Namaz, kullara farz olanların tevhîd’den sonra en üstünüdür. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Allahü teâlâ’nın mahluklarına tevhîd’den sonra en çok sevdiği farz, namazdır. Eğer namazdan daha çok sevdiği bir ibâdet olsaydı şübhesiz melekler onunla ibâdet ederlerdi. Halbuki onlar rükû’da, secdede, ayakta ve oturarak ibâdet ederler» buyurdu (İhyâ).
Namaz îmânın alâmetidir. Namaz kılan kimsenin îmânı olduğu anlaşılır. Bir kâfir, tek başına veya cemâatle namaz kılsa kendisinden kelime-i tevhîd işitilmemiş olsa da, mezhebimize göre onun islâmına hükm olunur. Namaz mü’minin nuru, Cennetin anahtarı, dîne hayât verici, yakîni kuvvetlendiricidir. Nitekim hadîs-i şeriflerde : «Kişinin namazı, kalbinde nurdur. Dileyen kimse nûrlansın», «Cennetin anahtarı namazdır», «Namaz dînin direğidir. Bir kimse namazı doğru kılarsa dînini doğrultmuş olur. Namazını terk eden dînini yıkmış olur.»
Namazın sünnetleri çoktur: Birincisi, vaktin evveli ile sonu arasında efdal vakti aramaktır. Sabah namazını gales ile isfar arasında yanî gecenin son karanlığı ile aydınlık arasında kılmalıdır. Şâfiî mezhebinde, sabah namazını vaktin evvelinde yani fecirden ortalık aydınlanıncaya kadar olan zamanda kılmak efdaldir. Hanefî mezhebinde sabah namazını isfar etmeli, yanî ortalık aydınlanınca kılmalıdır. Hadîs-i şerîfde: «Sabah namazını isfar ediniz! Çünki sevabı çoktur» buyurulmuştur. Tahâvî’de gales ile başlamalı, isfâr ile bitirmelidir denilmektedir, ki metinde de böyledir. Böylece erken ve geç kılmanın’ faziletlerine dair vârid olan hadîs-i şeriflere uygun olur (Şerh-i Mesâhîh).
Cemâatin toplanması ümmîdi varsa biraz beklenir. Cemâatin gücü yettiği mikdarda kışın sabah namazını evvel vaktinde, yazın geceler kısa olduğu için ortalık aydınlanınca kılmalıdır. Bu tasnîfi musannif yapmıştır. Bu konuda vârid olan hadîs-i şeriflerin hepsine riâyet etmek ve mezhebler arasını mümkin olduğu kadar bulmak içindir.
Çok sıcak günlerde öğle namazını te’hîr etmelidir. Cemâatle olsun yalnız olsun Hanefî mezhebinde böyledir. Hadîs-i şerifte: «Öğle namazını geciktiriniz. Çünki şiddetli sıcaklık Cehennemin kaynamasındandır» buyurulmuştur. Yanî öğle namazını sıcaklığın şiddetinin biraz azaldığı zamanda kılmalıdır. Bu da bulunulan yere göre değişir (Şerh-i Tuhfe). Kışın öğle namazını kılmakta acele etmeli, evvel vaktinde kılmalıdır (Esrâr).
İkindi namazını vakti girdikten sonra, güneş saf, beyaz iken kılmalı, sararmasını beklememelidir. Güneşin sararması, kursunun değişmesi, gözle bakılabilir hâle gelmesidir. Bu halden güneşin batmasına kadar olan zamanda namaz kılmak tahrîmen mekruhdur. Ancak ikindi namazının farzı kılındığında kırâette sünnet îfâ edilmelidir. Çünki kerahet, mekruh olmak, vakitde değil, geciktirmektedir (Künye).
Öğle namazının vaktinin sonu, İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe’ye (rahmetullahi aleyh) göre, her şeyin gölgesinin uzunluğu, güneşin zevalde, (tepede) olduğu zamanki gölgesi hâriç, kendi uzunluğunun 2 misli olduğu zamandır. 2 İmâm’a göre (rahmetullahi aleyhimâ) 1 misli olduğu zamandır. 2 İmâm’a göre ikindi daha önce olmakta, bu vakte asr-ı evvel denilmekte, İmâm-ı A’zam’a göre, ikindi daha sonra olmakta, bu vakte asr-ı sânî denilmektedir. Bu iki vakit arası mühmel vakit’tir. Güneşin doğmasından öğleye kadar olan vakit de böyledir.
Akşam namazını Güneş gaybolunca geciktirmeden kılmalıdır. Yıldızların görünmesini beklemeden kılmalıdır. Yolculuk veya benzeri özürler dışında akşam namazını yıldızların görünmesine kadar geciktirmek tahrîmen mekruhdur. Namazda uzun okumak sûretiyle geciktirmekte ihtilâf vardır (Künye).
Yatsı namazını en çok gecenin 3’de 1’ine kadar geciktirmelidir. Kudûrî’de yatsı namazını gecenin 3’te 1’inden önce kılmalıdır denildi. Bu iki söz arasını bulmak şöyle olur. Kış gecelerinde birinci söze diğer gecelerde ikinci söze uyulur. Hulâsa’da yatsı namazının vaktinde 3 mertebe vardır. 3’te 1’ine kadar kılmak müstehab, gece yarısına kadar geciktirmek mübah, gece yarısından fecr’e kadar olan zamanda kılmak mekruhdur. (Zaîf, yaşlı ve hastalara gecenin üçte birine kadar geciktirmek ağır gelirse, vakti girince kılmalıdırlar).
3 vakitte namaz kılmamalıdır. Birincisi, güneşin doğuşundan 2 mızrak boyu yükselinceye kadar olan zamanda, İkincisi tepede, üçüncüsü batarken olan zamandır.
Muhammed bin Fadl (rahimehullah) dedi ki: Güneşin doğuşundan, güneşe gözle bakılabildiği sürede (1 saat kadar) namaz kılmak mubah olmaz. Güneş kursuna bakılamıyacak durumdan sonra namaz kılmak mubah olur (Hulâsa).
Nısfınnehar’da, gün ortasında namaz kılmak da mekruhdur. Kerahet vakti gün ortasından zevale kadardır. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) gün ortasında namaz kılmaktan men’ etti. Güneş tepeden biraz ayrılınca öğle namazı kılınmalıdır buyurdu. Namaz kılmak câiz olmayan bu zamana zeval vakti, istivâ vakti, kıyam vakti de denir.
Kerahet vakitlerinin üçüncüsü, güneşin batmadan önceki kırmızılaşmasından batıncaya kadar olan zamandır. Bu üç vakitte nafile, farz, cenâze namazları kılınmaz, tilâvet secdesi yapılmaz. Ancak güneş batarken o günün ikindi namazının farzı kılınır. Kâfî sâhibi bu 3 vakitte nâfile namaz kılmak câiz, fakat mekruhdur dedi. Nihâye sâhibi, Hidâye’nin kelâmının şerhinde, tulü’, istivâ ve gurûb vakitlerinde, vakitlerinde kaçırılmış farz veya vâcib namazların kazâsı (edâsı) mekrûh olmayan vakitte okunmuş secde âyetinin tilâvet secdesi, vaktinde kılınamamış vitir, mekrûh olmayan vakitte hazırlanmış cenazenin namazı kılınır. Kâfî ve Vikâye’nin bâzı şerhleri bu sözü kuvvetlendirmektedir.