Abdest îmânın yarısıdır. Yanî namazın yarısıdır. Namaz ise îmânın hepsidir denebilir. Bakara sûresi, 143. âyet-i kerîmesinde, Allahü teâlâ namaz mânasında îmân buyurmuştur. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da Cennetin anahtarıdır. Ebû Saîdi’l-Hudrî’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfde: «Abdest bedeni kirlerden temizleyicidir» buyurulmuştur. Yine Ebû Ümâme’nin bildirdiği bir hadîs-i şerîfde: «Bir müslüman abdest aldığı zaman günahları kulağından, gözünden, elinden, ayağından dökülür. Oturursa günahları afv edilmiş halde oturur» buyuruldu. Abdestli iken ölen şehîd olur. Hikâye olundu ki. Kerz bin Vebre abdestli olarak ölmek için 1 gecede 80 defa abdest almıştır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Enes bin Mâlik’e (radıyallahü anh) buyurdu ki: «Sana Melekü’l-mevt geldiğinde abdestli isen şehid olursun.» (Hâlisa) ve (Bostan).
«Geceleyin abdestli yatan kimsenin yanındaki bir melek istiğfar eder», yanî. Yâ Rabbî! Geceyi abdestli geçiren bu kulunu afv et diye düâ eder. Bunu İbni Ömer (radıyallahü anh) Resûl aleyhisselâmdan rivâyet etmiştir
Devamlı abdestli olmak İslâmın sünnetindendir. Bostânü’l-ârifîn’de diyor ki: Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma: «Yâ Mûsâ! Sana bir musîbet geldiği zaman abdestsiz isen, yalnız kendini ayıpla» buyurdu. Bâzı ma’rifet ehli büyükler dedi ki: Bir kimse abdestli olmağa devam ederse, Allahü teâlâ ona 7 haslet ile ikrâm eder.
1) Melekleri o kimsenin yanında bulunmaya teşvîk eder
2) Sevabını yazmaktan kalemin ıslaklığı gitmez.
3) Bütün âzaları tesbîh eder.
4) Uyuduğu zaman insan ve cin şerrinden koruması için melekler gönderir.
5) Sekerât-i mevti kolaylaştırır.
6) Abdestli olduğu müddetçe Allahü teâlâ’nın emânında olur
7) İftitah tekbîrini kaçırmaz (Hâlisa).
Her namaz vakti için abdest almak Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) sünnetidir. Mü’minler abdestli olsalar da her namaz vaktinde yeniden abdest almalıdır. Hadîs-i şerîfde: «Abdestli iken abdest alana 10 hasene yazılır» buyuruldu. Mesâbîh şerhi’nde abdesti yenilemek, daha önceki abdest ile bir namaz kılmış ise müstehabdır. Yoksa, yanî o abdesti kullanmamış ise müstehab değildir denilmektedir.
Halaya girerken, hâlânın dışında Besmele çekmelidir. İnsan halâda avret yerini açınca cin ve şeytanlar bakar. Besmele çekilmemiş ise çok kere zararlı olurlar. Allahü teâlâ Besmele’nin bereketi ile cin ve şeytanlar ile insanın avret yeri arasında hicab kılar, göremezler. Avret yerini ayakta iken değil oturmaya yakın açmalı ve mümkün olduğu kadar örtünmelidir. Çünki avret yerini açmak haramdır. Ancak zaruret mikdarı açılabilir. Sahrâda veya halâda, yanî açık veya kapalı yerde hüküm aynıdır.
Çıplak olarak bevl etmemeli, açık arazide bevli çekecek yumuşak ve çukur yer aramalı, kıbleye karşı küçük veya büyük abdest bozmamalıdır. Kıbleye karşı abdest bozmak ve istincâ mekruhdur. Arkasını kıbleye dönmek de mekruh, ancak bir rivâyette mekrûh olmayıp ta’zîm) terk etmektir. Ebû Hanîfe’ye (rahmetullahi aleyh) göre sahrâda olsun, binâda olsun aynıdır. İmâm-ı Şâfiî (rahmetullahi aleyh) ve ona tâbi’ olanlara göre yukarıdaki hükümler sahraya mahsustur. Şâfiî mezhebinde kıbleye önünü veya arkasını dönerek abdest bozmak bina içinde câizdir. Nikâye’de anne çocuğuna kıbleye karşı abdest bozdurmamalıdır denilmektedir. Bunların hepsi kıbleye döndüğünü bilenler içindir. Kıbleden gâfil ise zararı olmaz. Güneşe ve aya karşı da abdest bozmamalıdır. Onlara ta’zîm ve tekrîm etmelidir. Zîra Hak teâlâ Kur’ân-ı kerîmde Güneş ve Ay üzerine yemîn etmiştir. Burada da Güneşe ve Ay’a yalnız önünü dönmekten men’ vardır.
Üzerinde açıkta bulunan Allahü teâlâ’nın ismi yazılı şeyleri halâya girmeden önce çıkarmalıdır. Mesâbîh şerhi’nde bildirildiği gibi Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) halâya girerken yüzüğünü çıkarırdı. Çünki yüzüğünde Muhammedün Resûlullah yazılı idi. Burada, halâya girerken Allahü teâlâ’nın ve Resûlünün isimleri ve Kur’ân-ı kerîm yazılı olan şeylerin halâya girerken çıkarılacağına delil vardır. Halâya girmeğe hazırlanırken, Besmele çekmeli, girerken Eûzü okumalıdır. Nitekim Musannif, halâya girerken Eûzü okumalıdır demektedir. Hadîs-i şerîfde: «Cin ve şeytanlar halâda insanları ifsâd ve eziyyet için beklerler. Sizden biriniz halâya girerken Eûzü billâhi minel hubüsi vel habâis desin» buyuruldu. Hubüs, habîs’in çoğuludur. Cin ve şeytanlardan eziyet edenler kasd edilmektedir. Habâis, bunların dişileridir. Veyâ hubs, küfr ve habâis de şeytanlar demektir. Halâda avret yeri açılır, Allahü teâlâ’nın ismi zikr edilmez. Başka yerlerden daha çok halâda cin ve şeytanlarrn şerrinden temkinli olmalıdır. Düâ abdest bozarken değil önceden edilir (Künye).
Halâya sol ayakla girilir. Sahrada zararlı hayvanların kaçmaları için sağ ayak ile yere vurulur. Elbise toplanır. Sol tarafa biraz meyledilir. Bevl ve gâit’in üzeri kapatılır. Uyuklanmaz. Bevle, ferce bakılmaz. Sümkürülmez ve tükürülmez. Sola biraz eğilmek kazâ-i hâcetde kolaylık içindir. Bevl ve gâit üzerine tükürmenin unutkanlık meydana getirdiği, haber vârid olmuştur. Halâda çok acele etmemeli, işini bitirip kalkmalıdır. Oturmayı fazla da uzatmamalıdır. Basura sebeb olur. Abdest bozarken konuşmamalıdır. İlâhî gazaba sebeb olur. Ebülleys, Ebû Sa’îdi’l-Hudrî’nin {radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfde: «İki kişi def’-i hâcet yaparken avret yerleri de acık olduğu halde konuşurlarsa Allahü teâlâ bunlara şiddetli gazab eder» buyurulmuştur.
Ayakda bevl etmemelidir. Ömer (radıyallahü anh) buyurdu ki: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) beni ayakda bevl yaparken gördü : «Yâ Ömer! Ayakda bevl yapma» buyurdu. Mesâbîh’de Huzeyfe’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiğine göre Resûlullah bir kavmin çöplüğüne geldi. Ayakta bevl etti denilmektedir. Mesâbîh’i şerh edenler Resûlullah’ın hazret-i Ömer’i ayakta bevl etmekten men’ etmesi, onu edeblendirmesi ve avret yerinin uzaktan görülmemesi yönündendir dediler. İmam Gazâli (ihyâ)’da bunda ruhsat vardır demektedir. Bâzılarına göre Resûlullah’ın hazret-i Ömer’i men’ etmesi haram olması, yasak olması içindir. Fetvâ da böyledir.
Âişe (radıyallahü anhâ) «Kim Resûlullah’ın ayakda bevl ettiğini söylerse ona inanmayınız. Böyle bir şey olmuşsa muhakkak ki. bir özür sebebiyle, oturacak temiz bir yer bulamadığındandır» demiştir. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Resûlullah’ın ayakta bevl ettiğini, fakat dizinin iç kısmında yara olduğu için böyle yaptığını bildirdi. Ömer (radıyallahü anh): Müslüman olduğumdan beri ayakta bevl etmedim buyurdu. Hadîs-i şerîfde: «4 şey cefâdandır. Ayakta bevl etmek. Namazı bitirmeden alnını silmek. Ezâm işittiği halde icâbet etmemek. Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) ismi zikredildiğinde salevât okumamak» buyuruldu (Bostan).
Mukaddimetü’l-gazneviyye’de diyor ki: Ayakda, çıplak ve yanı üzere yatarken bevl etmemelidir. Çünki bunlar yehudî ve hıristiyanların yaptığı işlerdir. Yüksek yerden aşağı doğru bevl etmemelidir. Çünki isabet ettiği yerler kirlenir.
Bevlden sonra, icân denilen ön ile arka arasındaki kısmı ve zekeri idrar yollarında damla kalmaması için sol el ile hafifçe ovmalı, istibra etmelidir. Sağ el ile önüne dokunmamalıdır. Bevlden sonra, su ile istincadan evvel birkaç adım yürümelidir. Çünki idrar yollarında kalan bir damla çıkarsa tahareti yenilemek gerekecektir. Bevl yaptıktan sonra istiğfar etmeli, Allahü teâlâ’nın bu ni’metine hamd etmelidir. Kitablarda yazılı duâyı da yapmalıdır. Bu duânın mânası: «Allahü teâlâya hamd olsun ki bana sıkıntı veren şeyi benden giderdi, fâideli şeyleri tuttu, vücuddan dışarı çıkarmadı» şeklindedir.
Halödan çıkınca hemen teyemmüm etmeli veya abdest almalıdır Yanî çıkar çıkmaz teyemmüm etmeli, istibrâ zamanında da abdestli olmalıdır. Peygamberimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) halâdan çıkar çıkmaz abdest almadan önce teyemmüm ederdi. Bunu abdestsiz iken ölme ihtimâlini düşünerek yapardı (İhyâ).
Hiçbir kimseye bevli yarıda bıraktırmamalıdır. Enes (radıyallahü anh) rivâyet etti ki: Bir arab köylü geldi. Mescide bevl etti. Eshâb-ı kiram engel olmak istediler. Resûlullah (aieyhissalâtü vesselam): «Bırakın, idrarını yarıda kestirmeyin!» buyurdu. Köylü bevlini tam yapınca Resûlullah, onu yanına çağırdı. «Mescidlerde pis olan şeyler yapılmaz. Buralarda ancak ibâdet yapılır» buyurdu. Sonra emir buyurdu. Bevlin üzerine bir kova su döktüler. Meşârık şerhi’nde bildiriliyor ki: Bevl yapan kimseye engel olmakta zarar vardır. Resûlullah efendimiz köylüye mâni’ olsaydı, mescidin az bir kısmının kirlenmesi yerine elbisesi, bedeni ve mescidden daha fazla yer kirlenmiş olacaktı. Bilhassa geceleyin bevli etrafa saçmamalıdır. Geceleyin suya da dalmamalıdır. Yerde açılmış deliklere de bevl etmemelidir. Çünki buralar zehirli haşeratın yuvalarıdır, zarar verebilirler. Nakl edilir ki: Sa’d bin Ubâde yerdeki bir deliğe bevl etti. Cinnîler onu öldürdü. Hattâ delikten bir ses duyuldu:
Hazrec’in büyüğü Sa’d bin Ubâde’yi öldürdük.
Tam kalbine itsâbet eden iki ok gönderdik.
Durgun suya, yol ortasına ve hamam yapılan yere de bevl etmemelidir. Durgun suya bevl etmek hadîs-i şerîf ile men’ edilmiştir. Çünkr bilmeden o su ile gusl eden ve abdest alan olabilir. Hadîs-i şerîfde: «Hiçbiriniz durgun suya bevi etmesin» buyurulmuştur.
Meyveli veya gölge veren ağacın altına, akarsuyun kenarına, bir kimsenin kapısının önüne, umumî yol üzerine, mescidin arkasına, kuru veya yaş ot üzerine ve çimen üzerine abdest bozmamalıdır. Bostan’daki hadîs-i şerîfde: «Meyveli ağacın altına, umumî yol üzerine ve nehir kenarına büyük abdest bozan kimseye, Allahü teâlâ’nın, meleklerin ve bütün insanların lâneti olsun» buyurulmuştur. Yukarıda sayılan yerlere bilmeden oturan kimsenin elbisesinin kirleneceği açıktır.
3 veya daha fazla tek sayıda taş ile Istinca etmelidir. 1 taş ile de olsa temiz olunca İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’ye (rahmetullahi aleyh) göre sünnet yerine getirilmiş olur. Hadîs-i şerîfde, 3 taştan az olmasından men edilmesi çok kere öyle olduğu içindir. Gerçekten 3 taştan az ile temiz olduğuna kanâat getirilmez. Şâfiî mezhebinde 3 taştan az ile istinca haramdır. Hattâ iki taş ile istinca yaparak kılınan namaz câiz olmaz. Taş sayısının tek olması hadîs-i şerîf ile emr edilmiştir. 2 veya 4 taş ile temizlendiğine kanâat getiren 3 veya 5 taşa tamamlamalıdır.
Kemik ile, hayvan tersi, tezek ile istinca olmaz. İbni Mes’ûd (radıyallahü anh) bildirdi ki: Cin gecesi, cinnîlerden bir grup: «Yâ Resûlâllah! ümmetin kemik ile, at ve eşek tersi ile istinca ediyor. Halbuki Allahü teâlâ onları bizim için rızk takdir etti» dediler. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) de bunlarla istincâyı men’ buyurdu.
Kömür, kuru ot, çanak, çömlek ve cam ile istinca yapmamalıdır. Pamuk ve bez ile istincâ fakirlik meydana getirilir. Kamış ile istincâ bâsur’a yol açar. Taştan sonra su ile istincâ yapılır. Taş ile istincâ tamamlanıp öksürdükten sonra başka yere gidip ellerini yıkar. Sağ eliyle su döküp sol elinin parmaklarının içi ile taharetlenir. Kaç kere yapılacağı hakkında bir sınır yoktur. Temiz olduğuna kanâat getirinceye kadar 3, 5 veya 7 kere su ile istinca yapar. Bilinmelidir ki, taş ve benzeri şeylerle istinca sünnettir. Su ile istinca, eğer necâset dirhem mikdarından fazla değilse edebdir. Denildi ki, zamanımızda avret yerini açmadan su ile istinca sünnettir. Bir sütre, kendisini göstermeyecek şey bulamıyan, nehir kenarında da olsa, su ile istincâyı terk eder. Eğer açıkda istinca yaparsa fâsık olur dediler.
Su ile istincâdan sonra, kalkmadan önce bir bez ile kurulanmak edebdir. Bez bulamıyan, eli ile damlası kesilinceye kadar kurulamalıdır. Oruçlu olan, orucu bozulmaması için kurulanmadan kalkmamalı, bunun gibi istincâ ânında nefes de almamalıdır. Bu mânadan olmak üzere bilinmelidir ki, su ile istinca yapıp kurulanmadan önce yellenen kimsenin istincâ mevzii, sahîh kavle göre necis olur. Islak donda da hüküm böyledir. İstinca ânında parmağını arkasına sokan kimsenin abdesti ve orucu bozulur. Çünki parmakta muhakkak bir akıcı ıslaklık vardır. Fakat, ihtikanda da gerekmediği gibi gusül lâzım gelmez (Hulâsa, Nikâye şerhi, Dürer, Bizâziyye).
Taşdan sonra su ile istincâ yapmak bâsur olmağa engel olur. Tevbe sûresi, 108. âyet-i kerîmesi: «Onlar temizlenmeyi severler. Allahü teâlâ ziyâdesiyle temizlenenleri sever» nâzil olunca Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Kubâ ehline, «Allahü teâlâ sizin tahâretinizi övüyor. Bu tahâretiniz nedir?» diye süâl buyurdu. Kubâ ehli de: «Biz istincâda taş ile suyu birleştiriyoruz» dediler. Örtündükten sonra, avret yerinin fuhuşdan, kalbinin nifakdan korunması için Allahü teâlâ’ya düâ etmelidir. Elini toprakla ovmalıdır. Kunye’de bildirildiğine göre toprakla oğmak edebdir. Elini yol veya kirâlık dıvarlara da silebilir.
Abdest almak için kimseden yardım istememelidir. Mekruhdur. Yalnız âciz kalırsa ister. O zaman yardım eden büyük sevaba kavuşur. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Mugîre’den yardım istedi. Bu, Bizâziyye’de denildiği gibi yardım istemenin câiz olduğunu öğretmek için idi. Vesveseyi önlemek için, donunun içine biraz su saçmalıdır. Zira su saçmadiği zaman abdestten sonra gördüğü yaşlığı bevl zannedebilir. Su saçarsa, yaşlığın nereden geldiğini bilir, vesvese kalmaz. Resûlullah’ın da böyle yaptığı haberde gelmiştir. İstibrâ bakımından Resûlullah, Eshâbın en hafifi ve en bilgilisi idi. O halde vesvese anlayışın az olmasına delâlet eder. Bunun gibi İhyâ’da denildi ki: Abdestten sonra önünden akan bir yaşlık görürse abdesti yeniden alır. Eğer bu hal kendinde çok olursa veya o yaşlığın bevl mi su mu olduğunu bilemezse iltifat etmez. Abdestten bir zaman sonra yaşlık görürse, onu idrar bilmelidir.
Abdest alırken kıbleye dönmeli, dünyâ işi konuşmamalı, Allahü teâlânın ismini zikretmelidir. Besmele çekmelidir. Kellme-i tevhîd, kelime-i şehâdet ve Elhamdülillâh demekle de Allahü teâlâ’nın ismi zikr edilmiş olur (Künye).
Hadîs-i şerîfde: «Allahü teâlâ’nın İsmini zikretmeyen kimsenin abdesti olmaz» buyuruldu. Yanî kâmil abdest almış olmaz. Besmele’nin vaktinde ihtilâf olundu. İstinca da abdestten sayıldığı için istincadan önce Besmele okunur denildi. Avret yeri açık iken Allahü teâlâ’- nın ismini zikretmek, anmak uygun olmayacağı için istincadan sonra Besmele okumalıdır denildi. İhtiyâten iki yerde de okumalıdır. Bir hadîs-i şerîfde: «Allahü teâlâ’nın ismini anarak abdest alanın bütün bedeni temiz olur. Allahü teâlâ’nın ismini zikretmeden abdest alanın yalnız yıkadığı âzaları temizlenir» buyuruldu. Mesâbîh şerhinde bildirildiği gibi buradaki temizlik hadesden değil, günahlardan temizliktir.
Abdest almağa, elleri bileğe kadar 3 kere yıkayarak başlanır. Dişler misvaklanır. Misvak, erâk veya başka bâzı ağaçların dallarından olur. (İhyâ), (Tıbbınnebevî) ve daha başka kitablarda da yazıldığı gibi, İmâm-ı A’zam’a göre misvakın efdali erâk ağacından olur. Kelâmı fasîh yapar. Dile açıklık verir. Ağız kokusunu giderir. İştah açar. Dimağı temizler. Gül suyu ile ıslatarâk kullanmak iyidir. Sadrü’şşehîd kitâbında acı ağaçtan yapılan misvakın daha iyi olduğunu söylemiştir. Çünki böyle misvak balgamı söker, göğsü temizler ve hazmı kolaylaştırır. Misvak, taze, düz, budağı az, küçük parmak kalınlığında, bir karış uzunluğundan olmalıdır. Zehirli olma ihtimali sebebiyle tanınmayan ağaçtan olmaz. Misvakı kokutmamalı ve eskitmemelidir. Misvakdan sonra ağzı, yazın serin, kışın sıcak su ile yıkamalıdır. Misvakı doktorlar da beğenmişler, sözü güzelleştirdiğini, kalbe ferahlık verdiğini, gözü ağrıyan, ağzı kuruyan ve nezleli kimselerin de kullanabileceğini söylemişlerdir.
Misvak kullanmak abdestin mühim sünnetlerindendir. Ağız temizliğinin kemâl bulması bakımından, ağza su verirken misvak da kullanmak sünnettir. (İhyâ)’da ise: Önce misvak kullanmalı, bitince oturup Besmele ile abdeste başlamalı, ellerini 3 kere yıkadıktan sonra ağzına su almalı…» denilmektedir. Misvak bulamıyan baş parmağı ve şehâdet parmağı ile dişlerini ovmalıdır. Şehirli olsun, köylü olsun parmağı ile ovmakla misvak sevabına kavuşur (Hâlisa).
Enine misvaklamalıdır. (İhyâ)’da enine ve boyuna misvaklanır denilmektedir. Enine misvaklamak mühimdir. Onun için musannif’enine mis- vaklanır demekle yetindi. Dürer ve başka kitablarda misvaklamağa istenildiği gibi başlanabilir denildi. Üstten, alttan, sağ veya sol taraftan başlanabilir. Enine, boyuna veya her ikisi birden yapılarak misvaklanabilir.
Câmi’ül-fıkıh’da: «Sünnet olan, üst dişlerden ve sağ taraftan başlamak, sonra alt dişlere sol taraftan başlamak, sonra sağdan başlamak ve dişlerin iç kısmını da misvaklamaktır. Dişlerin yalnız dış kısmını misvaklayan, sünnetin birini yapmış olur» diyor.
Uykudan uyanınca da misvak kullanmalıdır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) gece veya gündüz uykudan uyanınca abdest almadan önce misvak kullanırdı. Sonra misvağını yazın serin, kışın sıcak su ile yıkardı. Kullandıktan sonra misvağı yıkamak sünnettir (Mecma’ul-fetâvâ) ve (Şerh-i Mesâbîh).
İmâm-ı Nevevî (rahmetullahi aleyh) dedi ki: Namaz ve kırâet vakti dışında aşağıdaki yerlerde misvak kullanmak müstehabdır: Açlık, uyku veya fena kokulu şeyler yenildiğinde başkalarına eziyyet vermemek için misvak kullanılır. Parmak veya sert bez ile ağızdaki koku giderilebilirse, bu da misvak yerine geçer. İhyâ’da zikr olunduğuna göre namaza başlarken misvak kullanmak müstehabdır. Bir hadîs-i şerîfde: «Misvak kullanarak kılınan namaz, misvaksız namazdan 75 kat efdaldir» ve diğer bir hadîs-i şerîfde: «Ümmetime zor geimiyeceğini bilseydim, her namazda misvak kullanmayı emr ederdim» buyuruldu. Şerh-i Meşârık’da bu hadîs-i şerifi açıklarken buyuruyor ki: Namaz kılanın ağız kokusundan meleklerin rahatsız olmaması için misvak kullanmak müstehab olmuştur. Nitekim rivâyet olundu ki. amelleri yazan melek, namaz kılana, ağzı ağzına değecek kadar yaklaşır. Fakat oruçlunun öğleden sonra misvak kullanması mekruhdur. Çünki hadîs-î şerîfde: «Allahü teâlâ katında oruçlunun ağız kokusu misk kokusundan daha güzeldir» buyuruldu. Bu, Hanefî ve Mâlikîlerde meşhurdur. Teşrîh’de beyân olunduğu gibi, bâzı âlimler mescidde misvak kullanmağa mekruh dediler. Çünki çok kere namaza kalkarken misvak kullanmak ağzın tahriş olmasına, diş kanamasına yol açar. Böylece namaz kabûl olmaz. Hadîs-i şerîfdeki: «… her namazda misvak kullanmayı emrederdim» ifâdesi «… her namazın abdestinde emrederdim» şeklinde düşünülmelidir. Çünki Resûlullah’ın (aleyhissalâtü vesselâm) namaza kalkarken misvak kullandığı görülmemiştir. Hattâ İmâm-ı Ahmed ve Taberânî rivayetinde: «… Her abdestte misvakı emrederdim» şeklinde gelmiştir. Bâzı Mesâbîh şerh edicileri de yukarıdaki gibi açıklama yapmışlardır.
Sarı ve bakır kabdan abdest almamalıdır. Melekler bunların kokusunu sevmezler. Bir müd su ile abdest almalı, 1 sa’ su ile gusl etmelidir. 1 müd 2 rıtıldır. 1 menn de 2 rıtıldır. [Tam İlmihai Se’âdet-i Ebe diyye kitâbında bugünkü ölçülere göre 1 müd: 875 gr. ve 1 sa’: 4.2 litre olarak hesaplanmıştır], Abdestteki ölçü, istinca hâriç ve ayaklarda mest olmadığı zamandadır. İstinca için 1 rıtıl su yeter. Abdestteki 1 müd suyun yarısı ayaklara, yarısı diğer azalara harcanır Ayaklarda mest olunca 1 rıtıl su yeter. Bu miktarlar müstehab olup lâzım değildir. Müd’ den az miktar su ile abdest almak caizdir. Sa’ 8 rıtıldır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) 1 müd su ile abdest alır, 1 sa’ su ile gusl ederdi. Suyu daha az değil, vesveseye meydan vermiyecek şekilde biraz daha fazla kullanmak efdaldir. Suyu, ihtiyacı olduğu kadar kullanmalı dır (Hâlisa). Bunu te’yid eden rivâyet Mesâbîh şerhi’nde vardır. Enes (radıyallahü anh) Resûlullah’ın 1 sa’ veya 5 müd su ile gusl ettiğim bildirmiştir. O halde Mukaddime’de sözü edilen «1 sa’dan fazla su kullanmak haramdır, israftır, avret mahallini açmak gibidir» sözüne îtibar edilmez. Abdestte suyu israf etmemelidir. Suyu fazla harcamak, lâ’net lenmiş şeytanın vesvesesidir. Abdest âzalarını dörder kere yıkamak gibi ihtiyaçtan fazla su kullanmak nehir kenarında da olsa israftır, haramdır. Nitekim Isrâ sûresi, 27. âyet-i kerîmesinde: «Tebzîr, israf edenler şeytanların kardeşleridir» buyurulmuştur.
Güneşde ısınmış su ile abdest almamalıdır. Suyu güneşte ısıtmağı kasd ederse, bâzı âlimlere göre mekruhdur. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Âişe’ye (radıyallahü anhâ), suyu güneşte ısıttığı zaman: «Yâ Humeyrâ! Öyle yapma, zîra baras hastalığına yol açar» buyurmuştur. Ömer (radıyallahü anh) dan da aynısı bildirilmiştir. Bizim işâret ettiğimiz gibi, suyu güneşte ısıtmakda kasd varsa mekrûhdur. Yoksa ittifakan mekruh değildir (Dürer).
Abdest âzalarını üçer kere yıkamalıdır. Burada 3 kere yıkamanın sünnet olduğuna işâret vardır. Mesh böyle değildir. Tuhfe’de bildirildiği gibi, mezhebimizde (Hanefî mezhebinde) 3 ayrı su ile başı mesh etmek mekrûhdur Şerh-i Mesâbîh’de İbni Abbâs (radıyallahü anhümâ) nın bildirdiğine göre, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) abdest âzalarını birer kere yıkayarak ve başına bir def’a mesh ederek abdest almıştır. Bu abdestin en az haddidir. Daha efdali ikişer kere yıkamaktır. En kâmili üçer kere yıkamaktır. Resûl-i Ekrem’in birer kere yıkayarak abdest ciması ümmetine câiz olduğunu öğretmesi içindir. Yukarıda abdestin ekmeli en kâmili demek sevâbı çok olanı demektir. Kunye’de birer kere yıkayarak abdest almak farz, ikişer ve üçer kere yıkayarak abdest almak sünnettir. Ayrıca ikişer için sünnet, üçer yıkamak için de nafile denilmiştir. Aksi de söylenmiştir. Eğer su kıymetli olduğu için, soğuk veya başka bir hacet için birer kere yıkayarak abdest alınırsa mekrûh olmaz ve günâh olmaz. Yoksa günah olur. Birer kere yıkamağı âdet haline getirmek de mekruhdur.
Abdest alırken, mazmaza ve istinşak’da rıfk ile mübalâğa etmelidir. Suyu ağzın etrafında dolandırmaya, yanî gbdest alırken ağcımıza su vermeğe mazmaza denir. Burna su vermeğe de istinşak denir. Burna su verince burundakileri şiddetli nefes ile sümkürerek çıkarmalı, kuru olanını el ile gidermelidir. Mazmazanın haddi, ağzın alacağı kadar su almaktır. Bunda mübalâğa etmek ise, suyu boğazın başlangıcına kadar ulaştırmaktır. İstinşak’ın haddi, suyu burnun mârin denilen kemiksiz, yumuşak kısmına ulaştırmaktır. İstinşakta mübalâğa ise suyu, nefes ile geniz kısmına kadar çekmektir. Kolay bir anlatım ile mazmaza’da mübalâğa gargara etmek ile, istinşakda mübalâğa sümkürmek ile olur. Şemsü’l- eimme’nin (rahmetullahi aleyh) bildirdiğine göre mazmaza ve istinşakda mübâlâğa etmek abdest ve gusülde sünnettir. Salâtü’l-Bakkâlî’de abdestte sünnet, gusülde ise oruçlu değil ise vâcibdir denildi.
Abdest âzalarına sağdan başlamalıdır. Yalnız halâya sol ayakla girilir. Sağ ayakla çıkılır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) işlerine sağdan başlamayı severdi. Pabuçlarını giyerken, hattâ saçını tararken sağ taraftan başlardı.
Abdest ve gusülde mafsallara da dikkat etmeli, yüzüğü hareket ettirmelidir. Böylece altına su geçmiş olur.
Abdestte, başın hepsini mesh etmelidir. Hanefî mezhebimizde bir su ile bir kere mesh etmek sünnettir. Eğer bu kaplama meshi, diyârımızda, soğuk günler dışında terketmeğe devam ederse günâh olur (Künye).
Kaplama mesh yanî başın hepsini meshetmek için avuç içleri ve parmaklar başın önüne konur. Bütün başı mesh edecek şekilde geriye doğru çekilir. Sonra iki kulak iki parmak ile mesh edilir. Bir su ile kaplama mesh yapıldığı için su müsta’mel olmaz. Zeylâ’înin dediği gibi ancak bu yol ile bütün baş mesh edilir. Bu çok da kolaydır. Bunda 2 baş ve 2 şehâdet parmağının muhafaza edilme güçlüğü de yoktur. [Baş ve şehâdet parmakları başı meshederken başa dokundurulmaz. Bu parmaklarla kulaklar mesh edilir. (Halebî ve Tam İlmihâl)].
Kulakların büklümleri de başa tâbi’dir. Bunun için ayrı suya hacet kaimaz. Büklümlerin hepsi mesh edilmeli, kuru yer kalmamalıdır. Kulak- n mesh ederken şehâdet parmağı kulak deliğine konur. Şehâdet parmağı ile kulağın içi, baş parmakla kulağın arka kısmı mesh edilir. Boynu meshetmekde ihtilâf olundu. Sünnet de edeb de değildir denildi. Sünnet diyenler olduğu gibi edeb diyenler de oldu. 2 elin (baş ve şehâdet parmağı dışındaki 3 parmağın) dışı enseye konup öne doğru boğaza kadar mesh edilir. Boğazı, nefes borusu üzerini mesh etmek mekruhtur. Nikâye, Tuhfetü’l-fukahâ, Gunyetü’i-fetâvâ kitablarında böyledir.
Abdest âzalarını yıkarken, biraz fazla yıkamalıdır. Yüzü alnın üstüne kadar, kolları pozunun ortasına, ayakları da baldırın ortasına kadar yıkamalıdır. Çünki Kıyamet günü haşr olunurken abdest âzaları nurlu olacak, ışık verecektir. Hadîs-i şerîfde: «Alnındaki nurunun çoğalmasına gücü yeten yapsın» buyuruldu. Yanî abdest âzalarını, yüzünü daha fazla yıkamak sûretiyle nûrunuzu arttırın buyurulmaktadır. Yine bir hadîs-i şerîfde: «Hilye abdest âzalarına bulaşacaktır» buyuruldu (İhyâ). Ebû Ubeyde (radıyallahü anh) hadîs-i şerîfdeki hilye kelimesine, Kıyâmet günü bu ümmeti diğer ümmetlerden ayıran, abdest âzalarının nûrlu olma mânasını vermiştir. Zîra Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Sizin sîmânız, sizden başka hiç kimsede olmayacaktır» buyurmuştur. Hilye kelimesine Cennette kola ve ayaklara takılan bilezik mânaları da verilmiştir.
Abdestte parmak aralarını ve sakalı hilâllemelidir. El parmaklarını hilâllemek sünnet, ayak parmaklarım hilâllemek ise farzdır (Terşîh). Ancak bilinmelidir ki, sünnet olmak suyun tahlilsiz parmakların aralarına vâsıl olmasından sonradır. Çünki suyun oralara ulaşması farzdır (Hulâsa). Ellerin ve ayakların yakınmasında parmaklardan başlamak sünnettir. Ayak parmaklarım hilâllemenin, tahlilin şekli Şerh-i Sabbağî’de şöyledir: Sol elin küçük parmağı ile sağ ayağın küçük parmağından başlanarak, parmak araları içten hilâlianarak, sol ayağın küçük parmağında bitirilir. Sakalı tahlîi yanî el parmaklarım açık olarak alttan üste doğru sakalın arasına sokmak sünnettir.
İmâm-ı Ebû Yûsüf ve İmâm-ı Muhammed’e (rahmetullahi aleyhimâ) göre sakalı tahlîi muhayyerdir. İsterse yapar, istemezse yapmaz Bakkâlî’de bıyıklar kısa ise tahlil lâzım olmaz, uzun ise tahlili ve suyun dudaklara ulaştırılması vâcib olur. Nevâzil’de, bıyıklar uzun olsa da, vâcib olmaz denildi. Hadîs-i şerîfde: «Abdestten sonra sakalın taranması fakirliği giderir» buyuruldu. Ebû Ümâme’nin bildirdiği hadîs-i şerîfde: «Kaşlarını devamlı tarayan kimse belâlardan uzak olur» buyuruldu. Diğer bir hadîs-i şerîfde: «Ayakta taranan kimse borca boğulur» buyuruldu. Hâlisa’da böyle diyor. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Sakalını her gece tarayan kimse, çeşitli belâlardan emîn olur, ömrü artar» buyurdu (Tıbbınnebevî).
Bütün bunlarda, Allahü teâlâ’nın ismini zikretmeli, yanî Besmele okumalı, abdesti bitirdikten sonra istiğfar ve tevbe etmelidir. Hadîs-i şerîfde : «Bir kimse güzelce abdest alır ve sonra da Eşhedü en lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh, Allahümmec’alnî minettevvâbîne vec’alnî minel mütetahhirîn derse Cennetin 8 kapısı onun için açılır. Hangisinden girmek isterse o kapıdan Cennete girer», buyuruldu. Şerh-i Mesâbîh ve başkalarında vardır.
Abdest suyundan artanın hepsi veya bir kısmı ayakta içilir. Bunda birçok hastalıklar için şifa vardır. Bu mânada bir de nazm vardır
Allah’a kavuşmağı istiyorsan Cennette,
İbrikte artan sudan içmelisin abdestte.
Ey genç! Şübhen olmasın, böyle sudan içmekte,
Yetmiş tür hastalığa şifâ vardır, elbette.
Hâlisa’da bildirilen hadîs-i şerîfde, abdestten artan suyu içmenin, en hafifi nefes darlığı olan yetmiş çeşit hastalığa şifâ olduğu bildirilmiştir. Alî (radıyallahü anh) abdest suyundan kalanı ayakda içti. Sonra dedi ki. İnsanlar ayakta içmeği kötü görürler. Ancak Resûlullah (aleyhissalâtü vesselam) benim yaptığım gibi yaptı.
Abdestten sonra bir havlu ile kurulanmalıdır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) abdestten sonra bir havlu ile mübârek yüzünü kurulardı. Bir hadîs-i şerîfde: «Kıyamet günü bir kimse getirilir. Amelleri tartılır. Günahları ağır gelir. Yüzünü ve abdest âzalarını kuruladığı bez getirilip hasenât, iyilikler kefesine konur» buyuruldu. Bunun için İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rahmetullahi aleyh) abdest ve gusülde kurulanmayı kerih .görmedi. .
Abdest aldıktan sonra iki rek’at nâfile namaz kılmalıdır. Abdest için şükr olur. Bu abdestin edeblerindendir. Enes bin Mâlik (radıyallahü anh) Resûlullah’dan (sallâllahü aleyhi ve sellem), o da Rabbi’l-izzeti celle celâlühü’den hikâye ederek buyurdu kî: «Bir kimse abdest bozsa fakat abdest almasa bana cefâ etmiş olur. Hadesten temizlenerek abdest alıp 2 rek’at namaz kılmasa yine bana cefâ eder. Abdesti bozulunca abdest alsa, 2 rek’at namaz kılsa, fakat benden bir ihtiyacını istemese yine bana cefâ eder. Hadesden sonra abdest alsa, 2 rek’at namaz kılsa ve din ve dünyâsı için bana düâ etse, kabûl etmezsem ben ona cefâ etmiş olurum. Halbuki ben cefâ eden Rab değilim.»
Uykudan kalkınca abdest almak müstehabdır. Erkek zekerine, kadın fercine dokunduğu zaman abdest almak da müstehabdır. Bir rivâyette nevm, uyku yerine sûm, sarmısak yazılıdır. O zaman uykudan kalkınca yerine sarmısak yiyince, kötü kokusunu gidermek için abdest almak müstehabdır şeklinde olur. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Sizden biriniz zekerine dokunduğu zaman abdest alsın» buyurmuştur. İmâm-ı Şâfiî (rahimehuilah) erkek, elinin içi veya parmakları ile zekerine dokunursa, abdesti bozulur. Kadın da kendi fercine veya başka kadının fercine dokunursa abdesti bozulur demiştir. İmâm-ı Ahmed ibni Hanbel (rahimehullah) elin dış kısmı ve bilek ile dokunursa da bozulur dedi. İmâm-ı Mâlik (rahimehullah) dokununca abdest almak müstehabdır, vâcib değildir dedi. İmamımız Ebû Hanîfe (rahmetullahi aleyh) bunlarla abdest bozulmaz dedi. Hadîs-i şerîfdeki vudu’ kelimesi, abdest değil, el yıkamaya hami olunmalıdır. Nitekim başka bir hadîs-i şerîfde: «Yemekten önceki vudu’ fakirliği giderir» buyurulmuştur. Vudu’, lügatde abdest almak ve el yıkamak anlamındadır (Şerh-i Mesâbîh). Âişe (radıyallahü anhâ) buyurdu ki: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) bâzı hanımlarını öper, sonra abdest almadan namaz kılardı. Ebû Hanîfe (rahmetullahi aleyh) buna dayanarak yabancı da olsa, kadına dokunmak abdesti bozmaz dedi. Şâfiî ve Ahmed (rahmetullahi aleyhimâ) yabancı kadına dokununca abdest bozulur dediler.
Ateş değmiş şeyi yedikten sonra abdest almak müstehabdır. Ümm-i Seleme (radıyallahü anhâ) dedi ki: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) kızartılmış kaburga eti yedi, sonra abdest almadan namaza kalktı. Mesâbîh’i şerh eden; «Burada, ateş değmiş şeyden sonra abdest almanın nesh olduğuna delil vardır» dedi.
Yağlı şeyler yedikten sonra ağzı yıkamalıdır. İbni Abbâs’dan (radıyallahü anh) bildirildiğine göre Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem), süt içtikten sonra ağzını yıkadı. Ağızda kalan yağ insana teşviş verir, rahatsız eder (Şerh-i Meşârık). Kötü koku sebebiyle elleri yıkamalıdır. Müstehabdır.