Sual: Said Ramazan el-Buti kimdir? Ehli sünnet midir? Kitapları güvenilir mi?

Cevap: Muhammed Said Ramazan el-Butî, 1929’da Cizre’nin Celeka köyünde dünyaya geldi. Botan aşiretinden bir Kürt olan babası Molla Ramazan (1888-1990), aynı zamanda Nakşî şeyhiydi. Ailesi, 1934 senesinde hükümetin din aleyhtarı icraatından kaçarak Şam’a, Kürt mahallesi Rükneddin’e yerleşti. Tek oğlu Muhammed Said, meşhur Şâfiî âlimi Hasan Habenneke’den çok istifade etti. Ezher’de okudu; fıkıh doktorası yaptı. Şam Şeriat Fakültesi Dekanı oldu. “Mezhebsizlik, İslâmiyeti Tehdit Eden En Büyük Fitnedir” kitabı, modernizm ile mücadelede çığır açtı. Dünya çapında şöhret kazandı. Gelenekçi ulemanın gözbebeği oldu. Resulullah’ın yaşantısını dile getirdiği Fıkhu’s-Sîre ile şer’î hükümlerde ilahî maksatların yerini anlattığı Davâbıtü’l-Maslaha kitapları çok kıymetlidir. 60 kadar eseri vardır. Gazete, mecmualarda devamlı aktüel dinî yazılar yazar; her hafta televizyonda vaaz verirdi. Emevî Câmii’ndeki hutbe ve derslerini yüzlerce kişi takip ederdi. Vaaz ve dersleri, çok açık ve istifadeliydi.

Said Ramazan, zâlim ve dinsiz de olsa hükümete itaat edilmesinin Ehl-i sünnetin prensibi olduğunu; zulmü ortadan kaldırmak isterken daha büyük zulümlere yol açılacağına dikkat çekti. Nitekim Gerek İmam-ı Azam’ın Fıkh-ı Ekber’i gibi Tahavi Akidesi gibi Ehli sünnetin temel akaid kitaplarında zalimde olsalar devlete isyan etmemek tavsiye edilir. Said Ramazan, yeri geldikçe hükümeti tenkit etmekten de geri durmazdı. Kimden gelirse gelsin, her zaman zulme karşı çıktı. Butî, Sünnî akidenin getirdiği uzlaşmacı tavrıyla Hafız Esed’in dikkatini çekti. Kendisine yakınlık duydu. Ondan dinî ders almak istedi. Milletvekilliği, hatta bakanlık teklif ettiyse de Butî kabul etmedi. Yalnızca ders vermesine müsamaha edilmesini istedi. Hafız Esed de kabul etti. Üstelik televizyonda yasak olan dinî programlara izin verilmesini, dinî kitaplardaki sansürün kaldırılmasını, resmî yerlerde yasak olan tesettürün serbest bırakılmasını temin etti. Hafız Esed, Butî ile olan irtibatından sonra fevkalâde yumuşadı. Beşşar’ın idaresi daha da serbestti. Realist Butî, Müslümanların ilmî ve içtimaî bakımdan güçlenmeleri sayesinde, zamanla her şeyin normale döneceğini düşünürdü. Nitekim Suriye, idarede aşırı Şiîler bulunmasına rağmen, Sünnîlerin en güçlü ve Müslümanların en rahat olduğu ülkelerdendir. Dinî ilimler serbestçe tedris edilir; mahkemelerde şer’î hükümler tatbik olunur; insanlar siyasete karışmamak kaydıyla dinî vecibelerini rahatça yerine getirebilir.

Üzerine sardığı sarığı ile kırmızı fesi, koyu renk cüppesi ile Osmanlı âlimi kisvesini muhafaza ederdi. Türkçesi iyiydi. Türklere ve Türkiye’ye muhabbeti çoktu. Vaazlarında ahlâkî vurgu çoktu. Nüktedandı. Yeri geldikçe hissî konuşur; zaman zaman ağlardı. Fıkhî mevzulara derin vukufu vardı. Fetvaları açık ve mutemeddi. Zeki ve hazır cevaptı. Münazaralarında çok güçlüydü. Vaktiyle Suudi Arabistan’ın başmüftüsü pozisyonunda Abdülaziz bin Baz vardı. İki gözü âmâ idi. Bundan 20 sene evvel, Bin Baz Riyad’dan, Butî Şam’dan telekonferans sistemiyle bir televizyon programına katıldılar. Bin Baz, ayetlere zahiri mana vererek Allah’ın eli, gözü olduğunu, insana benzediğini ispata çalıştı. Butî ise bu âyetlerin mecaz olduğunu uzun uzadıya anlattı. Bin Baz ısrar etti. Bunun üzerine Butî, “Kur’an-ı kerimde, Kim bu dünyada kör ise, âhirette de kördür. Gideceği yer çok kötüdür, buyuruluyor” diyerek muhatabının körlüğüne ima yaptı. Yani “mecaza inanmıyorsan, sen de cehennemliksin” demek istedi. Halbuki âyet-i kerimedeki körlük, hakkı görmemek, yani iman etmemekten kinayedir. Bin Baz buna cevap veremedi.

 

Sual: Said Ramazan el-Bûtî, bir kitabında, Resulullah’ın intihara teşebbüs ettiğini yazıyor. Buna ne dersiniz?

Cevap: Bûtî, büyük bir âlimdir. Mesnedsiz bir şey söylemez. Bûtî’nin Fıkhu’s-Sîre’de anlattığı ve sizin işaret ettiğiniz hâdise, Sahih-i Buharî’de geçiyor. Rüya bâbının birinci hadîsidir. Peygamberliğin kendisine bildirildiği ilk zamanlarda bir ara vahyin kesilmesi üzerine Resulullah aleyhisselâmın çok üzüldüğü, birkaç defa kendisini aşağıya atmak üzere yüksek kayalıkların eteğine geldiği, her seferinde Cebrail aleyhisselâm tarafından “Sen Allah’ın resulüsün” denilerek engellendiği yazıyor. İntihara teşebbüs değil, tasavvur vardır, aynı şey değildir. İkincisi şeriat gelmeden emir ve yasak olmaz. Henüz intihar yasaklanmış değildir ki, bundan dolayı Resulullah hâşâ hata işlemiş olsun. Aslını bilmeden hemen insanları tenkide kalkışmak büyük kabahattir. Kati bilgi sahibi olmadan biriyle cidal ve husumette bulunmak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle yasaklanmıştır.

 

Tavsiye Yazı —> Yusuf Nebhani Kimdir?

 

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler