Cihanda iki türlüdür, mürâî,
Ki aldatır bunlar, fakîri, bâyi.
Birisi, yürür eski kisvetle,
Ki zâhid sanılsın bu sûretle.
Saf kimseleri bunlar, yemek ister,
Kendilerine derviş denmek ister.
Giyerler, yamalı, eski câme,
Dilerler böyle görünmek avâme.
Haftalar geçer taramaz sakalın,
Ki desinler, unutmuş kendi hâlin.
İkincisi ise, ehl-i riyânın,
İşit imdi alâmetlerin ânın.
Gider ardınca daim nîk-i nâmın,
Diler makbulü ola hassu âmmın.
Güzel kumaşları diktirir ince,
Giyinir her gün moda âdetince.
Nasîhat verir, kitâb yazar durmaz.
Âlim geçinir, namâz bile kılmaz.
Sakın bunlar ile hem sohbet olma,
Dînini, dünyânı elden kaptırma.
Cihânda âdeti terk eylemeli,
Hakka halis ibâdet eylemeli.
*Mürâî: İki yüzlü, riyakar
Bay: Zengin, mal-mülk sahibi
Zahid: Dünyaya kıymet vermeyen, zühd ehli
Câme: Elbise, çamaşır
Avâm: Halk, umum
nîk-i nâm: Namı iyi olan
hassu âm: Seçkin kimseler ve halk
Tavsiye Yazı —> Doğru din adamı ile sahtesi nasıl anlaşılır?