Sual: Musa Carullah Bigiyef (Buhari hazretleri, hadislerin doğruluğunu anlamak için, birçok seneler Asya ve Afrika’da İslam memleketlerini dolaşmıştı. Geceleri 10-15 defa yatağından kalkarak hatırına gelen hadisleri ravileri ile birlikte kaydederdi. Söylendiğine göre, 300.000 hadis ezberlemiş. Bunlardan 200.000 adedi sahih değilmiş. Topladığı 600.000 hadisten, 7.000-8.000 adedinin doğru olduğunu anlamış. Bu hal, din bilgilerinin nasıl karmakarışık olduğunu göstermektedir. Buhari’nin çalışma şekline bakarak, seçtiği hadislerin bile şüpheli olduğunu Avrupa âlimlerinden birkaçı söylemektedir. Başka hadis kitaplarının nasıl olacağını artık düşünmelidir) diyor. Buna ne cevap vermek gerekir?
Cevap: 600.000’den başlayarak, sahih hadislerin sayısını 7.000’e ve hatta sıfıra doğru indirmek düşüncesini, bu reformcu garblılardan aldığını sıkılmadan söylemektedir. Hadis-i şerifler üzerindeki bilgilerini garblılardan alacağına, bu ilmin sahiplerinden, mütehassıslarından alsaydı, herhalde böyle konuşmazdı. Sonsuz bir denize benzeyen hadis ilmi İslamiyetin bir mucizesidir. Bu büyük deniz, İslam düşmanlarının attığı birkaç taşla bulanmaz. İslamiyetin hak ve şanlı bir din olduğunu gösteren sayısız şahitlerden hiçbiri olmasaydı, İlm-i hadis âlimlerinin, akılları şaşırtacak çalışmaları, vesika olarak yeterdi. Hadis âlimlerinin kitapları o kadar çoktur ki yalnız fihristlerini bildiren yazılar kütüphaneleri doldurmaktadır. Bu âlimlerin sayısı, binleri aşan bir ordudur. Allahü teâlânın yardımına kavuşmuş bir ihlas ve ihtisas ordusudur. Bu gayretin ulvi sebebini, maddi menfaatler, geçici ve iğrenç zevkler peşinde koşan reformcuların akıl ve idraki anlayamaz. Hadislerin ve ravilerinin incelenmesi o kadar ince ve o kadar çok bilgilere dayanmaktadır ki yalnız bu iş için, Usul-i hadis denilen ayrı bir ilim meydana çıkmıştır. Bir hadis-i şerifin kitaba yazılabilmesi için, aklına, hafızasının kuvvetine, doğruluğuna ve iffetine tamamen güvenilecek bir zattan işitilmesi, onun da yine böyle olan bir başkasından, böylece Resûlullaha kadar hep güvenilen sağlam kimselerden işitilmesi şarttı. Her hadisin üstüne bu ravilerin isimleri ayrı ayrı yazılır. Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüklerini, yüksekliklerini anlayamayan İbni Teymiye, Abduh, Mevdudi ve benzerleri ile İslamiyeti anlayamayan cahil dinde reformcular, böyle sağlam hadis kitaplarını tarih kitapları gibi mi sanıyorlar? Hadis âlimleri, kendilerinden sonra hadis-i şerifleri gagalayacak olan ilericilerin, dinde reformcuların türeyeceklerini sanki keramet gibi bilmişler, hadis-i şerifleri haber veren Ashâb-ı kiramın hepsinin ve Tabiinin çoğunun hal tercümelerini uzun uzun yazmışlardır. Bunlardan Üsüdülgabe ve El-istiab ve El-isabe ve benzerleri gibi büyük kitaplar, bütün dünya kütüphanelerinde yer almaktadır. Her sözü ezberlenmek için can feda edercesine çalışılan ve zâtının ve hayatının kıymeti ve ehemmiyeti, kendisine yakın olanlara da sirâyet ederek hepsinin hal tercümelerinin, üstünlüklerinin, bütün incelikleriyle kitaplara geçmesine sebep olan, yeryüzünde (Muhammed) aleyhisselâmdan başka bir zât daha gösterilebilir mi?
Dinde reformcular, şan ve şereflerin semasında parlayan bu iftihar yıldızını, utanmadan, sıkılmadan, ilimden uzak sözlerle, münakaşa kanalizasyonlarının yayıldığı kirli topraklarına gömmek istiyorlar.
Tavsiye Yazı –> Sünneti İnkar Edene Ne Cevap Verilir?