Kullarına doğru ve açık bir yol olan İSLÂM ni’metini bağışlayan, Kitâb ve Sünnet’i önlerine parlak bir ışık olarak koyan, îmân etmelerine hidâyet ederek, bildirdiği dîne büyük topluluklar hâlinde girmelerini sağlayan Allahü teâlâ’ya .hamd olsun. Kendisine uyanların, gösterdiği yolda gidenlerin, onu candan sevenlerin kurtulduğu; lisânından sıdk pınarının aktığı, beyânında hakikat nurlarının parladığı Muhammed aleyhisselâm’a ve O’nun, îmân bilgilerinin dolunayları, irfân âlemlerinin güneşleri gibi olan Âline ve Eshâbına, yeryüzünde bitki yeşerdiği, gökyüzünde yıldız parladığı sürece duâlar, iyilikler olsun!
Zaîf, günahkâr, âciz, Rabbinin rahmetine muhtâc Ya’kûb bin Seyyid Alî (Allahü teâlâ bu ikisini afvetsin) der ki: Fen ve din âlimlerinin ileri gelenleri ilmin; sıfatların en şereflisi, ihsânlarm en büyüğü olduğunda ittifak etmişlerdir. Özellikle şerî ilimler ve dînî bilgiler, dünyâda ve âhıretde bütün yüce isteklerin en fâidelisi, büyüklük ve olgunluk bakımından en kıymetlisidir. Zira bu dînî bilgilerle dünyâda salâha, âhırette felâha kavuşulur. Bu dînî bilgilerin anlatıldığı kitablar arasında (Şir’atü’l-İslâm) çok yüce bir kitab, çok üstün bir hitâbdır Şiir :
Öyle bir kitâb ki bu, nazmı pınara benzer,
Pırıl pırıl parıldar, içindeki cümleler;
Sözleri Ay üstüne, altın ile yazılsa,
Olgunluğu yönünden, lâyık olur dediler.
İçinde Nebi sözü, sünnet-i seniyyeler,
Alâmet, işâretler. Cennet içre Cennetler;
Bu kitabın içinde, daha neler var neler,
Kalblere te’sir eder, ruhları ma’nen besler.
Ne güzel söylenmiştir. Nazm.:
Bu çok kıymetli kitâb, lâl’zan inci gibidir Satırların herbiri nûrlu dense yeridir.
İler cümlenin ma’nâsı yüksekdir öbüründen Kıymeti çok büyükdür, sanki zaman gibidir.
Onun güzelliğini ifâdeden, âciz dil,
Ömrüm oldukça övsem yine bitiremem bil.
Asrının tek incisi, parıldayan ışığı.
Sapık yola götürmez, ilme olan âşığı.
Beyt :
Her tür san’at kullanılsa, güzelliği dile gelmez,
Uğraşarak zaman biter, vasfı yine bitirilmez.
Ayrıca, bu kitabın şânı ve makâmının büyüklüğü, onun yüksek kabiliyetli kimselerin eline geçmesini gerektiriyordu. Şu kadar var ki bu kitab, değerini bilmeyen kimselerin eli altına düşmüş, anlayışsız kimselerin hücumlarına mâruz kalmıştı. îşte bu durum beni onun lâfızlarından zor. müşkil olanlarını açıklamağa, kasd edilen ma’nânın açığa çıkması için gerekli şerhe girişmeğe sevk ediyordu. Ancak yaratılışımdaki donukluk ve düşünce gücümdeki uyuşukluktan ileri gelen ifade za’fı ve teşebbüs aczi, bu işe ciddiyetle girişmekten beni alıkoyuyordu. Kendi kendime :
Bu fikir karışıklığı içinde yüce Anka kuşunu ele geçirmek nerede diyordum! Sonra işaretini farz-ı ayn kabul ettiğim hocamın emrini, başüstüne diyerek, kabul ettim. Mu’teber tefsir ve hadîs kitabları ile diğer meşhur kitabları iyice araştırdım. Şerhine giriştiğim (Şir’atü’l-İslâm) kitabının metnine, meramına uygun, altın-gümüş gibi kıymetli ifâdeleri o hazînelerden çıkardım. Kitabdaki rumuzlarda işaret edilen düğümleri çözdüm. Kapalı sırları açığa çıkardım. Gizli kalmış nûrları izhâr ettim. Hikâyeleri olduğu gibi aldım. Rivayetlerin vadilerini baştan başa kat ettim. Her sözün evvelinde veya sonunda okuyucuya delil olması, güveninin artması için alındığı kitabların isimlerini yazdım. Böylece elhamdülillah Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şeriflerin en güzel örneklerini içine alan, saf ve güzel ilim incilerini kendisinde toplayan bu şerh meydana geldi. Bu şerhe, haber bahçelerinin anahtarlarını, seçilmiş kimselerin gönüllerindeki nurları aksettirdiği için Mefâtîhu’l-cinân ve mesâbihu’l-cenan ismini verdim. Şiir :
Bu kitabda hakikatin sırları bir aradadır Bu kitabda tarikatın hakikati ortadadır.
Onu görmekle bizim gözlerimiz aydınlanır Onun ma’nâlarından kulaklarımız hoşlanır.
Güzel çiçek bahçeleri onun inci sözündedir,
Onun, yakin pınarından doğan nehirleri vardır.
Karanlıklar gibi olan lâfz örtüsü altından İlâhi ilmin nûrları herkese parlamaktadır.
Ey gerçeği istiyenler! Sizin meramınız budur Merâma kavuşmak için gayret ve yarış lâzımdır.
Bu şerhi okuyan insaflı âlimlerden şerhde bulabilecekleri ardarda gelen hatâlardan beni ma’zûr görmeleri umulur. Zira hatâ ve unutmak, insanoğlunun kaçınılmaz hâllerindendir. Bunun için İbni Abbâs (radıyallahü anhümâ) «İnsanların evveli, unutanların evvelidir» buyurmuştur. Allahü teâlâ Dizi doğru yazmağa muvaffak ve sırf kendi rızâsı için yazmakda sâbit kılsın. Bunun için Onun rahmet deryasından doya doya içmeği, bereket ve feyzini üzerimize boşaltmasını istiyoruz. Bunu yazanın, okuyanın ve diğer isteklilerin fâidelenmelerini diliyoruz. Zira her türlü hayrın sahibi ve ihsan edicisi Cenâb-ı Hak’dır.
Ey Rabbimiz! yaptıklarımızı, kabûl et. Elbette sen her şeyi duyucu ve bilicisin. Tevbelerimizi kabûl et. Muhakkak ki, sen tevbeleri çok kabûl edici ve çok rahmet edicisin. Bize sapıkların değil, ni’met verdiklerinin, gadab etmediklerinin doğru yolunu göster. Âmin.