Sual: İsmailiye fırkası kimlerdir, nelere inanırlar?
Cevap: Milel-nihal kitabında diyor ki “Ashâb-ı kirâma dil uzatanlar 20 fırkaya ayrılmışlardır. Bunlardan biri, İsmailiye fırkasıdır. Bunların 7 ismi vardır. Birinci isimleri, Bâtıniye’dir. Çünkü, Kurân-ı Kerîmin açık mânâlarına inanmayıp, kendilerine göre başka mânâlar çıkarırlar. Kuranın zâhir ve bâtın mânâları vardır derler. Bâtın (iç, öz) mânâsı lâzımdır, cevzin kabuğu değil, içi, özü işe yarar derler.
Halbuki Kurân-ı Kerîmdeki ve hadis-i şeriflerdeki kelimelere, açık mânâları verilir. Başka bir âyet, daha açık anlaşılıyorsa, o zaman, birinci âyete de, buna uyacak şekilde değişik mânâ verilebilir. Böyle bir mecburiyet olmadan, açık manayı bırakıp, başka mânâ vermek, küfür ve ilhad olur. Çünkü, bu sûretle, İslamiyeti değiştirmek, bozmak olur.
İkinci isimleri, Karamitadır. Çünkü, bu fırkayı meydana çıkaran, Hamdan Karmat denilen kimsedir. Hamdan, Basra’da, Vasıt şehrinde bir köy ismidir.
Üçüncü isimleri, Hurumiye’dir. Çünkü, birçok haramlara helal diyorlar.
Dördüncü isimleri, Seb’ıye’dir. Çünkü, din sâhibi olan Peygamberler yedidir derler. Bunların altısı Adem, Nuh, İbrahim, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed “aleyhimüsselâm”dır. Mehdi de 7. olacaktır derler. Natık adını verdikleri bu Peygamberlerden “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” her ikisi arasında 7 imâm gelmiştir. Her asırda 7 imâm bulunur derler.
Bunların en yayılan isimleri, İsmailiye’dir. Çünkü, İmâm-ı Cafer Sâdık’ın “radıyallâhu anh” vefâtından sonra, büyük oğlu İsmail, müslümanların imamı oldu derler. Bunların meydana çıkması şöyle oldu:
Hindistan’daki mecusiler, yani ateşe tapan kâfirler, İslamiyetin üç kıta üzerinde sürat ile yayıldığını görünce, “Müslümanları, kılıçla yenmeye, yayılmalarını önlemeye imkan yoktur. Onları içten yıkmaktan başka çare kalmamıştır. Onların kitaplarına, kendi inancımıza göre mânâ verip, gençlerini, cahillerini yoldan çıkaralım” dediler. Başları olan Hamdan Karmat, şu temel prensipleri koydu:
1) Din bilgisi olanlarla konuşulmayacak. Din alimi bulunan yerde, kendimizi gizleyeceğiz.
2) Karşıdakinin arzusuna, keyfine göre konuşulacak. Mesela, zahidin yanında zahidler methedilecek. Fasıka, düşkün olduğu günahların yasak olmadığı söylenecek, [Ehl-i sünnetin yanında, Ehl-i sünnet övülecek. Hepimiz kardeşiz denilecek].
3) Müslümanlar, İslamiyetin emirlerinde ve yasaklarında şüpheye, kararsızlığa düşürülecek. Mesela, özürlü kadına oruç kaza ettiriliyor da, namazları niçin kaza ettirilmiyor? Bevl, daha pis olduğu hâlde, niçin bevl çıkınca da gusül farz olmuyor? Beş vakit namazların iki veya üç veya dört rekat olması nedendir? gibi şeyler sorup, zihinleri şaşırtmaya çalışılacak.
4) Sırlarını yabancılara söylememek için söz alırlar. Allah, Kuranda misak emrediyor derler.
5) Din ve dünya büyükleri bizi beğeniyor, bizi övüyor derler.
6) Aldatmak için, önce, herkesin inandığı şeyleri müdafaa etmeli, derler.
7) İbadetlere lüzum yoktur. İş, kalbin temiz olmasıdır derler.
8) Avlanılan gençlere, Ehl-i sünnet îtikadını kötülemeli, Ehl-i sünnete gerici demeli. Son olarak, haramları işlemeye alıştırmalı. Bunları yaptırmak için, âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yanlış mânâlar vermeli. Bunlar, bâtıni manalardır. Her âlim bunları anlayamaz demeli.
Mesela Cennet, ibâdetlerden kurtulmak ve lezzetli şeyleri yapmaktır. Cehennem, ibâdetlerin yüklerine katlanmak ve haramlardan sakınmaktır demeli.
İlk zamanlar, birçok bilgileri, eski Yunan filozoflarından aldılar. Mesela, yaratıcı ne vardır, ne de yoktur. Ne alimdir, ne cahildir. Ne kâdirdir, ne acizdir. Bütün sıfatları da böyledir dediler. Çünkü, bunlar var denirse, mahluklara benzetilmiş olur. Yoktur denirse, yokluk kondurulmuş olur dediler. Yaratan, kadîm de değildir, hadis de değildir dediler.
Bunların başına geçen Hasan bin Muhammed Sabbah, gittikleri yola bozuk denilmemesi için, gençlerin din bilgilerini öğrenmesini ve âlimlerin, eski kitapları okumalarını menetti. Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” ile görüşmeyi, Ehl-i sünnet kitaplarını okumayı şiddetle yasak etti. İlm-i zâhirin çoğalması, İlm-i bâtını örter, söndürür dedi. İslamiyet ile alay etti. Allahü teâlânın emirlerini, yasaklarını inkâr etti. Hayvanlar gibi, dinsiz, kanunsuz yaşamak yolunu tuttular”.
İsmaililerin (Süleymaniye) kolunun kurucusu olan Süleyman bin Hasan, 1597’de ölmüştür. Nühabü’l-mültekıta kitabında, bu fırkanın gizli felsefesini uzun açıklamaktadır.