ÇOK GÜLMEK: Çok gülmemelidir. Çünki çok gülmek kalbi öldürür. Allahü teâlâ, Tevbe sûresi 82. âyetinde: «Az gülsünler, çok ağlasınlar» buyuruyor. Abdullah bin Ömer (radıyallahü anh) anlatır: Bir gün Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) dışarı çıkmıştı. İnsanların Konuşup, gülüştüklerini gördü. Durup, onlara selâm verdi ve: «Lezzetleri yıkanı çok hatırlayınız. Sizi günâh işlemekten men eder» buyurdu. Lezzetleri yıkan, eriten şey nedir dedik. «Ölümdür» buyurdu. Yine buyurdu ki: «Çok gülmek kalbi öldürür ve mü’minin değerini düşürür.» Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): «Çok gülenin heybeti az olur. Çok şaka yapanın hafifliği belli olur» buyurdu. Avf (radıyallahü anh) anlatır: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) tebessüm ederek gülerdi. Kahkaha ile gülmezdi. Yalnız mübârek dişleri görünür, sesi duyulmazdı.
Hasan-ı Basrî (rahmetullahi aleyh), gülen bir gencin yanına geldi ve ona: «Ey oğlum! Sırat üzerinden geçtin mi?» buyurdu. Hayır geçmedim dedi. Cennete mi, Cehenneme mi gideceğini biliyor musun? buyurdu. Bilmiyorum dedi. O halde, bu gülmen nedendir? buyurdu. Ondan sonra bu gencin bir daha güldüğü bildirilmedi. Hasan-ı Basrî (rahimehullah) yine buyurdu: Şaşarım o gülene ki, ardında Cehennem ateşi vardır. Şaşarım o sevinen, neş’elenen kimseye ki, ardında ölüm vardır. «Dünyada çok gülenler, âhirette çok ağlar; dünyada çok ağlıyanlar âhirette çok güler» demişlerdir.
Derler ki, Hasan-ı Basrî (radıyallahü anh) 30 sene Basra’da kaldı ve hiç gülmedi. Atâ-i Sülemî (rahimehullah) 40 yıl gülmedi. Veheb bin Verd, Ramazan bayramı günü, gülen insanlara baktı ve: «Eğer bu insanlar, mağfiret olunmuşlarsa, bu yaptıkları, şükredenlerin işi değildir. Eğer mağfiret olunmamışlarsa, yaptıkları korkanların işi değildir» dedi. Abdullah bin Ya’lâ (rahimehullah): «Gülüyor musun? Belki kefenin dükkânda hazır duruyor» derdi. Ravdatü’n-nâsıhîn ismi ile bilinen Şerhü’l-hutab’da da böyledir.
Çok gülmek, yüzdeki nûru giderir. Ya’nî nûrunu ve vakarını izâle eder. Biraz önce bildirdiğimiz hadîs-i şerîfde buna işâret etmiştik.
Hayret, şaşkınlık verecek birşey olmadan gülmek akılsızlıktır. Süfyân bin Uyeyne (rahimehullah) anlatır: İsâ aleyhisselâm: «Ey havâriler, biliniz ki, sizde iki câhillik alâmeti, hasleti vardır: Hayret ve şaşkınlık veren birşeyle karşılaşmadan gülmek; sabaha kadar, hiç kalkmadan uyumak» buyurdu. Denildi ki, Mûsâ aleyhisselâm Hızır aleyhisselâmdan ayrılırken, Hızır aleyhisselâm kendisine: «Kötü konuşmaktan kaçın! İşin, ihtiyâcın olmadan bir yere gitme! Şaşılacak birşeyle karşılaşmadan gülme! Ey İbni İmrân, hatâlarına ağla» dedi.
Muhammed bin Vasi’ (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdu: Cennette ağlıyan bir kimse görsen, hayret etmez misin? Dinleyen evet dedi. İşte dünyada gülüp, nereye gideceğini bilmiyenin hâline bundan daha çok şaşılır. Bunu Şerh-i Hutab ve İhyâ bildiriyor.