Yolcu, işini, ihtiyâcını gördükten sonra, evine, ehline dönmekte acele eder. Çünki sefer, gurbet, ateşten bir parçadır. Çünki seferde, her türlü meşakkat ve zorluk vardır. “Sefer, sakardan (Cehennemden) bir parçadır” da denilmiştir.

Seferden dönünce çoluk çocuğuna bir hediye getirir. Yanî yolculuktan gelenin çoluk çocuğuna, akrabasına yiyecek ve benzeri birşey getirmek sünnettir. Tabiî ki, imkânı nisbetinde birşey getirir, bir taş bile olsa. Yanî getirecek birşey bulamazsa, heybesine bir taş koyup getirir. Bunu hediye getirmede gayret göstermek için bildirmiştir. Çünki gözler, yoldan geleni gözlemekte, gönüller rahatlık istemektedir. Hediye ile, muhabbet kuvvetlenir, neşe artar.

Kötü bir şey, çirkin bir hal görmemek için, evine gece gelmez. Gündüz gelirse, hanımı onun için hazırlanır, yıkanır, temizlenir, taranır. Yolcunun, sabahleyin veya akşamdan önce evine gelmesi müstehabdır. Önce mescide gider ve namaz kılar. En iyisi, evine kuşluk vaktinde gelmesidir. Kâ’b bin Mâlik (radıyallahü anh) bildirir: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) seferden gündüzün kuşluk vakti dönerdi. Gelince, önce mescide girer, 2 rekat namaz kılar ve insanların kendisini ziyâret etmeleri, gelişi ile sevinmeleri için, otururdu. Mesâbîh’de böyle diyor.

Evine, çoluk çocuğunun yanına gelince, bol bol tekbir getirir. Zîra Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) gazâdan, hacdan ve başka bir seferden dönerken, her yüksek yerden geçerken 3 kere tekbîr getirirdi.

Şehre girince: “Lâ ilâhe illâllahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Âyibûne, tâyibûne âbidûne sâihûne hâmidûn” demelidir.

Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) seferden dönünce, Ehl-i beytinden çocuklar onu karşılardı. Onları sever, okşardı. Ekseriya bâzısını bineğine alırdı. Nitekim Resûlullah’ın amcasının oğlu Abdullah bin Cu’fer anlatır: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) seferden gelince, Ehl-i beytinin çocukları onu karşılarlardı. Bir defasında yine seferden gelmişti. Beni ona koşturdular. Beni önüne oturttu. Sonra Fâtıma (radıyallahü anhâVmn oğullarından biri geldi, onu da arkasına oturttu. Böyle bir hayvan üzerinde 3 kişi olduğumuz halde Medîne’ye girdik. Daha önce geçtiği gibi bu hikâye Mesâbîh’de bildirilmektedir.

Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) Medîne-i münevvereye gelince, deve veya sığır keserdi. Âlimlerimiz yolculuktan dönüp vatanına yerleşenin böyle hayvan kesmesini müstehab tutmuşlardır.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler