Sual: Dinimizde selamlaşmak adabı nasıldır? Kimlere selam verilir kimlere selam verilmez? Fıkıh kitaplarında bu mevzu nasıl anlatılıyor?
Cevap: 2 müslüman karşılaştığı zaman, birbirine (Selamün aleyküm) demesi ve sonra el ile musâfaha etmesi sünnettir. Musâfaha ederken günahları dökülür.
Aşağıdaki 8 kimseye, her zaman selam vermek haramdır, günahtır:
1) Yabancı kızlara, genç kadınlara selam verilmez.
2) Satranç ve her oyunu oynayanlara selam verilmez.
3) Kumar oynayanlara selam verilmez.
4) İçki içenlere selam verilmez.
5) Gıybet edenlere selam verilmez.
6) Şarkıcılara selam verilmez.
7) Aşikare günah işliyenlere selam verilmez.
8) Kızlara, kadınlara bakanlara selam verilmez.
Aşağıdaki 16 hâlde görülen kimselere, yalnız o hâlde iken selam verilmez:
1) Namazda olana selam verilmez.
2) Hatib efendiye, hutbe okurken selam verilmez.
3) Kurân-ı Kerîm okuyana selam verilmez.
4) Zikir ve vaaz edene selam verilmez.
5) Hadis-i şerif okuyana selam verilmez.
6) Yukarıda yazılanları dinliyenlere selam verilmez.
7) Fıkıh dersi çalışana selam verilmez.
8) Mahkemede, hakimlere selam verilmez.
9) Din dersi müzakere edenlere selam verilmez.
10) Müezzine, ezan okurken selam verilmez.
11) Müezzine, ikâmet okurken selam verilmez.
12) Din dersi veren muallime selam verilmez.
13) Zevcesi ile meşgul olana selam verilmez.
14) Avret yeri açık olana selam verilmez.
15) Abdest bozmakta olana selam verilmez.
16) Yemek yemekte olana selam verilmez.
Mahrem olmayan ihtiyar kadınlara selam verilir. Zaruret olduğu zamanlarda, şehvetten emin ise, musâfaha da edilir [yani eli sıkılır]. Günah işleyenler, tövbe ederse, selam verilir. Günah işlerken mâni olmak niyeti ile selam verilebilir.
Kâfirlere, ancak iş düştüğü zaman selam verilebilir. Kâfiri tebcil ederek saygı göstermek için selam veren kâfir olur. Kâfiri tazim eden, mesela üstadım, gibi sözlerle saygı gösteren, kâfir olur [İbni Âbidin, cilt 5]. Aç kimse, sofraya çağrılacağını bilirse, yemek yiyene selam verebilir. Talebe, hocasına selam verebilir.
Selam verene ve 3’e kadar aksırıp da (Elhamdülillah) diyene hemen cevap vermek farz-ı kifâyedir. İşitenlerin cevabı geciktirmesi haramdır. Tövbe etmeleri lazım olur. Mektupla gelen selamı okuyunca hemen (Ve aleyküm selam) demek farzdır. Bunu yazıp göndermek müstehaptır. Birisine selam götürmeyi kabul eden kimsenin, bu selamı götürmesi farzdır. Çünkü, üzerinde emanettir. Götürmeyi kabul etmemiş ise (Vedia) olur. Vediayı götürmek lazım olmaz.
2. kısımda yazılanlardan, baştan ikisi, selama cevap vermez. 12 numaraya kadar olanların cevap vermesi iyi olur. Dilencinin selâmina cevap vermek lazım değildir. Yerken ve içerken ve helâda iken ve çocuğun ve sarhoşun ve fasıkın selamlarına cevap vermek farz değildir. (İbni Âbidin cilt 5. sayfa 267)
(Selamün aleyküm) veya (Esselamü aleyküm) diyerek selam verilir. (Selam aleyküm) diyenlere ve başka sözlerle selam verene cevap vermek farz olmaz.
Rıyadu’n-nasıhin kitabında yazıyor ki: Fetava-i Siraciyye’de diyor ki “Bir kimseye selam verirken, cem olarak vermeli, çok kimseye verir gibi vermelidir. Çünkü, mümin yalnız değildir. Muhafaza melekleri ve (Kirâmen katibin) adındaki 2 melek onunla beraberdir.” Rıyadu’s-sâlihin kitabında, selamı cem kelimesi şeklinde söylemek lazım olduğunu bildiren hadis-i şerif yazılıdır.
(Selamün aleyküm) demek, (Ben müslümanım. Benden sana zarar gelmez. Selamettesin) demektir. Hadis-i şerifte, (Tanıdığınız ve tanımadığınız müslümanlara selam veriniz!) buyuruldu. Kâfirlere selam verilmez. Onlar selam verince, yalnız (Ve aleyküm) denir. Nikahla alması ebedî haram olan 18 kadına selam vermek câizdir. Selamlarına cevap vermek farz-ı kifâyedir. Bir sebep ile geçici haram olan, yani, o sebep kalkınca evlenmesi helal olan 7 kadına selam vermek câiz değildir. Bunların selâmina cevap vermek farz olmaz.
Zengine, zengin olduğu için selam vermek câiz değildir. Zengin önce selam verirse, cevap verilmesi farz olur. Büyüklerin çocuklara selam vermesi câizdir.
Selamda sünnet şöyledir ki önce büyük küçüğe, şehirli köylüye, devedeki ata binmiş olana, attaki merkebde olana, merkeb üstündeki yaya yürüyene, ayakta olan oturana, az olan çok olana, efendi hizmetçisine, baba oğluna, ana kızına verir. Rütbe ve nimeti çok olan önce verir. Nitekim, miraç gecesi, önce Allahü teâlâ selam verdi. 2 müslüman, birbirine aynı ânda selam verirse, her ikisinin de, birbirine cevap vermesi farz olur. Birbirinden sonra selam verirlerse, ikincinin verdiği selam cevap yerine geçer. Çok kimseye selam verildiği zaman, bir kişi, hatta bir çocuk cevap verince, ötekiler vermese de olur.
Âdem aleyhisselâmdan, İbrahim aleyhisselâma kadar, selamlaşma, birbirine secde etmekle olurdu. Sonra, bunun yerine boynuna sarılmakla oldu. Muhammed aleyhisselâm zamanında, el ile musâfaha sünnet oldu.
[Şiîler, verilen selam gibi cevap verir. Selamün aleyküm diyerek cevap verir. Aleyküm selam demezler].
Abdullah bin Selam “radıyallâhu anh” buyuruyor ki Resûl-i ekrem “sallallâhü aleyhi ve sellem” Medine’ye hicret buyurduğu zaman, mübarek ağzından ilk işittiğim hadis-i şerif şu idi: “Birbirinize selam veriniz! Birbirinize yiyecek ikram ediniz! Akrabanızın haklarını gözetiniz! Gece, herkes uyurken namaz kılınız! Bunları yaparak, selametle Cennete giriniz!”. Rıyadu’n-nasıhin’in sözü tamam oldu
Tahtavi, (Merakıl-felah) şerhinde, 174. sayfada diyor ki: (Müslümanların, birbiri ile karşılaştığı zaman, musâfaha etmeleri sünnettir. Nitekim Süleyman Ebû Davud Sicstaninin “rahmetullahi teâlâ aleyh” bildirdiği hadis-i şerifte, Ebû Zer Gıfârî “radıyallâhu anh” buyuruyor ki: (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” ile her karşılaştığımda, benimle musâfaha ederdi). (Musâfaha), iki kişinin, sağ elin avuç içlerini birbirine yapıştırıp, iki baş parmağın yanlarını birbirine değdirmesidir. Şimdi moda olan, parmakları tutarak avucuna koyarak yapılan tokalaşma, şiîlerin usulüdür. Sünnet olan ise, karşılaşınca, selam söyleşirken, sağ el 4 parmak içlerini, çıplak olarak [eldivensiz, örtüsüz karşısındakinin sağ eli dışına baş parmağı tarafına] yapıştırmaktır. Baş parmakta bulunan damardan muhabbet yayılır. Musâfaha ederken, birbirine muhabbet geçer). Müslümanların sevişmeleri, bölünmemeleri lazım olduğu buradan da anlaşılmaktadır.
İbni Âbidin, 5. ciltte, istibra babında buyuruyor ki “Camide her namazdan sonra birbiri ile musâfaha etmek bidattir. Şiîlerin adetidir. [Bayram günleri, camilerde musâfaha ederek bayramlaşmak ve namazlardan sonra, âdet etmeden, ara sıra musâfaha etmek câizdir.] İhtiyaç olduğu vakit, zimmiye selam vermek ve musâfaha etmek câiz olur. Hürmet için ise, câiz olmaz. Kâfire hürmet küfürdür. 10 yaşına gelen kız ve erkek çocukların yatak odalarını birbirinden ve ana babalarından ayırmalıdır. Âlimin, ana babanın eli öpülür. Başkasının öpülmez. Arkadaş ile karşılaşınca elini öpmek haramdır. Büyükler geldiği zaman, kalkarak karşılamak müstehaptır. Kendi gelince, kalkılmasını sevmek mekruhtur. Kurân-ı Kerîmi, ekmeyi öpmek câizdir”.
Berika kitabı, 1334. sayfasında diyor ki Selam verirken ve selam alırken eğilmek günahtır. Hadis-i şerifte, “Karşılaştığınız zaman, birbirinize eğilmeyiniz, kucaklaşmayınız!” buyuruldu. Allahü teâlâdan başkası için rükû ve secde yapmak haramdır. İbni Nüceym Zeyneddin Mısrî “rahmetullahi teâlâ aleyh” Segair ve Kebair kitabında, el ile selam vermek günahtır diyor. İsmail Sivasi, bunu açıklarken, “Çünkü, el ile selam vermek, kâfirlerin adetidir” diyor.
İmâm-ı Rabbânî “rahmetullâhi aleyh”, 265. mektupta buyuruyor ki: (Müslümanların haklarını gözetmek lâzımdır. Hadis-i şerifte, (Müslümanın müslüman üzerinde 5 hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenazesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevap vermek) buyuruldu. Fakat, çağırılan yere gitmek için, şartlar vardır. İhya kitabında diyor ki (Yemek şüpheli ise, sofrada ipek kumaş, altın, gümüş varsa, tavanda ve duvarlarda canlı resmleri varsa, çalgı çalınıyorsa, oyun oynanıyorsa, böyle olan yere gidilmez. Zalimin, bidat sâhibinin, fasıkın ve kötü kimselerin ve övünmek için çok para harcamış olanın davetine de gidilmez). Şir’atü’l-İslam kitabında diyor ki “Riya, gösteriş için yapılan davete gidilmez”. Muhit kitabında diyor ki “Oyun oynanan, çalgı çalınan, müslümanlar çekiştirilen, içki içilen davete gidilmez”. Metalibü’l-müminin kitabında da böyle yazılıdır. Böyle maniler bulunmayan davete gitmek lâzımdır. Bu zamanda, böyle davet az bulunur. Bakıcısı bulunan hastayı ziyaret sünnettir. Kimsesi yok ise, yoklamak vâcib olduğu Mişkat haşiyesinde yazılıdır. Müslümanın cenaze namazını kılmalı, hiç olmazsa birkaç adım cenazede bulunmalıdır). 265. mektup tercümesi tamam oldu.
İbni Âbidin (Hazar ve ibaha) kısmında diyor ki “Haram olan şeyler, odada ise gidilir. Sofrada ise gidilmez. Bilmeyerek gidildi ise, kalbi ile beğenmeyerek oturulur veya bir bahane ile geri dönülür. Çünkü, haram işlememek için, sünnet terkedilir. Gıybet söylemek veya dinlemek, çalgıdan ve oyundan daha büyük günahtır. Söz veya makâm sâhibi ise, sofrada günaha mâni olmalı veya geri dönmelidir”.
(Mâ-lâ-bütte)de, zekat bahsi sonunda diyor ki “Gelen misafire 3 gün ziyafet vermek, müekked sünnettir. Sonraki günlerde müstehaptır”.
Hadika’da, dil afetlerinin sonunda diyor ki “Birinin evine, odasına, bahçesine girileceği zaman izin istemek vâcibdir. Kapıya vurarak, zili çalarak veya seslenerek, mesela selam vererek izin istemeden içeri girmemelidir. Ana baba, çocuğunun, çocuk, bunların odasına gireceği zaman da izin istemelidir. İzin 3 defa istenir. Birincisinde izin verilmezse, 1 dakika kadar sonra, 2. defa istemeli, yine verilmezse, 3. defa istemelidir. Yine izin verilmezse, [4 rekat namaz kılacak kadar beklemiş ise], içeri girmemeli, gitmelidir. Kapı aralanırsa, aradığı kimseyi sormadan önce, kendini tanıtmalıdır. [Telefon edince de, önce kendini tanıtmalıdır.] İçeri girmeye rızası olduğu bilinen kimsenin yanına izin almadan girilebilir”.
Süleymaniye kütüphanesi, Laleli kısmında (3653) sayılı kitabın başında, Ahmed ibni Kemâl efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” Kitabü’l-feraid’de diyor ki “Ebû Ümame’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Başkalarına benzeyenler bizden değildir. Yahudilere ve hristiyanlara benzemeyiniz! Yahudiler parmakları ile işaret ederek, hıristiyanlar elleri ile işaret ederek, mecusiler de eğilerek selam verir) buyuruldu. Kitabü’s-sünnet-i vel cemaa’da diyor ki selama cevap veriniz! Selam olarak parmakla veya el ile işaret etmek, yahudi ve hıristiyan adetidir. Birini görünce kendi elini veya onun elini öpmek ve eli göğse koymak ve eğilmek ve yere kapanmak da mecusi adetidir”. Fetava-i Kariü’l-Hidaye’de ve Şir’atü’l-İslam’da diyor ki “Parmak ile işaret ederek selam vermek yahudi adetidir. El ile selam vermek de hıristiyan adetidir. Müslüman böyle selam vermemelidir”. Mazhar-i Can-ı Canan, eli başa kaldırarak ve eğilerek selamlaşmaya mâni olurdu.
Camiul-ezher kibar-ı ulemasından olup 1361 [m. 1942] de vefât eden eşşeyh Ali Mahfuz “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (El-ibda) kitabının 362. sayfasında diyor ki (İslamiyete uygun selam vermek unutuldu. Bu, çok kötü adettir. Günaydın demek, el işareti ile selamlaşmak, baş eğmek, yabancı müslümanı görünce selam vermemek, eve girince gördüklerine selam vermemek çok fenâdır. Sünneti terketmektir). Camiul-ezher profesörlerinden şeyh Abdullah-i Dessuki ve şeyh Yusuf-i Decvi, (İbda) kitabının sonuna takriz yazmışlar, kitabı övmüşlerdir.