Sual: Eshâb-ı kirâm çok şeyi Hazret-i Ali’ye sorup öğrenirlerdi. Bu onun diğer halifelerden ve eshab-ı kiramdan daha üstün olduğunu göstermiyor mu? Eshab-ı kiramdan ilmi ile övülenler kimlerdir?
Cevap: Hazret-i Ömer de, ilminin çok olması ile müjdelenmiş idi. Tirmizi bildiriyor ki hazret-i Ali, irtidad eden birkaç kişiyi yaktı. Bunu, Abdullah ibni Abbas işitince, ben olsaydım, yakmazdım, öldürürdüm. Çünkü, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Dinden çıkanı öldürünüz!” buyurdu. Bir kere de, “Allahü teâlânın yapacağı azap ile siz azap yapmayınız!” buyurdu dedi. Hazret-i Ali bunu işitince, Abdullah ibni Abbas doğru söylüyor buyurdu. Hazret-i Ali’nin “radıyallahü teâlâ anh” Mâ’sûm olmadığını, yanıldığını gösteren böyle haberler, Müslim’de ve başka kitaplarda yazılıdır.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” hazret-i Ali’yi övdüğü gibi, Ashâb-ı kirâmdan çoğunu da sena buyurmuştur. Şeyhayn için, “Benden sonra Ebû Bekr’e ve Ömer’e itaat ediniz!” ve “Cennetteki adamların en üstünü, Ebû Bekr ve Ömer’dir” hadis-i şerifleri meşhurdur. “Ömer’in geçtiği yoldan şeytan kaçar” hadis-i şerifi ve gömlek rüyasını ve süt rüyasını söyleyerek, ilim ve din ile tabir buyurması, hazret-i Ömer’i müjdelemiştir. Ubey bin Kab için de, “Kurân-ı Kerîmi en iyi okuyanınız Ubey bin Kab’tır” buyuruldu. “İbni Ümm-i Abd’in râzı olduğu kimseden ben de razıyım”, “Helali ve haramı en çok bileniniz Muaz’dır!”, “Her ümmetin emini vardı. Bu ümmetin emini Ebû Ubeyde’dir”, “Her Peygamberin havarisi vardı. Benim havarim Zübeyr’dir” ve “İlmin 4’te 1’ini Aişe’den öğreniniz!” hadis-i şerifleri, çeşitli Sahabileri bir üstünlükle övmektedir. İnsaf ile düşünülürse, bu üstünlükleri içinde, en üstün olanı, itaat olunmak ve Cennet adamlarının en üstünü olmaktır. Hazret-i Ali de, bunu bildirerek, “Benim size vezir [yani müşavir] olmam, size emir olmamdan daha iyidir” buyurmuştur.
Âlimlerin ilimleri ondan geldiği gibi, Şeyhaynden de gelmektedir. Din âlimleri, kıraat, fıkıh, hadis, tefsir, usûl, tasavvuf, kelam ve lisan âlimleridir. Kıraat âlimlerinden 7’si meşhurdur. Bunların hepsinin ilmi, hazret-i Osman’ın yazdırdığı Kurân-ı Kerîmden alınmıştır. Bu Kurân-ı Kerîmi ise, Şeyhayn “radıyallahü teâlâ anhüma” topladı. Bunu da, hazret-i Ömer’in gönderdiği âlimler, her yere ulaştırdı. Hazret-i Ali’den “radıyallahü teâlâ anh” ise, yalnız 2 rivayet gelmiştir. Fıkıh âlimlerinden, Hanefi, Şâfiî ve Mâlikî mezheplerinin temelleri, hazret-i Ömer’in yaptığı icmâ bilgilerine dayanmaktadır. Bunların ana kitaplarında, hazret-i Ali’den gelme rivayet pek azdır. Hadis âlimlerine gelince, bunların bildirdikleri hadis-i şeriflerin çoğunu, Ebû Hüreyre ve Abdullah ibni Ömer ve Âişe ve Abdullah bin Mesûd ve Abdullah bin Abbas ve Enes bin Mâlik ve Ebû Saîd-i Hudri ve Cabir bin Abdullah “radıyallahü teâlâ anhüm” haber vermişlerdir. Bunların da çoğu Şeyhaynden rivayet etmektedir. Medine, Şam, Yemen ve Mısır âlimlerinin hazret-i Ali’den rivayetleri azdır. Kufelilerin rivayeti çok ise de, bunların halleri bilinmemektedir.
Usûl ilmini İmâm-ı Şâfiî “rahmetullahi teâlâ aleyh” kurdu. Bunun Kitap, sünnet, icmâ ve kıyas üzerindeki temel bilgileri ise, hep Şeyhaynden gelmektedir. Sonra, her mezhep imamı, kendi mezhebi için usûl koydu. Bu usullerin, Ashâb-ı kirâmın sözleri ile hiç ilgileri yoktur.
Kelam âlimlerinin temel bilgileri, Ehl-i sünnet ve cemaat îtikadıdır. Bu bilgiler de Şeyhaynden “radıyallahü teâlâ anhüma” gelmektedir. Zamanla eklenen bilgilerin ise, Ashâb-ı kirâmın sözleri ile bir ilgisi yoktur.
Tefsir ilmini kuran Ömer’dir “radıyallahü teâlâ anh”.
Tasavvuf ilmine gelince, kalbin sohbetle temizlenmesi, Şeyhaynden gelmektedir. Hasan-ı Basri’nin hazret-i Ali’den feyiz alması ve hırka giymesi doğru değildir diyenler de vardır.
Hazret-i Ali’nin “radıyallahü teâlâ anh”, kendi üstünlüklerini söylemesi câizdir. Büyük bir zâtın, iyi niyetle, başkalarının kendinden feyiz alabilmeleri için, üstünlüklerini bildirmesi câizdir. Hazret-i Ali, hutbede, “Kurân-ı Kerîmden dilediğinizi bana sorunuz! Vallahi her bir ayetin, gece mi gündüz mü geldiğini ve ovada mı, dağda mı indiğini bilirim” buyurdu.
Şeyhaynın “radıyallahü teâlâ anhüma” tevazuu pekçoktu. Mesela, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallâhu anh”, dalda bir kuş görünce, “Ne mutlu sana ey kuş! Dilediğin dala konarsın. Dilediğin meyveleri yersin. Kıyamet günü hesaba çekilmez, azap görmezsin. Keşke senin gibi bir kuş olsaydım” dediği meşhurdur. Hazret-i Ömer’in de, bir avuç toprak olmak için söyledikleri, kitaplarda yazılıdır. Allahü teâlâya yakın Evliyânın halleri birbirine uymaz. Kimi övünmüş, kimi yok olmak istemiştir. Îsâ aleyhisselâm inbisat halinde, neşeli idi. Yahya aleyhisselâm ise, çok zaman korku içinde, üzüntülü idi. Hazret-i Ebû Bekr’e “radıyallahü teâlâ anh” (Ey Allah’ın halifesi!) dediler. (Ben Resûlullahın halifesiyim ve buna razıyım) dedi.
[Kurret-ül ayneyn fi-taftil-iş-şeyhayn – Şâh Veliyullah-ı Dehlevî]
Tavsiye Kitap: Müslümanların İki Gözbebeği (Kurretül ayneyn)
Tavsiye yazı –> Kufe şehri niçin ilim merkezi olmuştur?