UYKUDAN UYANMAK: Evde yalnız yatmamalı, kapının eşiğinde uyumamalı, elinde et, balık kokusu varken yatmamalı, etrafı duvarla çevrili olmıyan damda uyumamalıdır. Bu 4 şeyi yapana bir belâ gelirse, kendinden başkasını suçlamasın. Fecirden önce uyanmağa çalışmalıdır. Çünki yer 3 şeyden Allahü teâlâ’ya şikâyet eder :
1. Üzerinde, bir zânînin gusletmesinden,
2. Üzerinde, haksız yere akıtılan kandan,
3. Üzerinde, sabah olduktan sonra, bir âlimin hâlâ uyumasından.
Bir hadîs-i şerîfde: «Sabah vaktindeki uyku, nzka mâni’ olur» buyuruldu. Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ), sabah vaktinde uyuyan bir oğlunu görünce, onu dövüp, ayağı ile itekledi ve: «Kalk! Allah gözlerine uyku vermesin! Rızıkların dağıtıldığı sâatte, hiç uyunur mu? Yoksa sabah vaktinde uyumakta çok mekrûh, tembellik, güçsüzlük ve işini çok unutmak olduğunu bilmiyor musun?» buyurdu. Bostan’da böyle diyor.
Uykudan uyanınca, kalbi ile Allahü teâlâ’yı zikreder. Uyandığı zamanki en güze! edeblerden biri, kalbini Allahü teâlâ’ya çevirmek, fikrini Onun işlerine döndürmek, düşüncesi, kalbi Allah’dan başkasına kaymadan onları Hakka yöneltmek ve dili ile de zikretmektir.
İmam Sühreverdî (kuddise sirruh) Avârif’de buyurur: Allah yolunda sâdık olan kimse, bir şeye tutkun çocuğa benzer. Böyle olan, uyuyun» ca, sevdiği şeyin muhabbeti ile uyur. Uyanınca da, o tutkun olduğu şeyi arar. Ölümü bu sevdiği şeyle meşgul olarak gelir. Haşirde kalkması da yine bu halde olur. Bunun için insan, hangi halde dirilmek istiyorsa, dünyâda o şeyle meşgul olsun ve en önemli olanı seçmeğe dikkat etsin. Çünki kabrinden kalkarken, o hal üzere kalkacaktır. Himmeti, arzûsu Allahü teâlâ ise, kalkışı o hal üzere olur. Yok tutkusu, muhabbeti Allahü teâlâ’dan başkası ise, dirilmesi de öyle olur.
Kul, uykudan uyanınca, kalbi Allahü teâlâ’ya dönmüş ise, kalbini Allahü teâlâ’dan başkasının zikrinden korur ve uyandığı zaman kendinde bulunan fıtrat nûrunu gidermez ve kalbi ile, Allahü teâlâ’dan başkasını anmaktan korkarak, Allahü teâlâ’ya koşar. Kalbde bu nisbet, bu hal korununca, nûr yolu temizlenir. İlâhî uefhalar yolları açılır. Beyt:
Gecenin kısımlannın kadrini bilmelidir,
Ve Allah’a yakınlığı böyle edinmelidir.
Uyanınca hemen kalkıp abdest almalı ve namaz kılmalıdır. Böylece günün kalan kısmını, gönül temizliği ve rahatlığı içinde geçirir. Bütün azmi, Allahü teâlâ’nın haram ve yasak ettiklerinden takvâ ve verâ’ yanî tam sakınmak olmalıdır. Yeni günü hayırlı amelle başlatmış, geçen günü iyi amellerle bitirmiş olmalıdır. Bostan’da diyor ki: Sabahleyin: «Elhamdü lillâhillezî ahyânî ba’demâ emâtenî ve ileyhin nüşûr» demek müs- tehabdır. Bunu söyleyince, gecenin şükrünü edâ etmiş olur. Her işinde. Besmele okumağı diline âdet etmelidir. Her işin sonunda da Elhamdü lillâh demelidir. Bununla îmânın tadı kalbine girer.
Kalkınca, Allahü teâlâ’nın hiçbir kuluna zulm, haksızlık yapmağa niyet etmez. İlk yapacağı iş, Allahü teâlâ’yı zikir olmalıdır. Hadîs-i şe- rîfde bildirildiği gibi olmalıdır. Şöyle buyuruldu: «Yine sabahladık. Mülk Allahü teâlâ’nındır. Azamet Allahü teâlâ’nındır. Kibriyâ Allahü teâlâ’nındır. Şehâdet ve melekût âlemi Allahü teâlâ’nındır. Gece ve gündüz ve her ikisinde bulunanlar Allahü teâlâ’nındır. O birdir, şeriki, ortağı yoktur. Yine İslâm fıtratı, ihlâs kelimesi ve Peygamberimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem) dîninde olarak ve İbrâhim aleyhisselâmın milletinde bulunarak sabaha çıktık.»
İbrâhîm sözünün mânasında ebün rahîmün = merhametli babadır demişlerdir. Arablar ha yerine he’yi kullanırlar. Bâzı tefsirlerde der ki, İbrâhim aleyhisselâma, niçin bu ümmetin babası denmiş de, Peygamber efendimize, bu ümmete şefkat ve merhameti İbrâhîm aleyhisselâmdan çok olduğu halde, bu ümmetin babası denmemiştir? denirse, cevâbında deriz ki: Bunun iki mânası, ifâde şekli vardır: Birincisi, babanın evlâdı hakkındaki şehâdeti makbül değildir. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem), ümmetine hayırla şehâdet edecektir. Nitekim Allahü teâlâ Bakara sûresi 143. âyetinde: «Peygamberin, sizin üzerinize şâhid olması için» buyurdu. İkincisi, eğer Peygamber efendimize (sallâllahü aleyhi ve sellem) bu ümmetin babası denseydi, ümmetinin hanımlarını almak, ona halâl olmazdı. Nitekim Allahü teâlâ Ahzâb sûresi 40. âyetinde: «Muhammed aleyhisselâm, erkeklerinizden hic birinin babası değildir» buyurdu.
Hanif, bütün bâtıl dinlerden hak dîne meyi eden, yaklaşan demektir. Bunun gibi hanif, doğru ihlâs sâhibi müslüman demektir de denmiştir Mesâbîh şerhinde de böyle diyor.
Sonra şu duâyı okumalıdır: «Allahümmec’al evvele hâzel yevmi lenâ salâhan ve vasetahü felâhan ve âhırahü necâhâ. Bi rahmetike yâ erhamerrâhimîn = Yâ Rabbi, bu günün evvelini bize salâh, ortasını felâh ve sonunu necâh, başarılı eyle! Rahmetinle ey Erhamenrâhimîn!»
Yatağından kalkarken, kabrinden hesâb ve cezâ için kalkar gibi olmalıdır. Çünki uyuyanın hâli, ölünün hâline benzer. Uyanmak ise, öldükten sonra dirilip kalkmak gibidir. O halde ibretle bakıp, iyice düşünmeli, böylece, Allahü teâlâ’nın yasaklarına dalmaktan kurtulabilir.