Sual: Hazret-i Peygamber niçin çok evlilik yapmıştır?

Cevap: İslam düşmanları, gençleri aldatmak için, Peygamber “sallallâhü aleyhi ve sellem” kadınlara, kızlara düşkün imiş diyerek ve habis ruhlarına yakışan, çok çirkin şeyler söyleyerek ve yazarak küstahca iftirâ yapıyorlar. Halbuki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” ilk olarak, 25 yaşında evlenmiş, Hadice’yi “radıyallâhu anha” almıştır. Hazreti Hatice o zaman 40 yaşında ve dul idi. Fakat, malı, cemali, aklı, ilmi, şerefi, nesebi, iffeti ve edebi pek fazla idi. 25 sene beraber yaşayıp, hicretten 3 sene evvel Mekke’de, Ramazan-ı şerif ayında vefât etti. Bu hayatta iken, Resûl-i ekrem “sallallâhü aleyhi ve sellem” hiç evlenmemişti.

55 yaşında iken, Ebû Bekir’in “radıyallâhu anh” kızı; Âişe “radıyallâhu anha” ile evlendi. Bunu, Hadice-i Kübrâ’nın “radıyallahü teâlâ anha” vefâtından 1  sene sonra, Allahü teâlânın emri ile nikah eylemişti. Ölünceye kadar, 8 sene onunla yaşadı.

Diğerlerini, hep Aişe’den “radıyallâhu anhünne” sonra, dini, siyasi sebeplerle veya merhamet ve ihsan ederek nikah etti. Bunların hepsi dul idi. Çoğu yaşlı idi. Mesela, Mekke’deki kâfirlerin, müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye geldiğinde, Ashâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistan’a hicret etmişti. Habeş padişahı Necaşi, İsevi idi. Müslümanlara çeşitli şeyler sorup, aldığı olgun cevaplara hayran kalarak imana geldi. Müslümanlara çok iyilik etti. İmanı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, mal ve mevki için nefsine aldanıp, meazallah, mürted olmuş, dinini dünyaya değişmişti. Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” halasının oğlu olan bu mel’un, karısı Ümm-i Habîbe’yi de “radıyallâhu anha” dinden çıkıp zengin olmaya cebr ve teşvik etti ise de, kadın, fakirliğe ve ölüme râzı olacağını, fakat Muhammed aleyhisselâmın dininden çıkmayacağını söyleyince, bunu boşadı. Sürünerek, sefaletten ölmesini bekliyordu. Fakat, az zamanda kendi öldü. Ümm-i Habîbe, Mekke’deki Kureyş kâfirlerinin baş kumandanı Ebû Süfyan’ın kızı idi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, o zamanlarda, Kureyş orduları ile çok çetin muharebelerle uğraşıyordu ve Ebû Süfyan, İslamiyeti yok etmek için son gayreti ile çarpışıyordu. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Ümm-i Habîbe’nin dininin kuvvetini ve başına gelen çok acı hâli işitti. Necaşi’ye mektup yazıp, (Oradaki Ümm-i Habîbe ile evleneceğim. Nikahımı yap! Sonra, kendisini buraya gönder!) şeklinde talebde bulundu. Necaşi daha önce müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki müslümanları sarayına davet ederek, ziyafet verdi. Hicretin 7. senesinde nikah yapılıp, hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu sûretle, Ümm-i Habîbe, imanının mükafatına kavuşarak, orada zengin ve rahat oldu. Onun sayesinde, oradaki müslümanlar da rahat etti. Cennette, kadınlar kocalarının yanında bulunacakları için, Cennetin en yüksek derecesi ile de müjdelenmiş oldu ki dünyanın bütün zevk ve nimetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır. Bu nikah, Ebû Süfyan’ın “radıyallahü teâlâ anh” ilerde müslüman olmakla şereflenmesini hazırlıyan sebeplerden birisi oldu. Görülüyor ki bu nikah, kâfirlerin iftirâlarının ne kadar yanlış ve çürük olduğunu bildirdiği gibi, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” aklının, zekasının, dehasının, ihsanının ve merhametinin derecesini de göstermektedir.

2. misal olarak; hazret-i Ömer’in “radıyallâhu anh” kızı Hafsa “radıyallâhu anha” dul kalmıştı. Hicretin 3. senesinde, Ömer “radıyallâhu anh”, Ebû Bekr’e ve Osman’a “radıyallâhu anhüma” kızımı alır mısın dedikte, düşüneyim, demişlerdi. Bir gün, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, her üçü ve başkaları yanında iken, (Ya Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?) diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” de, herkesin düşüncesini, bir bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı. Ona, hatta herkese doğru söylememiz farz olduğundan, Ömer de, (Ya Resûlallah “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Kızımı Ebû Bekr’e ve Osman’a “radıyallâhu anhüm” teklif ettim, almadılar) gibi cevap verdi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, en çok sevdiği 3 Ashâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki (Ya Ömer! Kızını, Ebû Bekr’den ve Osman’dan “radıyallâhu anhüm” daha iyi birisine versem ister misin?). Ömer şaşırdı. Çünkü, Ebû Bekr’den ve Osman’dan “radıyallâhu anhüm” daha yüksek ve daha iyi kimse olmadığını biliyordu. (Evet, ya Resûlallah!) dedi. (Ya Ömer, kızını bana ver!) buyurdu. Bu sûretle, Hafsa “radıyallâhu anha”, Ebû Bekr’in ve Osman’ın ve bütün müminlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve Ebû Bekr ve Ömer ve Osman “radıyallahü teâlâ anhüm”, birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular “radıyallahü teâlâ anhüm”.

3. bir misal olarak kısaca söyleyelim ki hicretin 5 veya 6. senesinde, Beni Mustalak kabilesinden alınan yüzlerce esir arasında, Cüveyriye “radıyallâhu anha”, kabilenin reisi Harisin kızı idi. Bunu satın alıp azad ederek, kendilerine nikah edince, Ashâb-ı kirâmın “aleyhimürRıdvân” hepsi, biz, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” ailesinin, annemizin akrabasını cariye olarak, hizmetçi olarak kullanmaktan haya ederiz dedi. Hepsi, esirlerini azad etti. Bu nikah, yüzlerce esirin azad olmasına sebep oldu. Cüveyriye “radıyallâhu anha”, bu hâli her zaman söyleyerek övünürdü. [Haris de müslüman oldu.] Âişe “radıyallâhu anha”, ben Cüveyriye’den “radıyallahü teâlâ anha” daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim, derdi.

4. misal, Zeyneb-binti Huzeyme “radıyallâhu anha”dır.

Aklı, iz’anı ve insafı olana da, bu üç misal, hakikati anlatmaya elbette yetişir. Şunu da söyleyelim ki her bakımdan, insanların en kuvvetlisi olduğu hâlde, yalnız hayatta olan dokuz ailesi ile yaşamıştı. O da, birkaç sene idi. O zamanlar, zaten hep harblerle uğraşıyor, evinde kaldığı günler nâdir oluyordu. Papazların yazdığı ve ahlaksızların, kendileri gibi sanarak söyledikleri gibi olsaydı, daha gençliğinde, genç kızlarla evlenip, az zaman sonra boşayarak, istediği kadar değiştirebilirdi. Nitekim torunu Hasan “radıyallâhu anh” alıp boşamak sûretiyle 100’e yakın güzel kız ile evlenmiş ve babası İmâm-ı Ali “radıyallâhu anh”, bir hutbesinde, (Ey müslümanlar! Oğlum Hasan’a kız vermeyiniz! O, kızları çabuk boşuyor, bırakıyor) buyurduğu, müslümanların da; (Kızlarımız ona fedâ olsun. Onun nikahı ile şereflenmeleri onlara yetişir. Kızlarımızı ona vereceğiz) dedikleri meşhurdur. Bedr’de, Uhud’da, Hendek’te, Hayber’de, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” bir işareti ile üstün düşmana karşı hücum ederek, Ona canlarını fedâ eden o arslanlar, kızlarını Ona vermezler mi idi? Fakat O, istemedi. Miraç gecesi, Cennete girdiği zaman, Cennet hûrîlerine, bir zerre dönüp bakmamıştı. İslam düşmanlarından Voltair’in, Resûlullahın, hazret-i Zeyneb’i nikah etmesini tiyatro olarak yazarak, âdi, alçak iftirâlar ettiği ve bu yüzden, düşmanı olan papadan tebrik mektubu aldığı, Kamus-ül Alam’da Zeyneb isminde yazılıdır.

Mevahib-i ledünniye tercümesi, 459. sayfada diyor ki (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, halasının kızı Zeyneb’i, oğulluğu Zeyd’e nikah etti. Uzun zaman sonra, Zeyd “radıyallahü teâlâ anh” hatunundan ayrılmak istediğini söyledi. (Niçin) buyurunca, hiçbir kötülüğünü görmedim. Hep iyilik gördüm. Fakat, nesebinin şerefi ile öğünüyor, başıma kakıyor dedi. Bunlara ehemmiyet verme. Hatununu bunun için boşama buyurdu ise de, Allahü teâlâ, Resûlünün buna mâni olmasını menetti. Zeyd de, Zeyneb’i boşadı. Allahü teâlâ, Resûlüne Zeyneb’i nikah etti ve onu istemesini emir buyurdu). Davud aleyhisselâmın 100 nikahlısı ile 300 cariyesi vardı. Süleyman aleyhisselâmın 300 zevcesi ile 700cariyesi vardı. Voltaire, bu Peygamberleri ağzına almıyor da, Resûlullahın, emrolunarak bir hatun almasına saldırıyor.

Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” çok evlenmesinin mühim bir sebebi de, ahkâm-ı İslamiyeyi bildirmek içindi. Hicab ayeti gelmeden, yani kadınların örtünmeleri emrolunmadan önce, kadınlar da Resûlullaha gelip, bilmediklerini sorar, öğrenirlerdi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler, istifade ederlerdi. Hicab ayeti gelip, kadınların yabancı erkeklerle oturmaları, konuşmaları yasak edilince, yabancı kadınları kabul etmedi. Onların, bilmediklerini, mübarek zevcesi hazret-i Aişe’den sorup öğrenmelerini emretti. Gelip soranların çokluğundan, hazret-i Âişe, hepsine cevap yetiştirmeye vakit bulamıyordu. Bu mühim hizmeti kolaylaştırmak ve hazret-i Aişe’nin yükünü hafifletmek için, lazım olduğu kadar hanımı nikah etti. Kadınlara ait yüzlerle nazik bilgileri, müslüman kadınlarına, mübarek zevceleri yolu ile bildirdi. Zevceleri bir olsaydı, bütün kadınların ondan sorması güç ve hatta imkansız olurdu.

Tavsiye Yazı –> Dini Nikah Nasıl Kıyılır?

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler