105. Mektup

Bu mektup, Hakim Abdülkadir’e yazılmıştır. Hasta iyi olmadıkça, gıdanın ona fayda vermeyeceği bildirilmektedir: Tabibler diyor ki hasta perhiz yapmalıdır. İyi olmadan önce ona gıda iyi gelmez. Yağlı kuş eti bile böyledir. Hatta hastalığını arttırır. Fârisî Mısra tercümesi: Hastanın yediği hastalığı arttırır! Bunun için, önce hastayı iyi etmeyi düşünmek lâzımdır. Bundan sonra, uygun gıda vererek, eski…

106. Mektup

Bu mektup, Muhammed Sâdık-ı Kişmiri’ye yazılmıştır. Bu yolun büyüklerini tanımak ve sevmek Allahü teâlânın en büyük nimetlerinden olduğu bildirilmektedir: Aşırı sevgi ve tam bağlılıkla yazılmış olan güzel mektubunuz geldi. Bundan dolayı, Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun! Bu yolda olanları tanımak ve sevmek, Allahü teâlânın nimetlerinin en büyüklerindendir. Hangi mesut kimseyi acaba bu nimetlerle şereflendirirler?…

107. Mektup

Bu mektup, yine Muhammed Sâdık-ı Kişmiri’ye yazılmıştır. Evliyânın kerâmetlerini bildirmektedir: Hak sübhânehu ve teâlâ, Evliyâya inanmakla ve bu yüksek insanları sevmekle, hepimizi şereflendirsin! İçinde birkaç sual bulunan mektubunuz geldi. Denemek ve üzmek için yapılan sual, cevap vermeye değmez ise de, belki faydalı olur düşüncesi ile cevap veriyorum. Birisi anlamazsa da, anlayanlar çok şey öğrenir. Sual:…

109. Mektup

Bu mektup, Hakim Sadr’a gönderilmiştir. Kalbin selameti ve Hak teâlâdan başka şeyleri unutması bildirilmektedir: Allah adamları “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, kalp hastalıklarının tabibleridir. Bâtın hastalıklarının giderilmesi, bu büyüklerin tedâvisi ile olur. Bunların sözleri ilaçdır. Bakışları şifadır. Onlarla beraber bulunanlar kötü olmaz. Onlar Allah adamlarıdır. Onlarla yağmur yağdırılır. Onlarla rızk gönderilir. Bâtın hastalıklarının en kötüsü ve kalp…

110. Mektup

Bu mektup, şeyh Sadreddin’e yazılmıştır. İnsanın, kulluk vazifelerini yapmak ve Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için yaratıldığı bildirilmektedir: Hak teâlâ sizi, yüksek insanların istediği şeylerin sonuna kavuştursun! İnsan, kulluk vazifelerini yapmak için ve hep Hak teâlâ ile olmak için yaratıldı. Bunlara da, geçmişlerin ve geleceklerin efendisine “aleyhi minessalevâti etemmühâ ve minetteslimati ekmelühâ” zâhiri ve bâtını tam…

111. Mektup

Bu mektup, şeyh Hamid-i Sünbüli’ye yazılmıştır. Tevhid, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylerden kurtarmak olduğunu bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği kullarına selamet olsun! (Tevhid) kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmaktan kurtarmak demektir. Kalbi mâsivâya çok az bile olsa, bir bağlılığı bulunan kimse, tevhid sâhibi olamaz. [(Mâsivâ), Allahü teâlâdan başka şeylerin hepsi demektir.] Bu nimeti…

112. Mektup

Bu mektup, şeyh Abdül-Celil-i Tehaniseri’ye yazılmıştır. Birinci vazifemiz, Ehl-i sünnet vel-cemaat îtikadını elde etmek olduğu bildirilmektedir: Hak teâlâ, zarar ziyan içinde olan bizleri, doğru oldukları müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdikleri îtikada kavuştursun! Beğendiği işleri yapmakla şereflendirsin! Bu iyi işleri yapmaktan hâsıl olan halleri de ihsan buyursun! Kendi mukaddes makâmına çeksin! Fârisî Mısra tercümesi:…

113. Mektup

Bu mektup, Cemaleddin Hüseyin Külabi’ye yazılmıştır. Mübtedî ile müntehînin cezbeleri arasındaki farkı bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçtiği, beğendiği kimselere “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” selam olsun! Cezbe, yani çekilmek, ancak bir üst makâma olur. Daha üst makâmlara çekilmez. Şuhûd da böyledir. Bir makâm görülebilir. O hâlde, kalp makâmında bulunup sülûk yapmadan, cezb edilenler, ancak kalbin…

114. Mektup

Bu mektup, Sofi Kurban’a yazılmış olup Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma uymaya teşvik eylemektedir: Cenâb-ı Hak, hepimizi, dünya ve ahiretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafaya “sallallâhü aleyhi ve sellem” tâbi olmak saadetiyle şereflendirsin! Çünkü Cenâb-ı Hak, Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona uymanın…

115. Mektup

Bu mektup, Mollâ Abdülhak-ı Dehlevî’ye “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Gittiğimiz yolun yedi basamak olduğu bildirilmektedir: Fârisî Mısra tercümesi: Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı! Bizim gitmekte olduğumuz yol, yedi adımdır. İki adımı (Âlem-i halk) dadır. Yani, madde aleminde, ölçü alemindedir. Beş adımı (Âlem-i emr) dedir. Yani maddesiz, ölçüsüz âlemdedir. Âlem-i emrde olan birinci adım…