Sual: Geçmişte pekçok kimse hakiki mürşid olmadığı halde mürşidlik iddia etmiş. Günümüzde de bu şekilde kendisini mürşid ilan edenler var. Gerçek mürşidi nasıl anlarız? Mürşid-i kamilin alametleri nelerdir?

Cevap: Mürşid-i kamilin alâmeti, Ehl-i sünnet îtikadında olması ve İslam ahkâmına tam uymasıdır. Sözleri, hareketleri İslam ahkâmına uygun olmayan, [mesela hanımının, kızının, tesettürsüz yabancı erkeklere gözükmesine mâni olmayan] kimse, havada uçsa da mürşid, rehber, olamaz. [Müslüman olan, imanı olan kadınların, kızların tesettüre riayet etmeden, avret mahalleri yani başları, kolları, bacakları, gerdanları açık olarak sokağa çıkmaları, kendilerini yabancı erkeklere göstermeleri büyük günahtır. Zevcesinin, kardeşlerinin, kızlarının dinin tesettür emrine riayet etmesine gereken önemi vermeyen erkekler de ahirette bundan mesul olacaktır. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” kitaplarına uymayan kimse, mürşid yani dinî rehber olamaz. Bundan, insanın dinine fayda değil, zarar gelir.]

İnsan (Dehr) sûresi 24. âyet-i kerimesinde meâlen, “Günah işleyene veya kâfir olana itaat etme!” buyuruldu. Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede, önce günah işliyene itaat etme buyurdu. Ondan sonra, kâfire itaat etme buyurdu. Çünkü, müslümanın kâfirle buluşması az olur. Günah işleyenden emir alması daha çok olur. Bundan başka, günah işleyen ile birlikte bulunmanın, kâfirle beraber bulunmaktan daha çok zararlı olduğunu göstermektedir. Kehf sûresi 28. âyetinde meâlen, “Kalbi bizi zikretmekten gâfil olan ve nefsinin arzuları peşinde koşan ve hareketlerinde İslamın dışına taşan kimseye itaat etme!” buyuruldu. Bu âyet-i kerimeden anlaşılıyor ki nefse uymak, kalbin gâfil olmasını gösterir. Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin bozuk olmasını göstermektedir. (bkz. Kıyâmet ve Âhiret s. 300)

[Şimdi örtünme yani tesettür farzına, içki içmek, kumar oynamak gibi diğer büyük günahları işlemeye ve farz olan ibâdetleri yerine getirmeye ehemmiyet vermeyen bazı kimseler, müslümanlara karşı, sen kalbe bak, kalbimiz temizdir. Allah kalbe bakar diyorlar. Onların böyle konuşmalarının yanlış olduğunu, bu âyet-i kerime göstermektedir. Hadis-i şerifte, “Kalp bozuk olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur” buyurulduğunu yukarıda bildirmiştik. Bu hadis-i şerif de, günah işleyenlerin bu gibi sözlerini yalanlamaktadır. “Allah dışınıza bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar” hadis-i şerifi, ibâdet yapanlar, hayır işliyenler içindir. Yani, ibâdetin kabul olması için, Allahü teâlânın rızası için yapılması lâzımdır.]

Mürşid-i kamilin 2. alâmeti, hadis-i şerifte bildirilmiştir ki onunla konuşmak ve onu görmek, Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olur. Allahü teâlâdan başka her şey kalbe soğuk gelir. İmâm-ı Nevevî’nin bildirdiği hadis-i şerifte, Resûlullahtan “sallallâhü aleyhi ve sellem” Evliyânın alâmetleri sorulunca, “Onlar görülünce, Allah hatırlanır” buyurdu. Bu hadis-i şerifi ibni Mace de bildirmektedir. Muhyissünne Hüseyin Begavi’nin, Mesabih kitabındaki hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ buyurdu ki ben zikir olunduğum zaman Evliyâm hatırlanır. Onlar zikir olununca da, ben hatırlanırım” buyurulmuştur. Fakat, Allah’ı hatırlamak için, Velî ile bağlılık lâzımdır. Velîyi inkâr eden, Velî olduğuna inanmayan, ona bağlı değildir. İnanmayan, bu nimete kavuşamaz. Beyt:

Allah’ın nasip etmediği kimse,
feyiz alamaz Peygamberi de görse!

Her Velide böyle tesir vardır. Bazısında daha kuvvetli tesirler olur ki talebeyi çekerek tasavvuf yolunun yüksek derecelerine çıkarırlar. Bunlara (Kâmil ve mükemmil) denir.

Câhiller ve yalancılar ilk görmekte ve birkaç görüşmekte Velîyi “rahmetullâhi aleyh” tanıyamaz. Bunların, güvendikleri kimselerden sorup anlamaları lâzımdır. Allahü teâlâ, Nahl sûresinin 43. âyetinde ve Enbiyâ sûresinin 7. âyetinde meâlen, “Bilmediklerinizi bilenlerden sorup öğreniniz!” buyurdu. Hadis-i şerifte, “Cehaletten kurtulmanın yolu, bilenlerden sorup öğrenmektir” buyuruldu. Rehber olarak tanınan bir kimsenin yanında yıllarca bulunup da, kalbinde bir değişiklik hâsıl olmayan kimse, onun yanından ayrılmalıdır.

İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sani Ahmed Fârukî Serhendî “rahmetullâhi aleyh” buyuruyor ki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” vefât edince, Eshâb-ı kirâm “radıyallâhu anhüm” sıra ile 4 halifeyi seçtiler. Halife seçmek, yalnız dünya işlerini düzene koymak için değildi. Bâtınlarını kemâle getirmek için de seçmişlerdi.

Muhammed Parisa “kuddise sirruh”, (Risale-i kudsiyye) kitabında buyuruyor ki; “Yusuf-i Hemedâni’ye “kuddise sirruh”, kâmil bir rehber bulamazsak, ne yapalım dediler. Her gün onların kitaplarından 8 varak (16 sayfa) okuyunuz buyurdu.” Şimdi, selamete kavuşmak için, İmâm-ı Rabbânî’nin “rahmetullâhi aleyh” (Mektûbât) kitabını okumalıdır. Saadete kavuşmak isteyenlerin, bu kitabı okumaları çok faydalıdır.

 

Tavsiye yazı: 110. mektup (Hakiki din adamının vasıflarına dair Muhammed Masum hazretlerinin mektubu)

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler