Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz, doğmadan önce ve doğduğu sırada; O’nun dünyâyı teşrif etmesine alâmet olarak bir çok hâdiseler meydana gelmiştir. O zamânın meşhûr kimseleri, daha Peygamber efendimiz doğmadan önce rüyâlar görmüşlerdi. Rüyâlarını kâhinlere ve zamânın meşhûr âlimlerine tâbir ettirdiklerinde, bunların Muhammed aleyhisselâmın geleceğini gösterdiğini söylemişlerdir. Sevgili Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib şöyle anlatmıştır:
“Bir defâsında uykuya dalmıştım. Gördüğüm rüyâdan büyük ürpertiyle uyandım. Hemen bir kâhine gidip, anlatıp, tâbir ettirmek istedim. Yanına vardığımda, yüzüme bakıp; “Ey Kureyş’in reîsi! Sana ne oldu? Yüzünde bambaşka bir hâl görülüyor. Yoksa seni bu hâle getiren mühim bir hâdise mi var?” dedi. “Evet, henüz hiç kimseye anlatmadığım dehşetli bir rüyâ gördüm” dedikten sonra, yanında oturup anlatmaya başladım.
“Bu gece rüyâmda çok büyük bir ağaç vardı. Bir ucu semâya yükselmiş, dalları doğuya ve batıya yayılmıştı. O ağaçtan öyle bir nûr saçılıyordu ki, güneş yanında çok hafif kalır. Bâzan gözüküyor, bâzan gözden kayboluyordu. İnsanlar ona yönelmişti. Her an nûru artıyordu.
Kureyş kabîlesinden bâzıları o ağacın dallarına tutunuyor, diğer bir kısmı da ağacı kesmeye çalışıyordu. Bir genç de onu kesmek isteyenlere mâni oluyordu. Çok güzel bir yüzü vardı ve ben şimdiye kadar öyle bir yüz görmedim. Ayrıca vücûdundan etrafa hoş kokular yayılıyordu. Ağacın bir dalını tutmak için elimi uzattım, fakat ulaşamadım” dedim. Rüyâmı bitirince, kâhinin yüzü değişti. Benzi sarardı. Sonra; “Ondan senin nasibin yok!” demesi üzerine; “Kimin nasîbi var?” diye sordum.
“O ağacın dalına tutunanların” dedi ve devam ederek; “Senin sulbünden bir peygamber gelecek, her
tarafa mâlik olacak, insanlar O’nun dînine girecekler!” dedi. Sonra yanımda bulunan oğlum Ebû Tâlib’e dönerek; “Bu, herhâlde O’nun amcası olacak” dedi. Ebû Tâlib bu hâdiseyi Peygamber efendimize peygamberliği bildirilince anlatmış ve; “işte o ağaç, Ebü’l Kâsım, el-Emîn Muhammed aleyhisselâmdır” demiştir.
Sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın dünyâya geldiği gece, bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahudi âlimleri, Muhammed aleyhisselâmın doğduğunu anlamışlardı. Eshâb-ı kirâmdan Hassan bin Sabit anlatır:
“Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahudi’nin biri; “Hey Yahudiler!” diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler; “Ne var, bu bağırman nedendir?” diyerek yanına toplanınca, o; “Haberiniz olsun, Ahmed’in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyâya geldi…” diye cevap verdi.
Resûl-i Ekrem efendimizin doğduğu gece Kâbe’deki putların hepsi yüz üstü yere yıkıldı. Urvetü’bnü’z-Zübeyr rivâyet eder: “Kureyş’den bir cemâatin bir putu vardı. Yılda bir defâ onu tavâf ederler, develer kesip şarap içerlerdi. Yine öyle bir gün, putun yanına vardıklarında, onu yüzüstü yere yıkılmış buldular. Kaldırdılar, yine kapandı. Bu hâl üç defa tekrarlandı. Bunun üzerine etrafınâ iyice destek verip diktikleri sırada, şöyle bir ses işitildi: “Bir kimse doğdu, yeryüzünde her yer harekete geldi. Ne kadar put varsa hepsi yıkıldı. Kralların korkudan kalbleri titredi!” Bu hâdise tam Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceye rastlıyordu.
Medâyin şehrindeki İran Kisrâsının sarayının on dört kulesi (burcu) yıkıldı. O gece gürültüyle ve dehşetle uyanan Kisrâ ve halkı; yine kendilerinden bâzı ileri gelenlerin gördükleri korkunç rüyâları tâbir ettirdiklerinde, bunun büyük bir şeye alâmet olduğunu anlamışlardı.
Yine o gece, mecûsî yâni ateşe tapanların bin seneden beri yanmakta olan kocaman ateş yığınları âniden sönüverdi. Ateşin söndüğü târihi kaydettiler, Kisrâ’nın sarayında burçların yıkıldığı geceye rastlıyordu.
O zamân mukaddes sayılan Sâve gölünün de o gece bir anda suyu çekilip kuruyuvermişti.
Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semâve nehri vâdisi, o gecede dolup taşarak akmaya başladı.
Muhammed aleyhisselâmın doğduğu geceden itibaren, şeytan ve cinler artık Kureyş kâhinlerine hâdiselerden haber veremez oldu. Kehânet sona erdi…
Habîb-i Ekrem Efendimizin doğduğu gece ve daha sonra, o zamâna kadar görülmemiş bu hâdiselerden başka, bir çok hâdiseler vukû buldu. Bütün bunlar, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın doğduğuna işaretti.19
19 İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 211-212.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız