Sual: Yolculuk esnasında arabada veya trende namaz kılınabilir mi? Bu meselede hükümler nelerdir?
Cevap: Farzları ve vâcibleri, zaruret olmadıkça hayvan üzerinde kılmak câiz değildir. Halebi-i kebir’de diyor ki (Şemsül Eimme Halvani buyurdu ki hayvan üzerinde kıbleye karşı durup, namazda iken, hayvan kıbleden dönerse, farz namaz kabul olmaz. Bir rükün kadar kıbleden ayrılmamalıdır. [Araba, tren de böyledir.]
Giden gemide farzları, özürsüz oturarak kılmak, 2 imama göre câiz değildir. Baş dönmesi özürdür. İmâm-ı Âzam “rahmetullâhi aleyh”, ayakta kılması iyi olur buyurdu. İmkanı varsa, gemiden çıkınca, toprakta kılmak daha iyidir. Deniz ortasında demirli gemi, rüzgarla çok sallanıyorsa, giden gemi gibidir. Çok sallanmıyorsa veya sahile yanaşmış ise, farz namazları oturarak kılmak câiz olmaz. Yanaşmış gemide, karaya oturmuş ise, ayakta olarak her zaman câizdir. Karaya oturmamış ise, âlimlerin çoğuna göre, dışarı çıkmak mümkün ise, bu gemide farz kılmak câiz olmaz. Böyle gemi, hayvan gibidir. Karaya oturan gemi [ve deniz dibine direk, zincirle bağlı iskele, köprü] ise, toprak üzerindeki sedir, masa gibidir. Giden gemide, namaza başlarken kıbleye karşı durmak ve gemi dönünce, namaz içinde kıbleye dönmek lâzımdır. Çünkü, gemilerde kıbleye dönmek, odadaki gibidir. Rükû ve secdeleri yapabilen kimsenin, gemide nâfile namazları da ima ile kılması câiz olmaz).
Merakı’l-felah’da diyor ki (Nâfileleri özürsüz oturarak kılmak câizdir. Yalnız sabah namazının sünnetini ayakta kılar. Nâfileleri oturarak kılana, sevâbın yarısı verilir. Rükû için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Yahut, rükû için ayağa kalkar ve sonra rükûa eğilir. Ayakta kılamayan, oturarak kılar. Rükû için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Secde için, başını yere koyamayan kimse, ima ile kılar).
Hidaye ve Nihaye’de, (Yanaşmış gemide farz kılmak câizdir. Dışarı çıkıp karada kılmak iyi olur) diyor. Behce’de diyor ki (İstanbul’dan kayıkla Üsküdar’a giderken, öğle vakti çıkacak olsa, öğleyi oturarak kılması câiz olur). Seferi olmadığı için, Şâfiîyi taklit ile öğleyi ikindi ile birlikte kılamaz.
Mukim olsun, misafir [yani yolcu] olsun, özürlü olsun, özürsüz olsun, herkes, şehir ve köy dışında, hayvan üstünde otururken nâfile namaz kılabilir. Hayvan yürürken de, dururken de kılınabilir. 5 vakit farz namazlardan önce ve sonra olan sünnetler de nâfile namaz demektir. Yalnız, sabah namazının sünneti nâfile değildir. Fâtiha ve sûre okurken, sağ eli sol el üstüne bağlayıp göbek altına koymak iyi ise de, elleri uylukları üstüne koymak da olur. Her türlü oturmak câizdir. Kendi yürürken namaz kılmak, kimseye câiz değildir. Çünkü yürümek namazı bozar [Cevhere]. Yolda rast geldiği şehirlerden geçerken de böyle kılabilir. Kendi şehrinde kılması mekruhtur. İma ile rükûa ve secdeye eğilir. Başını bir şey üzerine koymaz. Namaza başlarken ve kılarken kıbleye dönmek lazım değildir. Hayvanın yürüdüğü tarafa doğru kılması lâzımdır. Hayvanın veya yularının veya eğerinin üzerinde çok necis [pislik] bulunsa da, namaz câiz olur. Fakat, necisli yerin üzerinde oturursa câiz olmaz. Necis ayakkabıyı da çıkarmak lâzımdır. Ayağı ile dürterek, yuları çekerek, az hareketle hayvanı idare etmesi namazı bozmaz. Hayvan üzerinde nâfile namaza başlayan kimse, hızla yere inerek, yerde tamamlaması câizdir. Yerde başlayıp, hayvan üstünde tamamlamak câiz değildir.
Farzları ve vâcibleri, zaruret olmadıkça hayvan üzerinde kılmak câiz değildir. Halebi’de, (Farzları hayvan üzerinde kılmak, sünnetleri kılmak gibi olup ancak teyemmüm yapmak için bildirdiğimiz özürler ile câizdir) diyor. Farzların da mukim iken ve seferi iken, şehir dışında hayvan üzerinde zaruret olunca kılınacağı anlaşılmaktadır. Malının, canının, hayvanının tehlikede olması, inince hayvanın veya hayvandaki veya yanındaki malın çalınması, yırtıcı hayvan, düşman, yerde çamur olması, yağmur olması, hastanın, inerken, binerken, iyi olmasının gecikmesi veya hastalığının artması, arkadaşlarının beklemeyip tehlikede kalması, indikten sonra, hayvana yardımcısız binememek, hep zaruret olan özürdür. Az çamur özür değildir. Yüzü, içine girerek kaybolursa, özür olur. Hayvanı olmayan kimse, böyle çamurda ayakta ve ima ile kılar. Hayvana binemeyenin yardımcısı olursa, imameyn özür olmaz dedi. Farz veya vâcib kılarken, hayvanı kıbleye karşı durdurmalıdır. Durduramazsa, mümkün olduğu kadar durdurmalıdır.
Misafir, vaktin sonuna doğru özrün biteceğini ümit etse, bekleyip, yerde kılması iyi ise de, hemen hayvan üstünde kılması da câizdir. Bunun gibi, su bulmak ümidi olanın, vaktin başında, teyemmüm ile kılması câizdir. Hayvan üstündeki (Mahmil) denilen 2 sandıkta kılmak, hayvan üstünde kılmak gibidir. İnebilen kimse, farzları mahmilde kılamaz. Mahmilin ayakları toprağa indirilirse, sedir [kanepe] gibi olur ve burada farzları ayakta kılması câiz olur. Oturarak kılamaz.
Ayrı ayrı hayvanlar üzerinde olarak cemaat ile kılınmaz. Bir mahmilde, bir araba veya otobüste, dururken, odada kılar gibi cemaat ile kılınabilir.
2 tekerlekli araba, hayvana bağlanmadıkça, yerde düz duramayacağından yürürken de, dururken de hayvan gibidir. 3, 4 tekerlekli olup da hayvana bağlanmadan yerde düz duran araba, [otobüs, tren] yürümüyor ise, sedir gibidir. İçinde farz namaz ayakta câiz olur. Araba gidiyor ise, hayvan gibidir. İçinde özürsüz farz kılmak câiz olmaz. Durdurup kıbleye karşı ve ayakta kılmalıdır. [Durduramazsa, ücretli olan vasıtadan inerek namazı kılmalıdır; vasıta giderse, arkadan gelen veya o kasabadan kalkacak olan başka vasıta ile gitmelidir. 1. vasıtaya binerken, buna göre pazarlık yapmalıdır. Buna da imkan olmazsa, namazda oturur gibi yere oturarak ve imkan olduğu kadar kıbleye dönerek kılması câiz olur.]