İlimlerin mes’eleleri, hükümlerden ibârettir. Her bir ilimde o hükümlerin mahmûlâtı [yüklemleri] delîl ile mevzû’atına nisbet etmekle meydâna gelir. Ortak mes’eleleri müdevvin [derlenmiş] olan bütün ilimlerin mevzû’ları aynıdır. Bu hâlde ilmin mevzû’u mes’elelerdir. O mes’eleler ise, ilmin hey’et-i basîtasından [en sâde şeklinden] ibârettir.
Mes’elenin mevzû’u bazı defa bizzat ilmin mevzû’u olur.
Kelâmın küllîsi, yanî bütün sözler iki isimden veyâhud bir isimle bir fiilden meydâna gelir denildiğinde, bu söz nahv ilminin mevzû’u olur.
Bazı mes’elenin mevzû’u, o mes’elenin araz-i zâtîsi ile ilme mevzû’ olur. İlm-i hendesede, bir şeye zıd olan miktâr, o şeye ortak olan bütün miktârlara zıddır diye bir misâl söylenildiğinde, mes’elenin mevzû’u zıd olan miktârdır. Zıd olan miktâr da mes’elenin araz-i zâtîsidir, yanî zâtına âid bir hâldir.
Bazen ilmin mevzû’u, nev’i olur ve mes’elenin mevzû’u olur. Sarf ilminde; İsim ya sülâsîdir, yâhud da sülâsî meziddir [üç harfli veyâ üç harften fazla olur] diye bir misâl söylenildikde, burada sarf ilminin mevzû’u kelime olup, isim ise, kelimenin nev’idir. Bazen de mes’elenin mevzû’u ilme araz-i zâtîsi ile mevzû’ olur. Hendese ilminde, doğru üzerine çizilen herbir doğru çizgi ile meydâna gelen açılar, ya dik olur veyâ dik açıya denk olurlar, diye bir misâl söylenildikde, buradaki çizgi, mikdârın nev’i, doğru ise, onun araz-i zâtîsi olur.
Bazen mes’elenin mevzû’u ilmin mevzû’unun araz-i zâtîsidir. İlm-i hendesede, her üçgenin açıları iki dik açıya eşittir denildiğinde, üçgen miktârın araz-i zâtiyesinden olur.