Sual: İnsan ahirete niçin inanır?
Cevap: Ahirete inanmak, Allahü teâlâya inanmak gibi çok mühimdir. Ahiret olmazsa, dünyada mükafatlandırılmayan iyilikler ve cezası çekilmeyen fenalıklar, haksızlıklar, karşılıklarını göremeyecektir. Bu hal, en ince sanatları, en ince düzenleri bulunan, bu gördüğümüz âlem için çok büyük bir kusur olur. En küçük bir hükümetin, hatta herhangi bir topluluğun bir adalet mahkemesi bulunuyor da, kainat dediğimiz şu muazzam âlemin bir mahkeme-i adaleti bulunmaz mı? İnsanların hakkını vermek için ahirete ihtiyaç o kadar mühimdir ki Avrupa’nın fikir adamları fen yolu ile Allahü teâlânın varlığını anlayamadıkları hâlde, ahlak ve adalet üzerinde düşünerek, bu varlığı söz birliği ile kabul etmektedirler. Ahlak üzerinde düşünerek, Allahü teâlânın varlığını anlamak demek, daima aldanabilen ve manevi mesuliyetleri kontrol edemeyen ve herkesteki kuvveti başka başka olan Vicdanın, ahlakı korumaya kadir olamaması ve dünyada her şey çok düzgün, çok güzel yaratılmış iken, faziletlerin değerlendirilmemesi ve nice kötülüklerin yayılmış ve muhterem olması görüldüğünden, bu yolsuzlukların ahirette ödenmesine ihtiyaç bulunması demektir.
İmanın şartlarından birisidir. Öldükten sonra, tekrar dirileceğimize inanmayan imansız olur, kâfir olur. Ahirete böyle giderse, ebedî olarak Cehennem azâbına mahkum olur. Bugünkü insanların çoğunun buna inanmayan bir görünüşleri var. Bunlar, hayatı yalnız dünyada rahat etmek ve iyi yaşamaktan ibaret sanıyor. Gaye, sanki dünyada eğlenmek, gezmek, rahat etmek, zengin olmaktan ibarettir. Bu insanlar, öldükten sonra, tekrar dirileceklerine ve hesaba çekileceklerine inanmıyor görünüyor. İnsanlar, bu derece hissizlik içinde yaşayamaz. Bu kadar kayıtsızlığın mânâsı, bu olsa gerektir.
Öldükten ve toprak ve toz haline geldikten sonra, tekrar dirilmenin mümkün olmadığını söyleyenlerin sayısı az değildir. Bunu söyleyenler şüphesiz imansız, dinsiz, zavallı insanlardır. Tekrar dirilmek mümkün değildir diyenlere verilecek mantıki cevaplar vardır. Allahü teâlânın azameti, bir insanı hiç yoktan (bir damla sudan) yaratmaya muktedir de, 2. defa yaratmaya muktedir değil midir? Gözümüzün görebildiği âlemlerin ve dünyadaki muhteşem eserlerin yaratıcısı, bir insanı tekrar diriltmekten nasıl âciz olabilir? Ağaç, kışın yapraklarını döker. Kuru dallar ile cansız zannedilir. Bunlar, bahar gelince tekrar canlanmıyor mu? Büyük Mevlânâ Celâleddîn “kuddise sirruh”, “Toprağa ekilen hangi tohum toprağın yüzüne canlı olarak çıkmamıştır?” diyerek, toprağa gömülen insanların tekrar canlanacaklarına işaret etmiştir. Bu mevzuda Hazret-i Ali’ye “kerremallahü vecheh” atfedilen aşağıdaki mantıki muhakeme ne kadar güzeldir.
Ahmed, ahirete inanmıştır. Ahmed’in arkadaşı Kaya, tekrar dirileceğine inanmıyor. Ahmed, Kaya’yı ikna için, çok uğraşıyor. Muvaffak olamıyor. Nihâyet Ahmed, Kaya’ya şunları söylüyor: (Ben ahirete inanarak Allahü teâlânın bütün emirlerini yapıyorum. Allahü teâlânın emirlerini yapmak için, belki senden biraz fazla yoruluyorum, zahmet çekiyorum. Namaz kılıyorum, oruç tutuyorum. Sen bunları yapmıyorsun. İkimiz de ihtiyarladık ve ikimiz de öldük. Daha mezara girer girmez, ahiret var mı, yok mu, belli olacaktır. Eğer ahiret varsa, ben kazandım. Orada itibarım ve rahatım yerinde demektir. Eğer ahiret yoksa, ben hiçbir şey kaybetmem, dünyadaki yorgunluğumla kalırım. Sana gelince: Eğer ahiret yoksa, ne kardasın, ne ziyandasın. Ama, ahiret var olduğuna göre, mahvoldun demektir. Artık Allahü teâlânın bitmeyen, ebedî azâbı senin yakanı bırakmayacaktır. Bu mantıki muhakemeye göre, hangimizin yolu doğru yoldur. Bunu senin anlayışına bırakıyorum). Bu muhakeme tarzındaki mantıkın kuvveti karşısında, söylenecek tek söz yoktur. Şunu da işaret edelim ki ahirete şüphe ile inanmak iyi bir inanış değildir. Tam ve şüphesiz inanmak lâzımdır.
Tavsiye Yazı –> Bir İhtiyar Müslümanın Kızına Nasihati