesine âlet olamaz. Buna göre, nazarî ve âlet olmamak ifâdeleri aynı manâdadır.
Nazarî ve amelî kelimeleri üç manâda kullanılır.

Birincisi, ilimlerin mutlak taksîminde zikrolunan şekilden, manâdan ibârettir. Mantık, hikmet-i ameliyye ve tıbb-ı amelî ve ilm-i hıyâta [terzilik ilmi] tamâmen işin keyfiyyeti ile alâkalı uygulamaya bağlı, olduğundan, ilimlerin amelî kısmına dâhildir. İlmin amelî kısmı, yâ zihne âit yâhud da zihnin dışına âit olur. Meselâ, ilm-i mantık zihnîdir ve ilm-i tıb ise, zihnin dışında uygulamaya bağlı bir ilimdir.

İkinci kısım, hikmetin taksîminde kullanılan mnâdan ibâretdir. Hükemâ, ilm-i hikmeti, cismlerin hâllerini olduğu gibi, beşer tâkâti nisbetinde bilmektir, diye ta’rîf etmişlerdir. Sonra bu cisimlerin, iş ve amel cinsinden olup, zikrolunan ef’al ve amelin [iş ve amelin] beşer kudreti ve ihtiyârıyla meydâna geldiğini veyâ gelmediğini beyân etmişler. Birincisine, hikmet-i ameliye, ikincisine, hikmet-i nazariye demişlerdir. Hikmet-i ameliye denmesi dünyâ ve âhiretin nizâmına ve salâhına sebeb olmasından dolayıdır.

Üçüncü kısım, san’atın taksîminde kullanılan manâdır. Yanî amel ile alâkalı olan ilim, yâ amelî veyâ nazarîdir. Amelî olan ilim, iş yapmaya ve çalışmaya bağlıdır. Nazarî ilim ise böyle değildir. Buna göre fıkh, nahv, mantık, hikmet-i ameliyye ve tıbb-ı amelî ilimleri, ilimlerin ameli kısmından değildir. Çünki, bunların meydâna gelmesi, iş yapmaya bağlı değildir. İlm-i hıyâta [terzilik], ilm-i hıyâke [dokumacılık] ve ilm-i hacamât ise, iş yapmaya bağlı olduğundan, ilmin amelî kısmındandır.

3– (Fevâid-i hâkâniyye)de beyân edildiği üzere, ilim, hükmî ve gayr-i hükmî olarak iki kısma ayrılır.

Gayr-i hükmî olan ilimler, dînî ilimler ve dînî olmayan diye iki kısma ayrılır. Dînî ilimler de mahmûd, mezmûm ve mübâh kısımlarına ayrılır.

İlmin bu şekilde taksîm edilmesinin sebebine gelince, ilim, zamânların ve mekânların değişmesi veyâ devletlerin ve milletlerin değişmesi ile değişmez. Yâhud zikrolunan değişikliklerle değişir.

Bahsedilen değişikliklerden etkilenmeyen ilimlere ulûm-i hikemiyye denildiği gibi, zamânın geçmesiyle aynen devâm etmeleri bakımından da ulûm-i hakîkıyye denir.

Zamânların ve mekânların, devletlerin ve milletlerin değişmesi ile değişen ilimler, yâ tecrubeye ve işiterek öğrenmeye ve bunlardan başkasına bağlı olmaksızın, vahy-i ilâhîye âit ve Peygamberlerden “aleyhimüsselâm” öğrenilir ki, böyle ilimlere, ulûm-i dîniyye denildiği gibi, ulûm-i şer’iyye de denilir. Yâhud ilimler, tecrube ve işiterek öğrenmeye ve bunlardan başkasına bağlıdır. Böyle ilimler, ilm-i tıb ve hesâb gibi ulûm-i gayr-i dîniyyeden sayılır.

İlm-i tıb, bedenlerin sıhhati için ve ilm-i hesâb da mu’âmeleler, vasiyyetlerin yerine getirilmesi ve mîrâsların taksîmi için zarûrî olduğundan mahmûddur [övülmüştür]. Eğer ilim netîcesi medhedilmeyen bir ilim olursa, mezmûm [zemmedilen] ilim olur. Sihir, tılsımât, şa’beze [hokkabazlık] ilimleri gibi ilimler, böyledir. Ulûm-i gayr-i dîniyyeden mübâh olan ilimler ise, yalan bulunmayan ilimlerdir. Bunlar şiir ve peygamberler târîhi ve benzeri ilimlerdir.

İlimlerde bahsedilen bu farklılıklar, ilimlerin gâyeleri bakımındandır. Yoksa ilim, aslında ilim olması bakımından zem ve inkâr edilmez. Çünki bir şeyi bilmek, o şeyi bilmemekten evlâdır.

4– (Şifâ-i müteellim) sâhibinin zikr ve beyân ettiğine göre, her bir ilim yâ doğrudan maksaddır veyâhud doğrudan maksad değildir.
Bizzat [doğrudan] maksad olan ilim, ulûm-i hikemiyyedir. Bu da yâ i’tikâd yâ da amel ile alâkalıdır. İ’tikâd ile alâkalı olan ilim, hikmet-i nazariyyedir. Amel ile alâkalı olan ilim ise, hikmet-i ameliyyedir.

(Hikmet-i nazariyye), a’lâ ve ednâ ve evsat olmak üzere üç kısma ayrılır.

Birinci kısm, ilm-i ilâhî, ikinci kısm, ilm-i tabî’î, üçüncü kısm, ilm-i rıyâdîdir. Nazar [düşünme, inceleme], yâ maddesiz olan şeylerle veyâ zihinde ve hâricde maddî olan şeylerle alâkalıdır. Buna ilm-i tabî’î denir. Yâhud nazar, sâdece zihinde maddelerden ayrılabilen şeylerle alâkalıdır. Buna da ilm-i riyâdî denir. İlm-i riyâdî dört kısma ayrılır. Çünki, nazar-ı riyâdîde ortak noktada birleşen bir takım parçaların takdîri, yâ mümkün olur yâ mümkün olmaz. Bunlardan herbirisi de, yâ o şeyde yerleşmiş olur yâhud da olmaz.
İlm-i riyâdînin bahsedilen dört kısmından birincisi, hendese, ikincisi, hey’et, üçüncüsü, aded, dördüncüsü mûsîkî ilimleridir.

(Hikmet-i ameliyye) iki kısımdır. Birisi ilm-i siyâsî, diğeri ilm-i ahlâktır. Çünki nazar, yâ insanın hâline mahsûs olur, yâ da olmaz. İnsanın hâline mahsûs olmayan nazar, ilm-i siyâsîdir. Bu ilm yâ dünyâ ve âhıret işlerinde herkesin ıslâhı ile alâkalıdır. Bu da ilm-i şerî’at ile alâkalıdır. Yâ da insanların işlerinin yürütülmesi ve herkesin sözbirliğidir ki, bu da ahkâm-ı siyâsiyyeden ve diğer bir ta’birle, ahkâm-ı sultâniyyeden ibârettir.

Nazar, belli bir topluluğa mahsûs olur ise, buna (tedbîr-i menzîl) denir.

Kendisi maksad olmayan ilim, diğer ilimlerde hatâdan korunmaya ve doğruya ulaşmaya bir âlettir. Bu âlet ile yâ manâlarda hatâdan korunmak istenir, yâhud da lafız (söz) veyâ yazı bakımından manânın idrâki elde edilir. Birincisi, ilm-i mantıkdır. İkincisi, ilm-i edeb ile kendisinde delâlet-i lisâniyye ile delâlet-i beyâniyyeden bahsolunan ilimdir. Delâlet-i lisâniyye yâ delâlet-i ifrâdiyye ile delâlet-i terkîbiyyeye mahsûs olur. Veyâhud ifrâd (kelime) ve terkîb (cümle) arasında müşterek olur. Delâlet-i ifrâdiyye yâ kelimelerden bahseder ise, ilm-i lügatdır. Yâhud da kelimelerin sıgalarından bahseder, bu da ilm-i sarfdır.

Delâlât-i terkîbiyye, yâ vezinli söze mahsûsdur yâ da vezinli söze mahsûs değildir. Vezinli söze âit olan ilim, eğer beytlerin sonlarına mahsûs olursa, ilm-i kâfiye, eğer beytlerin sonlarına mahsûs olmazsa, ilm-i arûz adı verilir.

Vezinli [ölçülü] söze mahsûs olmayan ilim, manânın aslını ifâde etme husûsunda, yâ hatâdan korunmayı îcâb ettirir ki, bu (ilm-i nahv)dir. Yâhud da asıl manânın ifâdesinde hatâdan korunmaya te’sîri olmaz ki, bu da (ilm-i belâgat)dır. Zikri geçen ifrâd (kelime) ve terkîb (cümle) arasında müşterek olan ilme, (ilm-i fesâhat) denir. Sözün, hâlin îcâb ettirdiği duruma tatbîkinde hatâdan korunmaya vâsıta olan ilme (ilm-i me’ânî) denir. Delâletin çeşitleriyle sözün açık ve kapalı olduğundan bahseden ilme (ilm-i beyân) denir. Fakat ilm-i fesâhat, kelimeler bir araya getirilirken, güzellik bakımından hatâdan korunma maksadını da taşırsa, o zamân buna (ilm-i bedi’) denir.

5– (Miftâh-üs-se’âde) sâhibinin zikr ve beyân ettiği taksîmdir: Şöyle ki, eşyâ için dört mertebede yanî “kitâbet (yazmak)”, “İbâre (söz, ifâde)”, “ezhân (zihinler)”, “a’yân (gözle görülen maddeler)”de mevcûd olup, bu dört mertebeden hepsi birbirine vesîle olur. Çünki hat (yazı) lafızlara, lafızlar, zihinlerdeki manâya, zihindeki manâlar da eşyâya delâlet eder. Vücûd aynî ise [Varlık gözle görülür ise], aslî ve hakîkîdir. Zihndeki varlığın hakîkî veyâ mecâzî olduğunda ihtilâf olunmuş ise de, vücûd-i lafzî ve vücûd-i zihnî kat’î olarak mecâzîdir. O hâlde kitâbet, elfâz ve ezhâna [yazı, söz ve zihne] âit olan ilimler, âlet ilimleridir. Eşyâ [zihnin dışındaki şeyler] ile alâkalı olan ilim, yâ amelî ve yâhud nazarîdir. Amelî olan ilim, kendisinin elde edilmesi maksad olmayan başka bir ilmin elde edilmesi maksad edilen ilimdir. Nazarî olan ilim ise, kendisinin elde edilmesi maksad olunan ilimdir. İlmin amelî ve nazarî kısımlarından herbiri yâ şerî’atden alınmışdır. Buna ilm-i şer’î denir. Veyâhud sâdece aklın muktezâsı bakımındandır ki, buna da ilm-i hikemî denir.

Bu ta’rîflere göre, ilimler için asıllar ve her aslın çeşitleri ve bu çeşitlerin kolları vardır. Bütün ilimler, ister usûl, ister fürû’ olsun, mevzû’ları ve isimleri bakımından pekçok nev’lere ayrılır. (Miftâh-üs-se’âde) sâhibi, ilimleri geniş bir şekilde kısımlara ayırdıktan sonra, ilimlerin usûl ve fürû’unu, [asıllarını ve kollarını] aşağıdaki şekilde sıralamıştır.

I– Ulûm-i hattıyye [Hat ilimleri]:

1– İlm-i edevât-i hat,

2– İlm-i kavânîn-i kitâbet,

3– İlm-i tahsîn-i hurûf,

4– İlm-i keyfiyet-i tevellüd-i hutût an usûlihâ,

5– İlm-i tertîb-i hurûf-i teheccî,

6– İlm-i terkîb-i eşkâl-i besâit-i hurûf,

7– İlm-i imlâyı hatt-ı arabî,

8– İlm-i hatt-ı mushaf,

9– İlm-i hatt-i arûz.

II– Lafzlar ile alâkalı ilimler:

10– İlm-i mehâric-i hurûf,

11– İlm-i lügat,

12– İlm-i vad’,

13– İlm-i iştikâk,

14– İlm-i tasrîf,

15– İlm-i nahv,

16– İlm-i me’ânî,

17– İlm-i beyân,

18– İlm-i bedi’,

19– İlm-i arûz,

20– İlm-i kavâfî,

21– İlm-i karz-i şi’r,

22– İlm-i mebâdi-i şi’r,

23– İlm-i inşâ,

24– İlm-i mebâdi-i inşâ ve edevâtihî,

25– İlm-i muhâdara,

26– İlm-i devâvîn,

27– İlm-i tevârîh,

(Ulûm-i arabiyyenin kollarından sayılan ilimler)

28– İlm-i emsâl,

29– İlm-i vakâyı-i ümem ve rusûmihim,

30– İlm-i isti’malat-i elfâz,

31– İlm-i teressül,

32– İlm-i şurût ve sicillât,

33– İlm-i ehâcî ve uğlûtât,

34– İlm-i elgâz,

35– İlm-i mu’ammâ,

36– İlm-i tashîf,

37– İlm-i maklûb,

38– İlm-i cinâs,

39– İlm-i müsâmerât-i mülûk,

40– İlm-i hikâyât-i sâlihîn,

41– İlm-i ahbâr-i enbiyâ aleyhimüsselâm,

42– İlm-i megâzî ve siyer,

43– İlm-i târih-i hülefâ,

44– İlm-i tabakât-i kurrâ,

45– İlm-i tabakât-i müfessirîn,

46– İlm-i tabakât-i muhaddisîn,

47– İlm-i siyer-i sahâbeti,

48– İlm-i tabakât-i şâfi’iyye,

49– İlm-i tabakât-i hanefiyye,

50– İlm-i tabakât-i mâlikiyye,

51– İlm-i tabakât-i hanâbile,

52– İlm-i tabakât-i nuhât,

53– İlm-i tabakât-i etıbbâ.

III– Zihnde ma’kulâtı sâniyeden bahseden ilimler:

54– İlm-i mantık,

55– İlm-i âdâb-i ders,

56– İlm-i nazar,

57– İlm-i cedel,

58– İlm-i hilâf.

IV– Maddeye âit ilimler:

59– İlm-i ilâhî,

60– İlm-i tabî’î,

61– Ulûm-i riyâdiyye,

Aksâm-ı ulûm-ı riyâdıyye [Ulûm-i riyâdiyyenin kısımları]:

62– İlm-i aded,

63– İlm-i hendese,

64– İlm-i hey’et,

65– İlm-i mûsikî,

Fürû’-i ilm-i ilâhî [İlm-i ilâhînin kolları]:

66– İlm-i ma’rifet-i nefs-i insâniyye,

67– İlm-i ma’rifet-i nefs-i melekiyye,

68– İlm-i ma’rifet-i me’âd,

69– İlm-i emârât-i nübüvvet,

70– İlm-i makâlât-i firak,

Fürû’-i ilm-i tabî’î [İlm-i tabî’în kolları]:

71– İlm-i tıb,

72– İlm-i baytara,

73– İlm-i beyzera,

74– İlm-i nebât,

75– İlm-i hayevân,

76– İlm-i fellâha,

77– İlm-i me’âdin,

78– İlm-i cevâhir,

79– İlm-i kevni ve fesâd,

80– İlm-i kavs-i kuzah,

81– İlm-i firâset,

82– İlm-i ta’bîr-i rü’yâ,

83– İlm-i ahkâm-ı nücûm,

84– İlm-i sihr,

85– İlm-i tılsımât,

86– İlm-i simyâ,

87– İlm-i kimyâ,

Fürû’-i ilm-i tıb [Tıb ilminin kolları]:

88– İlm-i teşrîh,

89– İlm-i kehhâle,

90– İlm-i etıme,

91– İlm-i saydele,

92– İlm-i tabh-i eşribe ve me’âcîn,

93– İlm-i kal-i âsâr min-es-siyâb,

94– İlm-i terkîb-i envâ-i midâd,

95– İlm-i cerrâha,

96– İlm-i fasd,

97– İlm-i hacâmat,

98– İlm-i mekâdîr ve evzân,

Fürû’-i ilm-i firâset [İlm-i firâsetin kolları]:

99– İlm-i şâmât ve hıylân,

100– İlm-i esârîr,

101– İlm-i ektâf,

102– İlm-i ıyâfet-i eser,

103– İlm-i kıyâfet-i beşer,

104– İlm-i ihtidâ bil-berârî ve akfâr,

105– İlm-i riyâfe,

106– İlm-i istinbât,

107– İlm-i nüzûl-i gays,

108– İlm-i ırâfe,

109– İlm-i ihtilâc,

Fürû’-i ilm-i ahkâm-ı nücûm [Ahkâm-ı nücûm ilminin kolları]:

110– İlm-i ihtiyârât,

111– İlm-i reml,

112– İlm-i fâl,

113– İlm-i kur’a,

114– İlm-i tayere,

Fürû’-i ilm-i sihr [Sihr ilminin kolları]:

115– İlm-i kehânet,

116– İlm-i neyrencât,

117– İlm-i havâs,

118– İlm-i rukâ,

119– İlm-i azâim,

120– İlm-i istihdâr,

121– İlm-i da’vet-i kevâkib,

122– İlm-i kalfetîrât,

123– İlm-i hafâ,

124– İlm-i hıyel-i sâsâniyye,

125– İlm-i keşf-i dek,

126– İlm-i şa’beze,

127– İlm-i taalluk-i kalb,

128– İlm-i istiâne bihâvâss-i edviye,

Fürû’-i ilm-i hendese [İlm-i hendesenin kolları]:

129– İlm-i ukûd-i ebniye,

130– İlm-i münâzara,

131– İlm-i merâyâ’l-muhrika,

132– İlm-i merâkiz-i eskâl,

133– İlm-i cerr-i eskâl,

134– İlm-i mesâha,

135– İlm-i istinbât-i miyâh,

136– İlm-i âlât-i harbiyye,

137– İlm-i remy,

138– İlm-i ta’dîl,

139– İlm-i benkemât,

140– İlm-i milâha,

141– İlm-i sebâha,

142– İlm-i evzân ve mevâzîn,

143– İlm-i alât-i mebniyye âla zarûreti adem-i halâ,

Fürû’-i ilm-i hey’et [İlm-i hey’etin kolları]:

144– İlm-i zîcât ve takvîm,

145– İlm-i hisâb-i nücûm,

146– İlm-i kitâbet-i takâvîm,

147– İlm-i keyfiyet-i irsâd,

148– İlm-i âlât-i rasadiyye,

149– İlm-i mevâkît,

150– İlm-i alât-i zıllıyye,

151– İlm-i ekr,

152– İlm-i ekr-i müteharrike,

153– İlm-i tasdîh-i küre,

154– İlm-i suver-i kevâkib,

155– İlm-i mekâdir-i uluviyât,

156– İlm-i menâzil-i kamer,

157– İlm-i coğrafyâ,

158– İlm-i mesâlik-i büldân,

159– İlm-i bürüd ve mesâfâtihâ,

160– İlm-i havâss-i ekâlîm,

161– İlm-i edvâr ve ekvâr,

162– İlm-i kurânât,

163– İlm-i melâhim,

164– İlm-i mevâsim,

165– İlm-i mevâkît-i salât,

166– İlm-i vad-i usturlâb,

167– İlm-i amel-i usturlâb,

168– İlm-i vad-ür-rub-i muceyyeb ve mukantarât,

169– İlm-i amelü rub-i dâire,

170– İlm-i âlât-i sâat,

Fürû’-i ilm-i aded [İlm-i adedin kolları]:

171– İlm-i hisâb-i taht ve meyl,

172– İlm-i cebr ve mukâbele,

173– İlm-i hisâb-i hattâeyn,

174– İlm-i hisâb-i devr ve vesâyâ,

175– İlm-i hisâb-i derâhîm ve denânîr,

176– İlm-i hisâb-i ferâiz,

177– İlm-i hisâb-i hevâ,

178– İlm-i hisâb-i ukûd bil-esâbi’,

179– İlm-i a’dâd el-vefk,

180– İlm-i havâss-i a’dâd,

181– İlm-i teâbiyy-i adediyye,

Fürû’-i ilm-i mûsikî [İlm-i mûsikînin kolları]:

182– İlm-i âlât-i acîbe,

183– İlm-i raks,

184– İlm-i gabh.

V– İlm-i hikemiyye-i ameliyye:

185– İlm-i ahlâk,

186– İlm-i tedbîr-i menzîl,

187– İlm-i siyâset,

Fürû’-i hikmet-i ameliyye [İlm-i hikmet-i ameliyyenin kolları]:

188– İlm-i âdâb-i mülûk,

189– İlm-i âdâb-i vezâre,

190– İlm-i ihtisâb,

191– İlm-i kavd-i asâkîr ve cüyûş,
(İlm-i şer’iyye):

192– İlm-i kırâet,

193– İlm-i tefsîr-i Kur’ân,

194– İlm-i rivâyet-i hadîs,

195– İlm-i dirâyet-i hadîs,

196– İlm-i usûl-i din el müsemâbil-kelâm,

197– İlm-i usûl-i fıkh,

198– İlm-i fıkh,

Fürû’-i ilm-i kırâ’et [İlm-i kırâetin kolları]:

199– İlm-i şevâz,

200– İlm-i mehâric-i hurûf,

201– İlm-i mehâric-i elfâz,

202– İlm-i vukûf,

203– İlm-i ılel-i Kur’ân,

204– İlm-i resm-i kitâbet-i Kur’ân,

205– İlm-i âdâb-i kitâbet-i mushaf,

Fürû’-i ilm-i hadîs [İlm-i hadîsin kolları]:

206– İlm-i şerh-i hadîs,

207– İlm-i esbâb-ı vurûd-i hadîs ve ezminetihî,

208– İlm-i nâsih-i hadîs ve mensûhıhî,

209– İlm-i te’vîlü akvâl-i nebî aleyhissalâtü vesselâm,

210– İlm-i rumuz-i hadîs ve işârâtihî,

211– İlm-i garâib-i lügat-i hadîs,

212– İlm-i def-i ta’n an-i hadîs,

213– İlm-i telfîk-i ehâdîs,

214– İlm-i ahvâl-i ruvât-i ehâdîs,

215– İlm-i tıbb-ı nebî aleyhissalâtü vesselâm,

Fürû’-i ilm-i tefsîr-i şerîf [İlm-i tefsîr-i-şerîfin kolları]:

216– İlm-i mekkî ve medenî,

217– İlm-i hadarî ve seferî,

218– İlm-i nehârî ve leylî,

219– İlm-i sayfî ve şitâî,

220– İlm-i firâşî ve nevmî,

221– İlm-i aradî ve semâî,

222– İlm-i evvel-i mâ neze ve âhirî mâ nezel,

223– İlm-i sebeb-i nüzûl,

224– İlm-i mâ nezel alâ lisânî ba’d-ı sahâbe radıyallahü anhüm,

225– İlm-i mâ tekerrere nüzûlühû,

226– İlm-i mâ teahhara hukmühû an nuzûlihî ve mâteahhara nüzû- lühû an hukmihî,

227– İlm-i mâ nezel müferrekan ve mâ nezel cem’an,

228– İlm-i mâ nezel müşîan ve mâ nezel müfreden,

229– İlm-i mâ ünzele minhû alâ ba’d-ı enbiyâ ve mâ lem yünzel,

230– İlm-i keyfiyeti inzâl-i Kur’ân,

231– İlm-i esmâ-i Kur’ân ve esmâi suverihî,

232– İlm-i cemihî ve tertîbihî,

233– İlm-i aded-i suverihî ve âyâtihî ve kelimâtihî ve hurûfihî,

234– İlm-i huffâzıhî ve ruvâtihî,

235– İlm-i âlî ve nâzil min esânîdihî,

236– İlm-i mütevâtir ve meşhûr,

237– İlm-i beyân-i mevsûl lafzân ve mevsûl ma’nen,

238– İlm-i imâle ve feth,

239– İlm-i idgâm ve izhâr ve ihfâ ve iklâb,

240– İlm-i med ve kasr,

241– İlm-i tahfîf-i hemze,

242– İlm-i keyfiyet-i tahmîl-i Kur’ân,

243– İlm-i âdâb-ı tilâvetihi ve tâlîhi,

244– İlm-i cevâz-i iktibâs,

245– İlm-i mâ vakaa fîhi bi gayr-i lügat-i hicâz,

246– İlm-i mâ vakaa fîhi min gayr-i lügat-i arab,

247– İlm-i garîb-i Kur’ân,

248– İlm-i vücûh ve nazâir,

249– İlm-i meânî-i edevâtilletî yahtâcü ileyh-el-müfessîr,

250– İlm-i muhkem ve müteşâbih,

251– İlm-i mukaddem-i Kur’ân ve muahhirihî,

252– İlm-i âmm-i Kur’ân ve hâssıhî,

253– İlm-i nâsih-i Kur’ân ve mensûhıhî,

254– İlm-i müşkül-i Kur’ân,

255– İlm-i mutlak-i Kur’ân ve mukayyedihî,

256– İlm-i mantûk-ı Kur’ân ve mefhûmihî,

257– İlm-i vücûh-i muhâtabâtihî,

258– İlm-i hakîkat-i elfâz-i Kur’ân ve mecâzihâ,

259– İlm-i teşbîh-i Kur’ân ve istiârâtihî,

260– İlm-i kinayât-i Kur’ân ve ta’rîdâtihî,

261– İlm-i hasr ve ihtisâs,

262– İlm-i îcâz ve ıtnâb,

263– İlm-i haber ve inşâ,

264– İlm-i bedâi-i Kur’ân,

265– İlm-i fevâsil-i ây,

266– İlm-i havâtim-i suver,

267– İlm-i münâsebet-i âyât ves suver,

268– İlm-i âyât-i müteşâbihât,

269– İlm-i i’câz-i Kur’ân,

270– İlm-i ulûm-i müstenbata min-el-Kur’ân,

271– İlm-i aksâm-i Kur’ân,

272– İlm-i cedel-i Kur’ân,

273– İlm-i mâ vakaa fi’l-Kur’ân min-el-esmâ ve künâ ve elkâb,

274– İlm-i mübhemât-i Kur’ân,

275– İlm-i fadâil-i Kur’ân,

276– İlm-i efdâl-i Kur’ân ve fâdılihi,

277– İlm-i müfredât-i Kur’ân,

278– İlm-i havâss-i Kur’ân,

279– İlm-i mersûm-i hattı ve âdâb-ı kitâbetihî,

280– İlm-i tefsîrihî ve te’vîlihî ve beyâni şerefihî,

281– İlm-i şurût-i müfessir ve âdâbihî,

282– İlm-i garâib-i tefsîr,

283– İlm-i tabakât-i müfessirîn,

284– İlm-i havâss-i hurûf,

285– İlm-i havâss-i rûhâniyyeti minel-evfâk,

286– İlm-i tasrîf bi’l-hurûf ve esmâ,

287– İlm-i hurûf-i nûrâniyye ve zulmâniyye,

288– İlm-i tasrîf bil-ism-i a’zam,

289– İlm-i kesr ve bast,

290– İlm-i zâyirce,

291– İlm-i cefr ve câmia,

292– İlm-i def-i matâ in-i Kur’ân,

Fürû’-i ilm-i hadîs [İlm-i hadîsin kolları]:

293– İlm-i mevâiz,

294– İlm-i ediyye,

295– İlm-i âsâr,

296– İlm-i zühd ve vera’,

297– İlm-i salât-i hâcât,

298– İlm-i megâzî,

Fürû’-i ilm-i üsûlü fıkh [Usûl-ü fıkh ilminin kolları]:

299– İlm-i nazar,

300– İlm-i münâzara,

301– İlm-i cedel,

Fürû’-i ilm-i fıkh [Fıkh ilminin kolları]:

302– İlm-i ferâiz,

303– İlm-i şurût ve sicillât,

304– İlm-i kazâ,

305– İlm-i hükm-i teşrî’,

306– İlm-i fetâvâ.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler