Sual: Hangi sularla abdest ve gusül alınabilir? Fıkıh kitaplarında sular nasıl tasnif edilmiş?

Cevap: Dürrü’l-muhtar’da ve bunun açıklaması olan Reddü’l-muhtar’da buyuruyor ki:

Küçük abdest [yani namaz abdesti] ve boy abdesti [yani gusül abdesti] almak için, (Mutlak su) kullanılır. Yani mutlak su hem temizdir, hem de temizleyicidir. Mutlak su demek, ismi yanında, başka kelime söylenmeyen, yalnız su denilen sulardır. Yağmur, dere, nehir, kaynak, kuyu, deniz ve kar suları, mutlak sudur. Müstamel su ve pis su ve çiçek suyu, üzüm suyu gibi, cinsi, sıfatı da söylenen sular mutlak su değildir. Bunlar ile abdest ve gusül alınmaz. Bunlara (Mukayyed su) denir. Zemzem suyu ile abdest ve gusül alınır. Mekruh dahi değildir. Güneşte durmuş su ile de câizdir. Fakat tenzîhen mekruhtur.

Ağaçtan, ottan, meyvadan, asmadan çıkan, damlayan su temizdir. Fakat bunlar ile ve bunları sıkarak çıkarılan sular ile abdest ve gusül câiz değildir.

Mutlak suya, temiz bir şey karışınca, karışan şey, sudan fazla ise, su mukayyed olur. Karışan şeyin fazla olması 4 türlü olur: Birincisi, katı şeyin mesela süngerin, otun suyu tamam emmesi ile olur. İkincisi, sabun gibi temizleyici maddelerden olmayan bir şeyin, su ile ısıtılması ile olur. Et suyu, bakla suyu böyledir. Bu hâlde, suyun 3 sıfatı değişmese de ve su akıcılığını kaybetmese de, mukayyed su olur. Sabun, sedr gibi temizleyici madde ile ısıtılan su, akıcılığını kaybederse, mukayyed olur. Üçüncüsü, bir katı cismin suya soğukta karışmasıdır. Karışan madde, suyun ismini değiştirirse, koyu olmasa da, mukayyed su olur. Safranlı su, demir sülfatlı [zaclı] su boyacılıkta, mazılı su dabakçılıkta kullanılacak kadar madde erimiş ise, böyledir. Hurma nebizi de böyledir. Hurma, kuru üzüm soğuk suda bırakılır. Şekeri suya geçince, kaynayıncaya kadar ısıtılır. Soğuyunca süzülür. Bu sıvıya nebiz denir. Isıtmadan süzülürse, naki olur. Suyun ismi değişmediği zaman, su koyu olursa, akıcılığı kalmazsa, mukayyed olur. Akıcılığı kalırsa, 3 özelliği değişse bile temiz kalır. İçine safran düşerek boyanmış su, fasulye, nohud, yaprak, meyve ve otların soğuk suda kalarak, rengi veya kokusu, tadı değişen su, böyledir. Doymuş tuz eriyikleri ile abdest ve gusül câiz değildir.

Dördüncüsü, suya mâyi halinde bir maddenin karışmasıdır. Küçük havuza mâyi [sıvı] halinde bir temiz cisim karışınca, bu sıvının 3 sıfatı da suya benzemiyorsa, karışımın 2 sıfatı bozulursa, mukayyed olur. Biri değişirse, mukayyed olmaz. Sirkeli su böyledir. Bir veya iki sıfatı suya benziyorsa, karışımda, suyun benzemeyen bir sıfatı değişince, mukayyed olur. Sütlü su böyledir. Çünkü, kokusuz olmaları benziyor. Kavun suyu karışan su da böyledir. Çünkü, renksiz ve kokusuz olmaları benziyor. 3 sıfatı da suya benziyorsa, karışan sıvı miktarı sudan çok veya müsavi ise, mukayyed olup abdest ve gusül câiz olmaz. Müstamel [abdestte, gusülde kullanılmış] suyun karışması böyledir. Müstamel su, temiz kabul edildiğine göre, böyledir. Müstamel suyun küçük havuza, kurnaya akması ve abdestsizin elini, ayağını sokması veya kendi girmesi hep aynıdır. İçine su akmayan küçük havuzdan abdest alanların derisine değen su miktarı, yarısı olduğu ve havuza, az da olsa, necaset düştüğü bilinmedikçe, buradan abdest almak câiz olur. Her gün suyu değiştirilen küçük havuzda birçok kimseler abdest alsa ve müstamel suları havuza tekrar düşse, câiz olur. Fakat, bu havuza, pek az da necaset düşerse, abdest almak, câiz olmaz. Bazı âlimlere göre, küçük havuza, bir uzuv sokulup yıkanınca, bütün havuz, müstamel su olur. Bunun için, su bol olan yerlerde, uzuvları havuzda yıkamamalı, havuzdan avucla su alıp, dışarda yıkamalıdır. Suyu olmayan yerlerde câiz diyen âlimlere göre, havuzda abdest ve gusül alınabilir.

Gasp edilen su ile abdest sahih ise de, haramdır.

İçinde, akıcı kanı olmayan hayvan ölmüş mutlak su ile abdest ve gusül câizdir. Akrep, tahta kurusu, sivrisinek ölüsü bulunan su ile câiz olur. Kan emmiş sülük ölünce câiz olmaz. İpek böceği ve yumurtası ve necasette yaşayan kurtlar, bağırsak solucanları ve meyve kurtları temizdir. Bunlardaki necaset bulaşıkları pistir.

Suda yaşayan balık, yengeç, su kurbağası, suda ölünce, bu su ile abdest ve gusül câizdir. Toprak kurbağası ve yılanından, akıcı kanı olmayanları da, suda ölünce câiz olur. Bütün bunlar, sudan çıkarılıp, ölünce, ölüleri suya düşerse, yine câiz olur. Kurbağa, suda parçalanırsa, yine câiz olur. Fakat içilmez. Çünkü, eti haramdır. Ördek, kaz gibi karada doğup, suda yaşayan hayvan ölünce, küçük havuz, necis olur.

Hanefide, küçük havuza, Şâfiîde ise, kulleteynden az olan suya, az necaset düşerse, 3 sıfatı değişmese de, necis olur. İnsan içmez ve temizlikte kullanılmaz. 3 sıfatı değişirse bevl gibi olup hiçbir şeyde kullanılmaz. Kulleteyn, 500 rıtldır. Rıtl 130 dirhem, dirhem 3,36 gramdır. Kulleteyn, 220 kilo gram olmaktadır.

Uzun zaman durmakla 3 sıfatı değişen su, pis olmaz. Kokan suyun sebebi bilinmezse, temiz kabul edilir. Başkasına sorup, araştırmak lazım değildir. Mutezileye inat olmak için, bâzen nehir yanında, havuzdan abdest almalıdır.

Görünen veya görünmeyen necaset, hanefide akar suya ve büyük havuza, Şâfiîde kulleteyn miktarı olan suya, malikide ise herhangi miktardaki suya düşerse, pisliğin 3 eserinden 1’i, yani rengi, kokusu veya tadı belli olmayan her tarafından abdest ve gusül câiz olur. Mesela leş varsa veya insan veya hayvan bevl yaparsa veya yırtıcı hayvan içerse, aşağı tarafında bir eseri görülmezse câiz olur. Bazı âlimlere göre, câiz olması için, necasete değen suyun, değmeyen sudan az olması lâzımdır. Suyun devamlı akması şart değildir. Necis yere su dökülerek, 1 metre kadar akar, 3 sıfatı giderse, temiz olur. Birinde temiz, ötekinde pis su bulunan 2 kap, 1 metre kadar yüksekten dökülünce, havada karışırlarsa, yere düşen su, temiz olur.

Saman çöpünü sürükleyen suya, akıcı su denir. Eni 10 zra [4,8 metre], boyu da 10 zra olan kare şeklindeki havuza (büyük havuz) denir ki sathı [alanı] 100 zra kare, yani 23 metre karedir. Muhiti [çevresi] 17 metre olan dairenin sathı da 23 metrekaredir. Derinliğin az olması zarar vermez. Bir kimse, bir çukurdan bir yol açarak, çukurdaki su, bu yolda akarken, bundan abdest alsa, müstamel suyu bir yerde toplansa, buradan da yol açıp akıtılsa, akan su ile başkası abdest alsa ve su yine bir yerde toplansa, yine yol açılsa, böylece hepsinin abdesti kabul olur. Necaset eseri görülünceye kadar, akan su temiz olur. Bu misalde, müstamel su, necis kabul edilmiştir. İçine devamlı su akan ve devamlı taşan [veya içinden devamlı su alıp, iki alış arası, su hareketsiz kalacak kadar uzamayan] küçük havuz ve hamam kurnası, akar su demektir. Bunların her tarafından abdest alınır. Müstamel suyun üstten taşması lâzımdır. Dipteki delikten akarsa, akar su gibi olmaz. Havuzun çok küçük olup müstamel suyun hepsinin akıp gidebilmesi şart değildir. Havuzun yüzü, buz tutmuş ise, buzu delince su buza değmiyor ise, havuzdaki suyun yüzüdür. Eğer değiyor ise, delikteki suyun yüzü demektir. Necis suya, temiz su gelip, karşı taraftan taşarsa, eseri kalmayan tarafları temiz olur. İçindeki kadar su taşınca, hepsi temiz olur. Taşan su, necaset eseri görülmedikçe temizdir. Leğen, kova gibi kaplar da böyledir. Mesela necis kova, doldurulur ve taşarsa necasetin 3 eserinden 1’i görülmeyince su da, kova da temiz olur.

(Mâ-i müstamel), yani abdestte veya gusülde kullanılan yahut kurbet olarak kullanılan su, mesela, yemekten önce ve sonra, sünnet olduğu için el yıkamakta kullanılan su, yıkanan uzuvdan ayrılınca necis olur. Bazı âlimlere göre, başka uzva, elbiseye, yere düştükten sonra necis olur. İlk düştüğü yeri kirletmez.

Ebû Nasır Akta “rahmetullâhi aleyh”, Kuduri şerhinde diyor ki “Bir suya, temiz şeyler karışsa, su ismi değişmedikçe, rengi dönse bile onunla abdest alınır”.

Yolda rastlanan bir suyun temiz olduğu iyi bilinir veya temiz olduğu çok zannedilirse, bununla abdest alınır. Hatta, su az ise, buna necaset karıştığı iyi bilinmedikçe, bununla abdest alınır ve gusül edilir. Teyemmüm edilmez. Çünkü, her suyun aslı temizdir, zan ile pis olmaz. Halbuki zan ile aslı üzere kalır. Yani temiz kabul edilir. İbadetler, fazla zannedilmekle, temiz ve doğru olur. İman, îtikat ise, çok zan ile doğru olamaz, iyi bilinmekle doğru olur. Hamama giren kimse, kurnayı veya havuzu dolu görse, içine necaset bulaştığını bilmedikçe, o su ile abdest alır ve gusül edebilir. Su akıtıp, kurnayı taşırmaya lüzum yoktur.

 

Sual: Bir hayvanın içip de artırdığı sudan abdest alınabilir mi? Fıkıh kitaplarında artıkların hükümleri nasıl anlatılmış?

Cevap: Bir kaptan veya küçük havuzdan, bir canlı içerse, kalan suya (artık) denir. Sıvı ve yemek artıklarının temiz olup olmaması, artığı bırakanın tükürüğü gibidir. Her insanın tükürüğü ve artığı temizdir. Kâfirin, cünübün artığı da temizdir. Cünüp, denize dalıp çıkınca, sonra su içerse temiz olur. Yani, su içmesi ağzını yıkamak olur. Artığı, müstamel su oluyor ki müstamel suya necis diyenler vardır denirse, müstamel olan, kalan su değil, içtiği sudur. Cünübün, yıkanmak için, tas yerine kurnaya avucunu sokup su alması câiz olup kurnadaki su, müstamel olmadığı gibi, cünübün artığı da, müstamel sayılmamıştır. Kadının artığını, yabancı erkeğin içmesi ve erkeğin artığını yabancı kadının içmesi, lezzet alacağı için mekruhtur. Oğlanların berberlik yapması ve hamamda keselemesi de, lezzete sebep olursa, mekruh olur. Başkasının tükürüğü de böyledir. Eti yenen hayvanların ağzına necis sürülmedikçe, artıkları temizdir. At da böyledir. Denizde ve karada yaşayan, akıcı kanı olmayan hayvanlar da böyledir. Bütün bunların artıkları ile abdest ve gusül alınır ve necaset temizlenir. At sütü temizdir, içilir.

Domuzun, köpeğin ve yırtıcı hayvanların ve henüz fare yiyen kedinin artıkları, etleri ve sütleri kaba necasettir. Bunları yemek, içmek haramdır. Artıklarını abdestte, gusülde ve temizlikte kullanmak câiz değildir. İlaç olarak da kullanılmaz. Mâlikî mezhebinde domuz ve köpek temizdir. Fakat bunları yemek, Mâlikî mezhebinde de haramdır. [27 Haziran 1986 tarihli Türkiye gazetesinde diyor ki “Ottawa üniversitesi mütehassısları, 16 millet üzerinde yaptıkları tetkiklerde, domuz etinin, karaciğerdeki öldürücü siroz hastalığına sebep olduğunu tesbit ettiler”.] Fiil ile maymun da, yırtıcı hayvandır. Bunlar, avlarını dişleri ile parçalar. Henüz şarap [ve alkollü içki] içmiş olan insanın artığı da böyledir. Sarhoş, içkiden sonra, 3 kere, dili ile dudaklarını yalayıp, tükürüğünü yutar veya atarsa, sonra içtiği suyun artığı necis olmaz. Yani tükürüğünde içkinin kokusu ve tadı kalmaması lâzımdır. Sokakta gezip, hep pislik yiyerek eti kokan tavuk, koyun ve devenin eti ve artığı mekruhtur. Böyle tavuk 3 gün, koyun 4 gün, deve ve sığır 10 gün sokağa bırakılmazsa, eti ve artığı mekruh olmaz. Necaset yedikleri bilinmezse, artıkları mekruh olmaz. Temiz su varken mekruh olan artıklarla ve yırtıcı kuşların artığı ile ve fare yediği bilinmeyen kedinin artığı ile ve farenin, akıcı kanı olan yılanın artığı ile abdest almak tenzîhen mekruhtur. Yırtıcı kuşların gagası temiz ise, artıkları mekruh olmaz. Farenin, kedinin eti necis ise de, artıklarına, müstesna olarak, kaba necaset denilmedi. İkisinin artığını yemek, içmek, zenginler için mekruh oldu. Fakirler için mekruh değildir. Eşek ve katır artığı temizdir. Fakat, temizleyici olup olmadığı şüphelidir. Yaban eşeğini yemek câizdir ve artığı temizdir. Su bulunmadığı yerde, mekruh olan artık ile abdest almak mekruh olmaz. Böyle artık su varken teyemmüm edilmez. Temiz su yok iken, eşek, katır artığı ile abdest alınır ve sonra teyemmüm edilir. Küçük çocuğun elini suya sokması, kedinin artığı gibidir. Yani, eli temiz olduğu bilinmiyorsa, bu su ile abdest almak veya içmek, tenzîhen mekruh olur. Artığı mekruh olan bir hayvanın üzerinde iken, namaza durmak mekruhtur. Bir hayvanın teri, artığı gibidir. Mesela, eşeğin teri temizdir.

 

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler