68. Mektup

Bu mektup, Mektûbâtın 3. cildinin toplayıcısı olan Muhammed Haşim-i Keşmi’ye “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” yazılmıştır. Âlemin vehim mertebesinde yaratılmış olduğu bildirilmektedir: Âlem mevhumdur demek, vehmin yaptığı şeydir demek değildir. Vehim de âlemden bir parçadır. Kendi kendini nasıl var edebilir. Âlem mevhumdur demek, Allahü teâlâ âlemi vehim mertebesinde yarattı demektir. Âlem yaratılırken vehim yoktu. Fakat, Allahü teâlânın…

63. Mektup

Bu mektup, Mîr Mensur için yazılmıştır. Allahü teâlânın ihâtâ, kurb ve maiyet sıfatları üzerinde ince bilgiler vermektedir: Allahü teâlâ için söylenen Kurb ve Maiyet ve İhata ve Sereyân ve Vasl ve İttisal ve Tevhid ve İttihat gibi sözler, Müteşâbihat ve Şathiyat cinsindendirler. Bu sözlerle, bizim anladığımız şeyler bildirilmemiştir. Bu sözleri işitince, akla, hayale gelen şeylerin…

123. Mektup

Bu mektup, Nur Muhammed Tehari için yazılmıştır. Allahü teâlâya kavuşturan yolların 2 olduğunu bildirmektedir: Bismillahirrahmanirrahim. Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! İnsanı Allahü teâlâya kavuşturan yollar 2’dir: Birincisi peygamberlerin yakınlığı gibi olan (Nübüvvet yolu) olup insanı aslın aslına ulaştırır. Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve bunların sahabileri bu yoldan kavuşmuşlardır. Ümmetlerinden sahabi…

11. Mektup

Bu mektup, Seyyid Mîr Şemsüddin Ali Halhali’ye yazılmıştır. Âlem-i emrden ve âlem-i halktan insanda bulunan on parçayı bildirmekte ve insan kalbinin Arştan daha üstün olduğunu açıklamaktadır: Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! İnsan, on parçadan meydana gelmiş bir topluluk numunesidir. Bu on parça, (Anasır-ı erbea) dedikleri, normal fizik şartları altında,…

45. Mektup

Bu mektup, sultan Serhendî’ye yazılmıştır. Müminin kalbinin kıymetini bildirmekte, kalbi incitmekten menetmektedir. Bu mektup Arabî olarak yazılmıştır: Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun resûlü Muhammed aleyhisselâma ve bütün Âline ve Ashâbına salât ve selâm olsun! Kalp, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakîn değildir. Mümin olsun, âsî…

3. Mektup

Bu mektup, Seyyid Mîr Muhibbullah-i Mankpuri’ye yazılmış olup kelime-i tevhidin mânâsını bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selamlar, kusursuzluklar olsun! (Lâ ilâhe illallah!) Yani ülûhiyete, mâbudiyete hakkı olan, yalnız Allahü teâlâdır. Şeriki ortağı, benzeri yoktur. Vâcib-ül-vücûddur, varlığı, elbette lâzımdır. Noksanlık ve yaratılmak sıfatları, alâmetleri, Onda yoktur. (Mâbud), ibâdet olunan şey demektir.…

41. Mektup

Bu mektup, İmam-ı Rabbani hazretleri tarafından bir sâliha hanıma “rahmetullahi teâlâ aleyhâ” yazılmış olup kadınlara lazım olan nasihatleri bildirmektedir: Kadınların, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” söz verdiklerini bildiren Mümtehine sûresindeki âyet-i kerime, Mekke şehrinin alındığı gün inmiştir. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” erkeklerle sözleştikten sonra, kadınlarla sözleşmeye başladı. Kadınlarla yalnız söz ile olup mübarek eli,…

59. Mektup

Bu mektup, hocasının oğlu Hâce Muhammed Abdullah için yazılmıştır “sellemehullahü teâlâ”. Akla, hayale gelen ve keşif ile ve şuhûd ile anlaşılan her şey, mahluktur. Bunlara (Mâsivâ) denildiği bildirilmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! Gözümün nurunun göndermiş olduğu kıymetli mektup geldi. Tasavvuf yolunun oyuncakları gibi yolcuları avutan şeylerin hepsi, Allahü…

50. Mektup

Bu mektup, kadı Nasırullah’a yazılmıştır. Ulema-i rasihin ve diğer din âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” istidlalleri arasındaki farkı bildirmektedir: (İstidlal), eseri görerek, yani yapılan işi görerek, müessiri, bu işi yapanı anlamak ve mahlukları görerek, halıkı anlamak demektir. (Ulema-i rasihin) ve (Ulema-i zâhir), hep istidlal yapmakta, mahlukların halıkı bildirdiklerini söylemektedirler. Peygamberlere vâris oldukları hadis-i şerifte bildirilen…

39. Mektup

Bu mektup, Mevlânâ Muhammed Sâdık Keşmiri’ye yazılmıştır. Tasavvufçuların (İlmü’l yakîn) bilgisi ile eski Yunan felsefecilerinin (İlmü’l yakîn) bilgisi arasındaki farkı açıklamaktadır: Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun! Tasavvufçulara göre, (İlmü’l yakîn) demek, eserden müessiri, yani işi görerek, bunu yapanı anlamaktır. Eski Yunan felsefecileri de, yani her şeyi akıl ile anlayıp beğenmek…