Sual: Fitne çıkarmak nasıl olur? Dinimizin fitne hakkındaki hükümleri nelerdir? Neleri yapmak fitne olur, neleri yapmak olmaz?
Cevap: İnsanları sıkıntıya, belaya düşürmek, ihtilale sebep olmak, fitne çıkarmaktır. Hadis-i şerifte, “Fitne, uykudadır. Bunu uyandırana Allah lanet etsin!” buyuruldu. İnsanları, hükümete karşı, kanunlara karşı isyana teşvik etmek, fitne olur. Fitne çıkarmak haramdır. Haksız yere adam öldürmekten daha büyük günahtır. Zalim olan hükümete karşı isyan etmek de haramdır. Mazlumlar isyan ederse, bunlara yardım etmek de haramdır. İsyan etmenin zararı, günahı, zulmün zararından ve günahından daha çoktur.
İmamın, sünnet olan miktardan fazla okuyarak namazı uzatması da, fitne çıkarmaktır. Cemaatin hepsi razı olursa, fitne olmaz, caiz olur. Vaizlerin, din adamlarının, cemaatin anlayamayacakları şeyleri söylemeleri ve yazmaları da, fitne olur. Herkese, anlayabileceği kadar söylemelidir. Müslümanlara yapamayacakları ibadetleri emretmemelidir. Zayıf kavil olsa bile yapabileceklerini söylemelidir. Emr-i maruf yaparken de fitne çıkarmamaya dikkat etmek lazımdır. Emr-i maruf yaparken, kendini tehlikeye sokmak, emrolunmadı. Dine ve başkalarına zarar vererek, dünya fitnesine de, sebep olmamalıdır. Kendine dünyevi zararı dokunacak emr-i marufu yapmak caiz olur, cihat olur. Sabredemeyecekse, bunu da, yapmamalıdır. Fitne zamanında evinden çıkmamalı, kimse ile görüşmemelidir. Fitneye yakalanınca, sabır etmelidir.
İmam-ı Rabbânî hazretleri, 2. cildin 68. mektubunda buyuruyor ki: Sevgili yavrum! Tekrar tekrar yazıyorum ki şimdi, günahlarımıza tövbe edecek, Allahımızdan af dileyecek zamandayız. Fitnelerin çoğaldığı bu zamanda, eve kapanıp, kimse ile görüşmemelidir. Fitneler, nerdeyse yağmur gibi yağarak, her yeri kaplayacak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki “Kıyamet kopmadan evvel, her yeri fitneler kaplıyacak. Fitnelerin zulmeti, ortalığı karanlık gece gibi yapacak. O zaman, evinden mümin olarak çıkan kimse, akşam kâfir olarak evine dönecek. Akşam mümin olarak evine gelen, sabah kâfir olarak kalkacak. O zaman oturmak, ayakta kalmaktan hayırlıdır. Yürüyen, koşandan daha iyidir. O zaman oklarınızı kırınız! Yaylarınızı kesiniz. Kılıçlarınızı taşa çalınız! O zaman, evinize birisi gelince, Adem nebinin iki oğlundan iyisi gibi olsun!” Ashâb-ı kirâm, bunu işitince, o zamanda bulunacak müslümanlara ne yapmayı emredersiniz dediler. Cevabında, “Evinizin eşyası olunuz!” Bir rivayette, “Öyle fitne zamanında, evinizden dışarı çıkmayınız!” buyurdu. [Bu hadis-i şerif, Ebû Davud’da ve Tirmizi’de mevcuttur.] Bu günlerde, Darülharp kâfirlerinin Negrekut şehrinde, müslümanlara, İslam memleketlerinde yaptıkları zulümleri, işkenceleri işitmişsinizdir. Müslümanlara, görülmedik hakaretler yaptılar. Böyle alçakça işler, ahir zamanda çok olacaktır. 68. mektuptan tercüme tamam oldu.
Tezkire-i Kurtubi muhtasarında diyor ki: Hadis-i şerifte, “Fitne çıkarmayınız! Söz ile çıkarılan fitne, kılıç ile olan fitne gibidir. Zalimlere, facirlere milleti çekiştirmekten, yalan ve iftira söylemekten hâsıl olan fitne, kılıç ile yapılan fitneden daha zararlıdır” buyuruldu. Âlimlerin hemen hemen hepsi, söz birliği ile bildiriyorlar ki malını, canını kurtarmak zorunda kalanın da, isyan etmemesi, hükümete, kanunlara karşı gelmemesi lazımdır. Çünkü, zalim olan hükümete karşı sabır etmeyi hadis-i şerifler emretmektedir. Resûlullahın, “Allahümme inni Eselü-ke filel hayrat ve terkelmünkerat ve hubbel-mesakin ve iza eredte fitneten fi kavmi fe-teveffeni gayre meftun” duâsını okuduğunu imam-ı Muhammed bildiriyor. Bu duâ, “Ya Rabbi! Bana hayırlı işler yapmak, çirkin şeyleri terketmek ve fakirleri sevmek nasip eyle! Kavmim arasında fitne çıkarmak istediğin zaman, fitneye karışmadan canımı al!” demektir. İmam-ı Kurtubi diyor ki bu hadis-i şerif, fitneden sakınmak, ona karışmamak lazım olduğunu, fitneye karışmaktansa, ölmenin hayırlı olacağını açıkça göstermektedir.
Mişkat’daki hadis-i şeriflerde buyuruyor ki
“Fitne zamanında, müslümanlara ve onların reislerine tabi olunuz. Hak yolda olan yoksa, fitneciler, isyancılar arasına karışmayınız! Ölünceye kadar, fitneye katılmayınız!”.
“Fitne zamanında, hükümetinize tabi olunuz. Size zulüm etse, mallarınızı alsa da, ona itaat ediniz!”.
“Fitne zamanında, İslamiyete sarılınız. Kendinizi kurtarınız. Başkalarına akıl vermeyiniz! Evinizden dışarı çıkmayınız. Dilinizi tutunuz!”.
“Fitne zamanında, çok kimse öldürülür. Onların arasına karışmayan kurtulur”.
“Fitnecilere karışmayan, saadete kavuşur. Fitneye yakalanıp, sabreden de, saadete kavuşur”.
“Allahü teâlâ, Kıyamet günü, bir kuluna soracak: Günah işliyeni gördüğün zaman, niçin mâni olmadın diyecek. O kul, onun zararından, düşmanlık yapmasından korktum ve senin afv ve mağfiretine güvendim diyecek”. Bu hadis-i şerif, düşmanın kuvvetli olduğu zamanlarda, emr-i marufu ve nehy-i münkeri terketmek caiz olacağını göstermektedir.
Şir’atü’l-İslam şerhinde diyor ki farzın yapılmasını, haramdan sakınılmasını emretmek, farz-ı kifâyedir. Sünnetin yapılmasını emir, mekruhtan nehy, men’ etmek, sünnettir. Haram işlemekte olan, el ile men’ edilmez. Söz ile men’ edilir. Yani, kötülüğü, zararı anlatılır. Haram işlemeye hazırlanan, el ile men’ edilir. Söz ile el ile nehy ederken, fitne, zarar çıkarmamak lazımdır. Nehyin faydalı olacağını önceden bilmek lazımdır. Zann-ı galip, yani çok zannetmek de, bilmek demektir. Hubb-u fillah, buğd-u fillah olmayınca, yapılan ibadetlerin faydası olmaz. Emr-i maruf özürsüz terkedilirse, dualar kabul olmaz. Hayır ve bereket kalmaz. Cihatda ve müşkil işlerde zafer nasip olmaz. Gizli işlenen günah, bunu işleyene zarar verir. Açıkça işlenirse, herkese zararı dokunur. Bir kimsenin kötülemesi ile bir insanı kötü bilmemelidir. Bir kimsenin kötülemesi gıybet olur. Bunu dinlemek de haram olur. Bir insanın fasık olduğu, iki âdil şahidin, bunun bir münker işlediğini gördüklerini bildirmeleri ile veya kendi tecrübesi ile anlaşılır. Günah işleyeni görüp de, gücü, kudreti olduğu hâlde, nehy etmemek, müdahene olur. Müdahene edenlerin, kabirden maymun ve hınzır şeklinde kalkacakları, hadis-i şerifte bildirilmiştir. Emr-i maruf yapanı, arkadaşları sevmez. Müdahene yapanı severler. Zalim olan hükümet adamlarına söz ile emr-i maruf yapmak, cihadın en kıymetlisidir. Nasihat vermeye gücü yetmezse, kalbi ile reddetmek de cihat olur. Devlet adamları el ile âlimler söz ile diğer müslümanlar kalp ile emr-i maruf yapar. Emr-i marufu Allah rızası için yapmak ve söylediğinin kitaptan vesikasını bilmek ve fitneye sebep olmamak lazımdır. Sözünün faydası olmayacağını ve fitne çıkmasına sebep olacağını bilen kimsenin emr-i maruf yapması vâcip olmaz. Hatta, bazen haram olur. Böyle zamanda, fitneye sebep olmamak için, evinden çıkmamalıdır. [Yani, fitnecilerin arasına karışmamalıdır.] Fitne çıkarsa veya hükümet zulüm yapar, fesad çıkarırsa, o şehirden, beldeden hicret etmek lazım olur. Hicret mümkün iken, hükümetin ikrah etmesi, zorlaması, günah işlemek için özür olmaz. Hicret mümkün olmazsa, bir kenara çekilmeli, kimseye karışmamalıdır. Sözünün faydası olmayacağını ve fitne çıkacağını bilirse, emr-i maruf yapmak vâcip olmaz, müstehab olur. Sözünün faydalı olacağını, fakat fitneye sebep olacağını da bilirse, yine vâcip olmaz. Fitne, dövülmek gibi küçük ise, müstehab olur. Fitne büyük ve tehlikeli ise, emr-i maruf yapması haram olur. Emr-i marufu yumuşak yapmak vâciptir. Sertlik, fitneye sebep olur. Müslümana ve zimmi kâfire karşı, silah ile işaret etmemeli, bunlara da, zulüm, işkence yapmamalıdır. Şir’atü’l-islam’dan tercüme tamam oldu.
Tavsiye Yazı –> Hakiki Müslüman Nasıl olur?