Bu mektup İmam Rabbani hazretlerinin mahdumu Muhammed Masum hazretlerinin Mektubat’ının 1.cilt 228. mektubudur.
Zamânımız, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” nûrlu zamânından çok uzak olduğu için ve kıyâmet vakti yaklaştığı için, küfür ve bid’atler her tarafa yayıldı. Bunların zulmeti âlemi kapladı. Resûlullahın sünneti [yolu, yanî islâmiyyetin emirleri ve yasakları] unutuldu. İslâmiyetin nûrları kalmadı. İslâmiyeti meydâna çıkarmak, din bilgilerini yaymak için çok çalışınız! Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sebep olan şeylerin başında, bu çalışmak bulunmaktadır. Resûlullahın şefâatine kavuşturacak, en faydalı şey, bu çalışmaktır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, “Unutulmuş bir sünnetimi meydâna çıkarana, yüz şehîd sevâbı verilecektir”. [Burada sünnet demek, islâmiyetin bir hükmü demektir.] Bir sünneti meydâna çıkarmak için, bunu evvelâ kendinin yapması lâzımdır. Sonra, bunu neşr etmek, başkalarının da yapmaları için çalışmaktır.
Son nefesinizin nasıl olacağını çok düşündüğünüzü yazıyorsunuz. Bu üzüntüden kurtulan kimse yoktur. Allahü teâlânın rızâsına kavuştuğumu zan etmiyorum diyorsunuz. Bu zandan kurtulmak, vahiy geldiği zamânda idi. Sonraki zamânlarda, ancak bunun alâmetleri ve müjdeleri vardır. Kat’î bilinemediği için, üzüntüsünden kurtulmak mümkün değildir. İbâdetlerimin ve tâatlarımın kabûl olacaklarını ümîd etmiyorum. Bu sebepten, ibâdet yapmakta, bazen gevşek davranıyorum diyorsunuz. İbâdet yapmamız emr olundu. İbâdet yapmak, birinci vazîfemizdir. Kabûl olacağını bilsek de, bilmesek de, ibâdet yapmamız ve yaparken hâsıl olan kusûrumuz için, istigfâr etmemiz, kabûl olması için, yalvarmamız lâzımdır.
Böylece, kabûl olması ihtimâli artar. Vâki’ olan zulmeti azalır. Nûrâniyyeti artar. İbâdet yapmak, sonra istigfâr etmek, kulluk vazîfemizdir. Bundan başkası, şeytânın vesvesesidir. Beni seviyor musunuz diyorsunuz. Sizin bize muhabbetiniz, bizim size olan muhabbetimizin eseridir. Ağacın dallarında bulunan herşey, gövdesinden gelmektedir. Mâide sûresinde, “Allahü teâlâ, onları sever. Onlar da, Onu severler” ve “Allahü teâlâ, onlardan râzıdır. Onlar da, Ondan râzıdırlar” buyuruldu. Kendi muhabbetini ve rızâsını, onların muhabbetlerinden ve rızâlarından evvel bildirdi.