Sual: Evlilik hakkında tavsiyeleriniz nelerdir?
Cevap: Menahicü’l-ibad kitabında, İslam nikahını şöyle yazmaktadır:
Nass ve haberler, evlenmenin daha iyi olduğunu bildirdiği gibi, bekar kalmanın daha iyi olduğu da bildirilmektedir. İnsanlar, zamanlar ve haller başka başka olduğu için, haberler de, başka başka olmuştur. Ashâb-ı kirâmın ve Tabiînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” zamanları ve halleri, evlenmenin daha iyi olduğunu gösteriyordu. Bunda, 3 sebep vardı:
1. sebep: Muhammed Mustafa “sallallâhü aleyhi ve sellem” zamanında, dünyayı hıristiyanlık kaplamıştı. Îsâ aleyhisselâmın rûhâniyeti daha çok olduğu için, onun Ashâbının ve ümmetinin haline ve zamanına, bekarlık, ruhbanlık, yalnızlık yakışırdı. Papazlar, herkese rahib olmayı, yalnız yaşamayı emrediyordu. Allah yolunda bulunabilmek ve Allahü teâlâya yaklaşabilmek, ancak ruhbanlıkla, yani evlenmemekle olur sanıyorlardı. Muhammed Mustafa “sallallâhü aleyhi ve sellem”, ruhi ve maddi hakikatlerin, üstünlüklerin hepsini kendinde topladığı için, Onun Ashâbına ve ümmetine, yalnızlık da, çokluk da, bekarlık da, evlilik de faydalı olmaktadır. Bunlara her ikisi de ve ikisi arasındaki orta hâl de yakışmaktadır. Papazlar herkese ruhbanlığı, yalnız, bekar yaşamayı emrettiğinden, bunu önlemek için Muhammed Mustafa “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Ashâbının, bekar yaşamasını yasak etti. “İslamiyette ruhbanlık yoktur” buyurdu. Bir hadis-i şerifte de, “Nikah yapmak, benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan kimse, benden değildir” buyurdu. Daha nice hadis-i şerifler, zihinlerdeki yanlış fikirleri kaldırdı. Allahü teâlânın yolunda, yalnız ruhbanlıkla gidilebilir düşüncesini gönüllerden çıkardı. Ashâb-ı kirâmın ve Tabiînin ve Tebe-i tabiînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” zamanı olan 200 sene içinde yaşıyanlar, bu hadis-i şeriflerin, papazların bozuk sözlerini çürütmek için söylendiğini biliyorlardı. Bu zaman geçince, insanın haline göre, bekarlığın da, evliliğin de iyi olduğunu bildiren hadis-i şerifler meydana çıktı. Resûl “aleyhisselâm”, “200 yılından sonra, sizin en iyiniz, hafifülhaz olandır” buyurdu. Hafifülhaz nedir dediklerinde, “Zevcesi ve çocuğu olmayandır” buyurdu.
Bişr-i Hafi, Bâyezîd-i Bistâmî ve Ebül-Hüseyin Nuri gibi büyük âlimler bekar idi. Hicretin 200 senesinden sonra gelenler arasında, bunların ve bunlar gibi olanların şereflerini, üstünlüklerini, bu hadis-i şerif haber vermektedir.
2. sebep: Ashâb-ı kirâm, Tabiîn ve Tebe-i tabiîn, en hayırlı, en iyi bir zamanda yaşadıkları için, imanları, sabırları, zühdleri ve tevekkülleri çok kuvvetli, pek kıymetli idi. “Zamanların en hayırlısı, benim asrımdır. Ondan sonra kıymetli olan, benim asrımdan sonra gelen asırdır. Daha sonra kıymetlisi, onlardan sonra gelen asrın müslümanlarıdır. Bunlardan sonra, yalancılık yayılır. Şahit olmaları istenmediği hâlde, yalancı şahitlik yapılır” hadis-i şerifi, onları methetmektedir. O büyükler, Resûlullahın sohbetinde bulunmakla, Ona yakın olmakla, zühdleri, tevekkülleri ve rızaları arttığı için, evlendikleri zaman, nefsleri İslamiyetin beğenmediği sebeplere bağlanmaz, haram kazanmaya eğilmezdi. Sonra gelenler ise, böyle olmadı.
3. sebep: Muhammed Mustafa “sallallâhü aleyhi ve sellem”, peygamberlik nuru ile ve doğru firaseti ile biliyordu ki İslam dinini, İslam milletini, dünyaya, Ashâb-ı kirâm ve Tabiîn ve Tebe-i tabiîn “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” yayacaktır. İman kalesini koruyacakların ve din-i İslamı yayacak olanların çoğalması için ve onlar ile dinin kuvvetlenmesi için, nikah yapmayı, yani evlenmeyi teşvik buyurdu.
Bu üç sebepten dolayı, Sahabe-i kirâm ve Tabiîn ve Tebe-i tabiîn “aleyhimürrıdvân” zamanlarında, evlenmek lazım geliyordu. Bunlardan sonra gelenlerin ise, bekar kalması da iyi idi. Bunun içindir ki Süfyan-ı Sevri “rahmetullâhi aleyh”, yukarıda yazılı hadis-i şerifi işitince, “Vallahi, bekar kalmak, şimdi helaldir” dedi. Bişr-i Hafi’ye sordular ki “Niye evlenmiyorsun?”. “Öyle nefsim var ki önce, onu boşamaya uğraşıyorum. Ona başkasını nasıl ekleyebilirim?” buyurdu.
Şimdi, helal lokma bulmak azaldı. Haramdan kendini kurtarmak güçleşti. Başkasının da harama düşmesine ön ayak olmak, dine de, akla da uyar bir şey değildir. Bununla beraber, bir kimsenin şehveti azarsa, oruç tutarak, ateşini azaltmaya çalışsın. Oruç ile kuvvetini kıramazsa, bunun nikah etmesi, yani evlenmesi farz olur.
[Zulmetmek korkusu varsa, bunun evlenmesi tahrimen mekruh olur. Açık gezen, mahrem yerlerini erkeklere teşhir eden aşağı kadınların arasına düşerek, nefslerine aldanmaktan, haram işlemekten korkanların da bir afif, temiz müslüman kız bulup evlenmesi farz olur. Böyle sıkışık durumda olmayan gençlerin, ilim ve ahlak edinmek için çalışması, ancak hayız ve nifas bilgilerini öğrendikten sonra evlenmesi uygun olur.] Evlenme vakti gelmesi için önce, İslamiyeti öğrenmek, nefsi, İslamiyete uyar hâle getirmek, gönül sâhibi olmak, rüştü, aklı olgunlaşmak lâzımdır. Ondan sonra, sünneti yerine getirmek niyeti ile evlenir. Edebi, hayası, ahlakı olan, dinini, imanını, İslamın şartlarını öğrenmiş, İslamiyyete uyan, sokakta İslamiyyetin emrettiği gibi örtünen bir kızla nikahlanır. İffet sâhibi, dinini kayıran bir kız aramalıdır. Malı çok, güzelliği çok olanı aramamalıdır. Mal için, güzellik için, iffeti ve salahı elden kaçırmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki “Kadın, ya malı için veya güzelliği için, yahut dini için alınır. Siz dini olanı alınız! Malı için alan, malına kavuşamaz. Yalnız Cemâl için alan, cemalinden mahrum kalır”. (Din ile Cemâl birlikte olması çok iyi olur. Müslüman kızın kâfir erkekle evlenmesi câiz değildir. Kâfir erkekle evlenmeye niyet edince mürted olur. İki kâfir birbiri ile evlenmiş olur. Her ikisinin de îman etmeleri ve yeniden nikahlanmaları lazım olur.)
Nikahtan önce kızı görmek sünnettir ve iyi geçinmeyi sağlar. Sâliha, iyi huylu, çocuğu olan bir sülaleden ve asil aile kızı aramalıdır. 4 kadından kaçınmalı demişlerdir:
1) Dul olup eski zevci yanında rahat yaşamıştır. O rahat günleri hatırladıkça, ah, of çekmektedir.
2) Malı ile mevkisi ile babası ile öğünüp, başa kakan almamalı.
3) Kocasının malını, kendi akrabasına, tanıdıklarına dağıtan kızı almamalı.
4) Kötü huy ve iffetsizlik ile adı çıkıp, kendini ve kocasını dillere düşüren kadından kaçınmalıdır. “Gübrelikte biten gülleri koklamayınız!” hadis-i şerifi, sütü bozuk, ahlaksızlarla evlenmeyi yasak etmektedir. [Buhara’da Ahmed bin Hafs isminde bir genç evlenmişti. Birinci gecesi, kız buna, “Hayz ilmini öğrendin mi?” dedi. Hayır deyince, kız “Allahü teâlâ, Kendinizi ve emrinizde olanları ateşten koruyun! buyurdu. Câhil olan nasıl koruyabilir?” dedi. Bu söz gence hoş geldi. Zevcesini Allaha emânet ederek, Merv’de 15 sene ilim tahsil edip İmâm-ı Muhammed’den de ders aldı. 6 senede de bunları ezberledi. Âlim olarak, zevcesinin yanına döndü. Hocası, buna Ebû Hafs-i kebir “rahmetullahi teâlâ aleyh” ismini koydu.]
Nikahlanmak isteyen, birkaç defa istihâre etmeli. Hak teâlâya sığınmalı. Nefsin ve kötü kimselerin araya katılmasından koruması için, yalvarmalıdır.