KOMŞU HAKKI

En önemli hususlardan biri iyi, sâlih komşu bulmaktır. Hadîs-i şerîfde: «Ev satın almadan önce komşu, yola çıkmadan önce (iyi) yol arkadaşı arayın» buyuruldu.

Komşuya ikrâm İslâmın sünnetlerindendir. Hadîs-i şerîfde: «Komşuya hürmet, anaya hürmet gibidir» buyuruldu. Âişe’nin (radıyallahü anhâ) bildirdiği hadîs-i şerîfde: «Cebrâil (aleyhisselâm) komşu hakkında bana o kadar tavsiyede bulundu ki, neredeyse komşu komşusunun mirasçısı olacağını sandım» buyuruldu. Şerh-i Meşârık’da da böyle yazılıdır.

Komşuya ikrâmdan biri de, elden geldiği kadar, onu saymak, sevmek ve ona iyilikte bulunmaktır. Komşusu aç iken, tok yatmaz. Allahü teâlâ’nın kendisine verdiği rızkın fazlasına onu ortak etmelidir. Komşusuna eziyetten sakınır. Ona cefâ etmez ve beğenmediği şeyleri yapmaz. Hadîs-i şerîfde: «Komşusunun, zarar ve kötülüğünden emîn olmadığı kimse Allahü teâlâ’ya hakkıyle îmân etmiş olmaz» buyuruldu. Komşusu zimmî olsa da, bulduğu şeyi komşusuna hediye eder. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: «Komşular 3’tür: Birinin 1, diğerinin 2, üçüncüsünün ise 3 hakkı vardır. Bir hakkı olan komşu, zimmî (yanî müslümanların himâyesinde bulunan gayr-i müslimler); 2 hakkı olan komşu, müslüman komşudur; 3 hakkı olan komşu, müslüman ve mîrasdan hak sâhibi olan yakın akrabasıdır. Biri komşu, biri müslüman, biri de akraba hakkıdır.»

Komşusunun evine, ondan izinsiz bakmaz. Bâzı büyükler, evinin sağından 40 , solundan 40, önünden 40, arkasından 40 komşuya infâk eder, para ve yiyecek yardımı yaparlardı.

Zührî (rahmetullahi aleyh) anlatır: Adamın biri Resûlullah’a (sallâllahü aleyhi ve sellem) komşusundan şikâyette bulundu. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem), mescidin kapısında bir kimsenin, ey insanlar, 40 eve kadar komşudur demesini emir buyurdu. Zührî, 4 tarafı göstererek, 40 bu yandan, 40 bu yönden, 40 bu taraftan, 40 bu cihetten dedi. Bunu İhyâ da bildirmektedir.

Bâzı büyükler diye bildirdiklerimiz, 4 taraftaki 40 eve giyecek ve bayramda kesmek, kurban etmek için, kurbanlık hayvan gönderirlerdi. Ayrıca, bu mesafedeki komşulara, sizden biriniz evleneceği zaman bana haber versin, önemli işlerinde yardım edeyim, ihtiyaçlarını göreyim derdi.

Komşusunun evinin duvarına küçük abdest bozmak, köpeğini taşlamak, birşey istemeğe gelince, ona kapısını açmamak, komşuya yapılan eziyetlerdendir. İmam Gazâlî (rahimehullah) buyurur ki: Komşuluk hakkı, yalnız ona eziyet etmek değil, belki ondan gelecek eziyet ve sıkıntılara da katlanmaktır. Cünki cansız şeyler de, ona zarar, ziyân ve eziyet vermemektedir. Onun için komşuya eziyet etmemekle, hakkı ödenmiş olmaz. Ondan gelecek eziyete katlanmak bile yetişmez. Ona karşı rıfk üzere, lûtufkâr olmalı, birşeyler vermelidir. Fakir komşunun, kıyamette, zengin komşusuna yapışacağı ve: «Yâ Rabbi, buna, niçin bana birşey vermediğini, komşuluk hakkını gözetmediğini, kapısını yüzüme çarptığını sor» diyeceği eskiden beri söylenir.

Çocuğuna iyi davranmak, yüzünü yıkamak, başına güzel koku sürmek. başını okşamak da komşuya ikramdandır. Komşusunun hediyesini küçümsemez. Komşusuna karşı güler yüzlü olur. Pişirdiği çorbadan bir tabak da komşusuna verir. Ebû Zer (radıyallahü anh) anlatır: Çok sevdiğim Allah’ın Resulü (sallâllahü aleyhi ve sellem) bana: «Bir yemek pişirdiğin zaman, suyunu biraz fazla koy, sonra komşularından birine bak ve bir tabak ver» buyurdu.

Komşusu borç isteyince, ona borç verir. Hastalandığı zaman onu yoklar. Yardım isterse, yardım eder. Başına gelen musibet ve belâlar için, geçmiş olsun, başın sağ olsun der. İyi bir haber, sevindirici bir olayla karşılaşırsa, göz aydınlığına gider. Nitekim Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Bir musîmetten dolayı din kardeşine ta’ziyede bulunan mü’mine, Allahü teâlâ, kıyâmet günü keramet elbisesi giydirir» buyurdu. Tâziye, sabır dilemektir. Bununla ölüsü olan kimse teselli olur, üzüntüsü azalır, musîbeti paylaşılmış olur. Tâziye müstehabdır. Çünki bunda emr-i mâruf ve nehy-i münker de vardır. Bu ise Allahü teâlâ’nın: «İyilik ve takvâ üzere yardımlaşın» âyet-i kerîmesine girmektedir. Ezkâr’da da böyle diyor.

Komşu ölürse, cenâzesinde bulunur. Sefere çıkarsa, çoluk çocuğuna göz kulak olur, onları ve evini korur. Böyle bir ricâda bulunmasa da. bu komşuluk borcudur. Çoluk çocuğuna hiyânet etmez. Câriye ve diğer hizmetçilerine uzun uzun bakmaz, ancak iş gereği kadar bakar. Pişirdiği etten, komşusuna verir; kokusunu ona koklatmakla eziyet etmez.

Rüzgârına, hava ve güneş almasına engel olacak kadar yüksek binâyı, komşusunun burnunun ucuna dikmez. Ancak onun rızâsıyle olursa yapar. Turfanda meyve satın alınca, komşusuna da verir. Vermeyeçekse, göstermeden evine götürür. Açık götürürse, komşunun çocuğu görebilir. Bu meyveden çocuğunun eline verip, dışarı çıkarmaz. Çünki komşunun çocuğu görür ve bu yüzden ona eziyet vermiş olur.

Komşu hakkını yerine getirmede, kendini kusurlu görür. Evini satacağı zaman, komşusu orada ise, önce ona arz eder, yâhud seferde ise, gelmesini bekler. Evini, komşusunun izni ve rızâsı olmadan, yabancıya satmaz. Komşusunun odunlarını, evinin duvarına dayamasına engel olmaz. Komşusu su, tuz, maya gibi şeyler isterse vermemezlik etmez.

Salih, velî bir kimse ile komşu olmağı ni’met bilmelidir. Bir hadîs-i şerîfde: «Allahü teâlâ, sâlih bir mü’min ile, yüzbin komşu evden belâyı giderir» buyuruldu.

Diğerlerinden katlanamıyacağı şeylere komşusundan katlanır. Komşusuna karşı, kendisine yapılmasını isteği muamele ile muamele eder.

HİKÂYE: Bir kimse, evinde çok fâre olduğundan şikâyet etti. Kendisine kedi bulundurun dendiğinde, «Korkarım fâreler, kedinin sesini duyar da, komşunun evine kaçarlar ve böylece kendim için sevmediğim, istemediğim birşeyi komşum için istemiş olurum» cevabını verdi. İhyâ’da da böyle diyor.

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): «Bir kimse komşusunu, akrabasını ve arkadaşını medh ediyorsa, doğruluğunda şübheniz olmasın» buyurdu. İbni Mes’ud (radıyallahü anh) anlatır: Adamın biri, yâ Resûlâllah, iyilik mi. kötülük mü ettiğimi nasıl bilirim? dedikte, Resûlullah (sal’âllahü aleyhi ve sellem): «Komşularının, iyi ettin dediğini duyarsan, iyi etmişsin, kötü ettin dediklerini duyarsan, kötü yapmışsındır» buyurdu. Bunu Tuhfetü’l-ebrâr bildiriyor.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler