Sual: Yemin keffareti nedir? Hangi sözler dinen yemin sayılır? Yemin keffareti nasıl ödenir?
Cevap: Yemin, kuvvet demektir. Sözün, niyetin, işi yapmak veya yapmamak arzusunun kuvvetli olduğunu gösterir. Yemin yerine, half, hilf ve kasem kelimeleri de kullanılır. Yemin 3 türlü olur:
1) Gamus [günaha ve Cehenneme sokucu] yemindir. Geçmişteki bir şey için, bile bile yalan söyleyerek, yemin etmektir. Büyük günahtır. Pişman olunca tövbe, istiğfar edilir. Kefaret verilmez.
2) Mün’akıde yemindir. İlerde yapacağım veya yapmayacağım diyerek söylenen yemindir. Bu da 3 türlü olur. Üçünde de, yemini bozunca, kefaret vermek lâzımdır. Yemin bozmadan önce, kefaret verilmez:
A) Zaman bildirilmez. Ahmed’i döveceğim diye yemin edince, ikisi de sağ kaldıkça döğmezse, yemin bozulmaz. Biri ölünce bozulur. Çünkü, yapacağım diye yemin edince, o işi yapması ölünceye kadar vâcib olmaz. Dövmeyeceğim diye yemin edince, ölünceye kadar döğmezse, sonsuz olarak bozulmaz. Çünkü yapmaması hemen vâcib olur. Bir kere döverse, bozulur. Kefaret verir ve yemin biter. İkinci döverse, bir daha kefaret vermez.
B) Zaman bildirilendir. Zamanı gelmeden bozarsa, kefaret lazım olur. Zamanı gelmeden önce ölürse, yemin bozulmaz.
C) Şarta bağlanan yemindir. Yemin ettiği şeyin yapılıp yapılmamasını, kendinin veya başkasının bir şeyi yapıp yapmamasına bağlamaktır. Kendisi veya karşısındaki bir şeyi yapmaya hazırlanırken, bunun yapılmaması için (Eğer bunu yaparsan…), veya oturan 2. bir kimseye bir şey yaptırmak için (Eğer bunu yapmazsan…) dedikten sonra başka bir şeye yemin etmektir. Bu yeminin sahih olması için, birinci hâlde, o işi, zaman söylenmedi ise, hemen yapması, zaman söyledi ise, zamanın sonuna kadar yapması; 2. hâlde ise, yapmaması veya yapmaktan âciz olması lâzımdır. 1. kimse yapılması lazım gelenden âciz olursa, yemin sahih olmaz. Zaman söylenmedi ise, vazgeçip sonra yaparsa, yemin ikincisinde sahih olur. Birincisinde sahih olmaz. (Kalkıp eve gelmezsen, vallahi seni döverim) deyince, hemen kalkıp, halaya girer, sonra giyinir eve gider. Anahtarı almak için tekrar gelir ve ikinciye eve giderse, yemini sahih olmaz. Çünkü bu işler, eve gelmeyi geciktirmek sayılmaz. Onu döğmesi lazım gelmez. Hazırlanan kadına (Sokağa çıkarsan, boş ol!) denilse, kadın oturup, sonra kalkar, çıkarsa boş olmaz. Çocuğu döğmeye kalkan adama (Bunu döversen, seninle konuşmam!) diye yemin edilse, adam biraz oturup sonra döverse, konuşmaması lazım gelmez. Beraber yiyelim, diyene, (Seninle yersem…) diye, yemin edip gitse, sonra gelip yeseler, yemin olmaz.
3) Lagv [boş yere] yemindir. Geçmiş bir şey için zan ile yanlış yemin etmektir. Bunda, günah da, kefaret de yoktur.
Üç yeminde de, unutarak, zorlanarak yemin etmek veya yemini bozmak, bunları bilerek, isteyerek yapmak gibidir.
Mün’akıde yeminin sahih olması için, yemini yerine getirebilmek, aklen veya fiilen mümkün olmalıdır. Zaman bildirmiş ise, zamanın sonuna kadar mümkün olmalıdır. Çünkü, yemini yerine getirmek, zamanın sonunda vâcib olur. Mümkün olmayan bir şeye yemin etmek günahtır. Vallahi hakkını yarın sabah vereceğim deyince, sabah olmadan, ikisinden biri ölürse, yemin sahih olmaz. Çünkü, vaktin sonunda, yemini yerine getirmek mümkün değildir. Bu küpün suyunu bugün içeceğim diye yemin edince, küpte su yok ise veya var iken, gün bitmeden döküldü ise, yemin sahih olmaz. Zaman bildirmedi ise, küpte su yok ise, yemin yine sahih olmaz ise de, su var iken, yeminden sonra döküldü ise, yemin sahih olur ve içmediği için, bozulmuş olup kefaret lazım olur. Çünkü zaman bildirilmeyen yemini yerine getirmek öleceği zaman vâcib olur ise de, öleceği zaman yapmak ve yapamayınca kefaret veya vasiyet etmek meşakkat olduğundan, imkan bulunca yapmak vâcib olur.
Semaya çıkacağım veya şu taşı altın yapacağım diye yemin edince, yapmadığı için, hanis olup kefaret verir. Çünkü fen bunu yapamıyor ise de, aklen olmayacak şey değildir. Melekler ve birkaç Peygamber “salevâtullahi aleyhim ecma’în” göğe çıktığı gibi, taşı meydana getiren atomlar da altın atomları haline dönebilir.
İbni Âbidin, talakı anlatırken diyor ki “Şu işi yaparsam, bana helal olan her şey haram olsun, diye, iki iş için 2 kere söylerse, birinci işi yapınca, zevcesi bir bain boş olur. Sonra ikinci işi yaparsa, ikinci defa boş olur. Çünkü ikinci işi yaparken, zevcesinin nikahında bulunmaması, ikinci yeminin sahih olmasına tesir etmez. İkinci yemini söylerken nikahında bulunduğu için, bu yemini de sahih olmuştur”.
Mülteka ve Dürrü’l-muhtar kitaplarında diyor ki (Yemin etmek 3 türlü yapılır: Allahü teâlânın isimleri ile küfre sebep olan bir şeyi şarta bağlamakla ve talaki boşamayı şart etmekle [şart olsun demekle] yemin edilir. Allahü teâlânın isimleri ile yemin, ya harf ile veya kelime ile olur. İsmin başında (bi, ta, ve) harflerinden biri söylenip, ismin sonu esre okunursa, yemin olur. Yemin, yalnız Allahü teâlânın isimleri ile olur. Başka şeylerle müslüman yemini olmaz. Allahü teâlânın isimlerinden, Halim, Âlim, Cevad gibi, insanlar için de kullanılan bir isim ile yemin ederken, Allahü teâlânın ismi olduğunu niyet etmek lazım olur. Yemin etmek adet hâlini alan bazı sıfatları ile de yemin câizdir. Allahü teâlânın kudreti veya azameti, rahmeti için demek gibi. Kurân-ı Kerîm, Peygamber “salevâtullahi aleyhim ecma’în”, Kâbe için diyerek yemin olmaz. Namusum üzerine söz veriyorum, şerefim üzerine doğru söylüyorum demek, yemin değildir. Canın için, başın için gibi yemin etmek haramdır. Allah için yemin ediyorum demek, yemin olur. Allaha Ahd ediyorum, Allaha misak ediyorum, yemin olur. Kasem ediyorum, half ediyorum, yemin ediyorum veya … ederim yahut eşhedü diyerek, Allahü teâlânın ismini söylememek de yemin olur. Ahtım olsun, nezrim olsun, yeminim olsun demek yemin olur.
Eğer bunu yaparsan kâfirsin veya yahudisin yahut hristiyansın veya Allahsızsın gibi küfre sebep olan bir şey demek veya bunları … olacaksın veya … ol diye söylemek, hepsi yemin olur. Karşısındaki kimse o işi yapınca, yemin bozulur. Bunları yemin niyeti ile söyledi ise, yemin eden kefaret verir. Eğer, onun kâfir olmasını isteyerek söyledi ise, yemin eden kâfir olur. Çünkü, küfre râzı olan kâfir olur. Müslümana kâfir diyen, kasıt etmese de, kâfir olur. Kendisine kâfir diyene, (Efendim, buyur!) gibi cevap veren kâfir olur. Cevap vermemeli veya reddetmelidir.
Bu odaya girersem, fâiz yemek helal olsun demek veya her şeyi yemek bana haram olsun demek, ikinci türlü yemin olur. Çünkü, fâiz, her dinde haramdır. Helal olsun demek küfürdür. Her şey haram olsun demek, yemesi, içmesi her dinde helal olan ekmek, su gibi şeyler haram olsun demek olup küfürdür. Küfre sebep olan şeyleri, yemin niyeti ile söylerse, kâfir olmaz, yemin etmiş olur.
Eğer bunu yaparsan, Allah’ın gazapı veya laneti sana olsun. Yahut, zina etmiş ol, hırsız ol, şarap içmiş ol, fâiz yemiş ol demek yemin değildir. Çünkü, bu sözlerle yemin etmek, müslümanların adeti değildir. Üzerime hak olsun demek yemin olmaz. Allah hakkı için demek yemin olur. Bihakkıllah demektir. (Allaha and içiyorum) demek yemin olur.
İbni Âbidin buyuruyor ki yanından geçerken, kalkmak isteyene, (Allah aşkına) veya (Allah için) kalkma derse, o da dinlemeyip kalksa, söyleyene bir şey lazım gelmez. Fakat, ötekinin Allahü teâlânın ismine saygı göstermesi, and verilen işi yapmaması lâzımdır. Görülüyor ki bir işin yapılmasına veya yapılmamasına devam edilmemesi için and veren, yemin etmiş olmaz. Bir işe başlamak için and verirse, yemin olur. Öteki yapmazsa, and verenin kefaret vermesi lazım olur. Karımın boş olmasına yemin ederim demek, yemin olmaz. Kendi malını haram ederek yemin etse, haram olmaz. Mesela, şu elbisem haram olsun ki… derse, sözünü bozarsa, elbisesi haram olmaz. Fakat, o elbiseyi kullanınca kefaret vermesi lazım olur. Her helal, üzerime haram olsun derse, yemini bozunca, yenen ve içilen şeyleri haram etmiş olduğu gibi, niyet etmemiş ise dahi, evli ise karısı bain talak ile bir kere boşanmış olur. Ayrıca, kefaret vermesi lazım olmaz. 3 kere boşanmayı niyet etmiş ise, 3 kere boş olur. Bu işi yaparsam zevcem boş olsun, zevcem bana haram olsun demek de böyledir. Her şey haram olsun diyen kimse evli değilse, yemin etmiş olur. Yeminini bozduktan sonra, malından yer, içerse kefaret lazım olur.
Bir kimse, nezir olunmak şartları bulunan bir şeyi, yapmak isteyerek nezir ederse, nezir olur. Yapması vâcib olur. Mesela, Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun derse yahut gaib olan şeyi bulursam, bir ay oruç nezrim olsun derse ve o şeyi bulsa, oruç tutması vâcib olur. Kefaret vermekle kurtulamaz.
Nezri, yapmak istemediği bir şarta bağlarsa, mesela, falancanın çantasını çalarsam, bir ay oruç nezrim olsun derse, çalmadan oruç tutar veya yemin kefareti verir.
Yemin ederken inşaallah derse, yemin olmaz.
Mushaf hakkı için demek veya Mushafa elini koymak yahut Mushafı gösterip bunun hakkı için demek, yemin olur. Çünkü, böyle yemin adet olmuştur.
Dürrü’l-muhtar’da buyuruyor ki yemine bağlanan işi anlatan kelimenin, Şâfiî mezhebinde lügat mânâsına bakılır. Malikide, Kurân-ı Kerîmde kullanılan mânâsına, hanbelide ise, yemin edenin niyet ettiği manaya bakılır. Hanefi mezhebinde, o zamanda, o memleketlerde, o kelimenin kullanılması adet olan mânâsı kabul edilir. Mesela, hayvana binmiyeceğim diye yemin edince, insanın sırtına binerse, yemini bozulmaz. Çünkü, lügatta, insan (Hayvan-ı natık) diye tarif edilir ise de, insana hayvan demek adet değildir. Direk üstüne oturmıyacağım diye yemin eden kimse, dağ üzerine oturursa, yemini bozulmaz. Kurân-ı Kerîmde dağa, direk buyuruldu ise de, böyle demek adet olmamıştır. Ev yıkmıyacağım diye yemin eden kimse, örümcek yuvasını bozunca, yemini bozulmaz. Kurân-ı Kerîmde, örümcek yuvasına da ev buyuruldu ise de, buna yuva demek adettir. Yemin eden kimse, kelimenin Kurân-ı Kerîmdeki veya lügattaki mânâsını niyet ederek yemin ettim derse, sözü kabul edilir. Fakat, kelime mecaz olarak, yani mânâsı dışında kullanılıyorsa, böyle adet olan manaya niyet ettim demesi kabul edilmez. Fülus ile bir şey almam diye yemin eden, altın ile satın alınca, yemini bozulmaz. Çünkü fülus, üzeri damgalı bakır paranın ismidir. (Hiçbir şey satın almam) demek istedim denemez. Böyle demek adet olsa da fülusun mânâsı açıktır. Bu manayı adet değiştiremez. Kapıdan çıkmıyacağım diyen kimse, pencereden çıkarsa, kırbaç vurmayacağım diyen, sopa vurursa, yemin bozulmaz. İbni Âbidin, evlenmesi haram olanları anlatırken, birisinin yüzüne bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki görüntüsüne bakabilir. Çünkü, bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir diyor. [Bunun gibi, hoparlörde ve radyoda işitilen de, insanın sesi değildir, benzeridir.]
Haram işlemek, ibâdet yapmamak için yemin eden, bozar. Sonra kefaret verir.
Yemin kefareti için, bir köle azad eder. Yahut, zekat alması câiz olan, erkek veya kadın on fakire, bütün bedeni örtecek kadar, bir kat çamaşır verir veya aç olan 10 fakire 1 gün 2 defa taam ibaha eder, yani doyurur. 1 günün 2. defasında, başkalarını doyurması câiz olmaz. Bunun için, 20 fakiri sabah doyurursa, onunu akşam da doyurması veya onuna sadaka-i fıtır kadar mal temlik etmesi de lazım olur. Fakirlerin hepsini aynı günde doyurmak şart değildir. Sonraki günde, evvelki gündekileri veya başkalarını doyurabilir. 1 fakire, 10 gün, birer takım çamaşır vermek veya her gün iki defa yahut 20 gün birer defa doyurmak da olur. 10 fakire 1 kere veya 1 fakire 10 gün, her gün 1 kere yarım sa’ buğday veya un veya ekmek yahut bu değerde [kumaş, havlu, mendil, çorab, et, pirinç, çamaşır, terlik, ilaç veya din, fen, ahlak kitabı gibi] başka mal, altın, gümüş para temlik, yani vermek de olur. 1 fakire 10 günlüğü, 1 günde verirse, hepsi 1 günlük olur. 10 fakirin her birine 1 günde yüzlerce sa’ verilse, yine 1 yemin kefareti olur. Ölü için yapılan yemin kefaretinde de böyledir. Doyurmak ve mal vermek için, başkasını vekil etmek, sonra buna ödemek câizdir. Bu üçünden birini yapamayan fakir, 3 gün ardarda oruç tutar. Bu oruçlara, gece niyet edilir. Kadın 3 günü tamamlamadan hayız başlarsa, oruca devam etmez. Hayız bittikten sonra, yeniden 3 gün tutar. Ramazan orucunun kefareti böyle değildir. Hinsten, yani yemini bozmadan önce kefaret sahih olmaz. Yemin kefaretini geciktirmek günahtır.
Damad kitabında diyor ki: Çeşitli yeminlerin kefaretleri ayrı yapılır. (Vallahi verrahmani verrahimi şu işi yapmam) derse, 3 yemin olur. O işi yaparsa, 3 kefaret lazım olur. İbaha, yani doyuracak taamı alması için, fakire fülus [kağıt para] vermenin câiz olduğu Hindiye’de ve Bedâyı’da yazılıdır. Kefaret yaparken niyet etmek lâzımdır.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki (Tüccarın, pazarcıların çoğu facirdir!) Sebebini sorduklarında, (Alış verişleri helal olmaz. Çünkü, çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söylerler) buyurdu. Bir hadis-i şerifte, (Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan kimse, kıyamet günü, Allahü teâlâyı gazaplı görecektir). Bir hadis-i şerifte, (İman sâhibi, her kabahati yapabilir. Fakat, hiyanet yapamaz ve yalan söyleyemez) ve bir hadis-i şerifte de, (Yalan 3 yerde câiz olur: Harpte [ve her zaman, din düşmanlarının zararından korunmak veya müslümanları korumak için]. İkincisi, iki müslümanı barıştırmak için, birinden diğerine iyi laf getirmek. Üçüncüsü, zevcelerini idare etmek için) buyuruldu. Zalimden, bir müslümanın bulunduğu yeri, malını, günahını saklamak câizdir. İki müslümanın, kadın ile erkeğin arası açılmasını önlemek için, malını korumak için, müslümanın sırrı, aybı meydana çıkmamak için ve bunlar gibi haramları önlemek için, yalan câiz olur. Ölmemek için leş yemeye benzer.
Tarîkat-ı Muhammediye’de diyor ki: (Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”, (Yalan yere yemin, büyük günahtır) buyurdu. Bir hadis-i şerifte de, (Yalan yemin ederek bir müslümanın hakkını alan kimsenin gideceği yer, Cehennemdir) buyurdu. Doğru olarak çok yemin etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemin etmek çok çirkindir. Şarkılarda, temsillerde, eğlencelerde yemin etmek böyledir. Birkaç yemini bozarsa, hepsi için ayrı ayrı kefaret yapması lâzımdır. Kefaretler, zekat gibi, ibâdet-i maliyidir. Malını fakirlere bir vekil vasıtası ile vermesi câiz olur. Fakat, kendisinin, malı ayırırken veya fakire verilinceye kadar niyet etmesi lâzımdır).
İbda kitabı, 407. sayfada diyor ki (Hadis-i şerifte, (Babam hakkı için diyerek yemin etmeyiniz! Yemin, Allah ismi ile olur) buyuruldu. Ebû Davüd’deki hadis-i şerifte, (Emânet, yani namus için yemin eden, bizden değildir) buyuruldu. (Allahtan başka bir isim ile yemin eden kâfir olur) hadis-i şerifini Tirmizi “rahmetullahi teâlâ aleyh” bildiriyor. Babanın başı için, canın, başın için, Kâbe için, namus için, falan Velînin toprağı için gibi yemin etmeler yaygın hâl almıştır).
Uyunü’l-besair’de diyor ki (Kâfirin yemin etmesi ve kefaret yapması sahih olmaz). Bundan anlaşılıyor ki kâfirlerin, mürtedlerin and vermeleri sahih olmaz. Bunların and verdikleri şeyleri yapmak lazım olmaz.
Hadika kitabının dil afetleri kısmında diyor ki (And vererek, mesela (Allah aşkına) diyerek bir kimseden dünyalık şey istemek câiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların mel’un oldukları bildirildi).
Dürer ve Gurer’de ve İbni Âbidin 5. ciltte ve Hadika’da diyor ki; bir müslüman, (Allah hakkı için şunu yap) derse, bunu yapmak lazım olmaz, yani yapmamak günah olmaz ise de, tâat, hatta mubah olan şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahut ölü veya diri bir Velî hakkı için duâ etmek haramdır. Çünkü, kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihad etti ise de, böyle duâ etmek, (Ya Rabbi, onlara vermiş olduğun hak için) niyeti ile câiz olur. Çünkü, Rum sûresinin 47. âyetinin meâl-i şerifi, (Üzerimize hak oldu ki müminlere yardım ederiz)dir. Enam sûresinin 12. âyetinin meâl-i şerifi, (Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı) olup merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir. Bezzaziye fetvasında, ölü veya diri, Peygamberlerin ve Evliyânın hürmetleri için duâ etmenin câiz olduğu bildirilmektedir. Bu vesikalar, vehhâbîlerin Ehl-i sünnete bu sebepten de muhalefetlerinin haksız olduğunu açıkça göstermektedir.