Ondokuzuncu Mektup

Hadîs-i şerîfe göre 12 halîfenin kureyşten olacağı bildirilmektedir. Yazmışsınız ki, hadîs-i şerîfde Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Benden sonra, kureyşten 12 halîfe gelecek) buyurmuştur. Ehl-i sünnet, bu 12’den 4’ünün hilâfet-i hâssayı derûhde ettikleri, Eshâb-ı kirâmın seçmesiyle halîfe oldukları, diğer 8’inin ise, hilâfete güç ve kuvvetle hâkim olduklarını kabûl ediyor. Şî’a da 12 imâmdan bahsediyor. Bu…

Yirminci Mektup

Bu mektûb, hazret-i Âişe’nin, hazret-i Alî’den melâletinin, memnûniyetsizliğinin bulunmadığını beyân etmektedir. Diğer memnûniyetsizlik sebeblerini de ihtivâ eden Cemel harbinden başka, sahîh hadîs-i şerîflerde hazret-i Sıddîka’nın “radıyallahü anhâ” Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” zamânında Cenâb-ı Murtezâ’dan memnûniyetsizliği bildirilmektedir diye yazmışsınız. Böyle söylemek hazret-i Âişe’nin, hazret-i Murtezâ’dan ayrıldığı şeklinde, hazret-i Âişe ile hiç ilgisi olmayan bir suâli…

Yirmibirinci Mektup

Sünnet-i seniyyeye yapışmağı, huzûr, cemiyet ve âgâhlık mertebesini elde etmeyi bildirmektedir. Kıymetli efendim! Zamânımızın talebelerinin za’îfliğini, bunların tasavvuf ehlinden keşf ve kerâmet istediklerini ve ilk asırdaki nisbete önem vermediklerini yazmışsınız. Söyledikleriniz anlaşıldı. Biliniz ki, başka şeyhlere meyledip, onlar gibi sefîhleri mürîd edinmek lâzım değildir. Akıllı ve muhlis olan kimselerden mürîd edinmeyi isteyen kimse şöyle düşünmelidir.…

Yirmiikinci Mektup

Bu mektûb, Tarîka-i Müceddidiyyenin bazı derecelerinin beyânına dâirdir. Şâh Ebül-Feth’e cevâp vermektedir. Ömerî ve ayrıca mahdûmzâde olan zât-ı âlinizin iltifâtkâr mektûbu geldi. Rûhumuzu râhatlatıp, ihlâs nisbetini tâzelendirdi ve kuvvetlendirdi. Sülûkun başına ve sonuna dâir yazdıklarınız mütâlaa edildi. Görülen bu tavırlar ve eserler ümmîd vericidir. Bilhâssa hâsıl olan bu işlere ki insanların ekserîsinde bunlar aldanmaya sebeptir,…

Yirmiüçüncü Mektup

Bu mektûb tevhîd-i vücûdîyi açıklamaktadır. Kıymetli efendim! Tevhîd-i vücûdîyi istediğiniz şekilde yazıyorum. Biliniz ki, (Şerh-i kitâb-ı merâtib-i sitte)de şöyle yazıyor. Allahü teâlâ ilm-i ezelîsiyle küllî ve cüz’î hakîkatleri biliyordu. Bir şeyi bilmek, ilimde o şeyin varlığını göstermektedir. O hâlde eşyâ tamâmıyle ilm-i ezelînin varlığıyla mevcûttur. Bunun içindir ki, sôfiyye, ilm-i ezelîde a’yân-ı sâbiteye kâildirler. Tasavvuf…

Yirmidördüncü Mektup

Bu mektûb, hazret-i Müceddid-i elf-i sânînin torunu Muhammed Sa’îd’in oğlu Şeyh Abdül Ehad’e tâbi olanlara “rahmetullahi aleyhim” yazılmıştır. Kayyûm-i Rabbânî hazret-i Müceddid-i elf-i sânî Şeyh Ahmed-i Serhendî’ye “radıyallahü teâlâ anh ve nefeanâ bi berekâtihî” mahsûs olan yol kısaca şöyledir: İnsan 10 latîfeden meydâna gelmiştir. Bunlara letâif-i aşere (10 latîfe) denir. 5 tânesi âlem-i halktan olup,…

Yirmibeşinci Mektup

İnsanlardan eziyet ve sıkıntı olarak bize ne gelirse, hep amellerimizin cezâsı ve karşılığıdır: Beyt: Sana gam ve zulmetlerinden ne gelirse, Hep ağlamaktan ve küstâhlıktandır. Eğer büyüklere edep, küçüklere şefkat göstererek yaşansa, hiç kimse size kötülük yapamaz. Kocanıza hizmet ve itâate gayret ediniz. Zîrâ, dünyâ ve âhiretde kurtuluşunuz ve Allahü teâlânın rızâsı bundadır. Kızmayı ve üzülmeyi…