Sual: Dinde reformcu (İlerici, taklitçi hanım kız, hristiyan kızı gibi, çıplak gezmek istiyor. İstediği erkekle flört yapmak istiyor. İstediği zaman, istediği yere gitmek istiyor. Dinini, ahlakını ve adetlerini parçaladığının farkında bile değildir. Örtülü müslüman hanımlarına nefretle, alay ederek bakıyor. Hatta, bunlara sövüyor. Bir erkek, köprü başında, çarşıda, eğlence yerinde, komşudaki toplantıda, vapurda, mektepte rastgele bir kızla tanışıyor, anlaşıyor ve evleniyor. Fakat böyle olan evlenmenin yarın için müthiş bir ahlak düşüklüğünü hazırladığından haberleri yoktur.
Dünyanın her köşesinde kadının namusu, başka türlü anlaşılır. İslamiyette kadının namusu, tesettürle başlar. Müslüman kadının, akrabasından hangi erkeğe görüneceğini ve kimlere görünmeyeceğini, din açıkça bildirmiştir. Kadın bunlara uydukça namusludur. Bu namus gevşediği dakikada, ahlak bozukluğu başlar. Şimdi evli erkekler, çıplak kadınları ile sokağa çıkıyorlar. Zevc ve zevce, ayrı ayrı zevklerini başkalarında arıyorlar. Erkekler içki yerlerine, kumarhanelere, umumhanelere gidiyorlar. Her ahlaksızlığı yapmaktan çekinmiyorlar. Kadınlardaki ahlak bozukluğuna kocaları sebep oluyor. Bir üniversitelinin bir fahişe ile evlendiğini gördüm. Kafasında kirli hatıralar yerleştirmiş olan bir kadın, afif bir zevce olamaz. Tanıdığım evli bir adam, karısı ile birlikte aile toplantılarına gidiyor. Karısı bir baba ile bu adam da, genç bir ana ile sevişti. Bir gün dördünü bir arada gördüm. Başka ilerici birisi, yine ilerici bir kadınla evlendi. Eşini arkadaşlarına çırılçıplak çıkarıyordu. Erkek evde yok iken, kadın, erkek misafirleri kabul ediyordu. Nihayet, bunlardan birini sevdi. Zevcinden ayrıldı ve yuva yıkıldı. Fakat bir ay sonra, bir başkasını da sevdi.
Mektep bir terbiye yeri, bir fazilet ocağı iken, üzülerek söyleyeyim ki en terbiyeli çocuklar bile burada ahlaklarını kaybediyorlar. Çocuk mektepte çirkin sözler, kötü huylar öğreniyor. Çocuklar mektepte ve sokakta öğrendikleri çirkin şeyleri, aile ocağına kadar yayıyorlar. Evdekilerin dini, ahlaki hareketlerini beğenmediklerini söylemekten çekinmiyorlar.
Hanımlarımızın musikiye, çalgıya tutulmaları da, bir afet hâlini almıştır. Musikinin ruhta yapacağı heyecan yerine, haris, tembel ve hayallerindeki zevklerin mahrumiyeti ile içi yanan sarhoş kimselerin nağmeleri dinlenir, bunlar yalnız raks etmek, dans etmek ve kucaklaşmak gibi en aşağı hayvani hisleri okşar. Radyoda ve televizyonda dinlenilen şarkılara da dikkat ediniz. Hep birbirini kucaklamak arzusu ile çırpınan şehvetli kimselerin niyazları, maceralarıdır. Evlerden gelen radyo seslerinde bu mânâlar analiz edilirse, ailelerde din, ahlak, ar ve hicab perdelerinin sıyrılmakta olduğu görülür. Caz takımı başlayınca ruhların bağlı olduğu gizli, sihirli bir telle, bütün varlıklar kımıldanır. Başları ile elleri ile ve vücutlarının her parçası ile birbirine aşk ilan ederler. Bazen, sekiz-on, hatta 15 erkeğin bir kadın peşine takılmasını, ilkbaharlarda böyle grup halinde dişilerini takip edip sıkıştıran, kedilere ve köpeklere benzetirim. Erkek, yabancı bir kadına karşı irtikab ettiği namussuzluğun, başka bir erkek tarafından kendi valide, hemşire veya refikasına karşı yapılacağını düşünebilirken, yine bunu yapması, namus duygusunun onda yokluğundan değil de, nedendir, sorarım? Köylerde din ve ahlak duygusu devam ettiği için, fuhuş ve sefahet azdır) diyor. Buna ne cevap vermek lazım?
Cevap: Dinde reformcunun yukarıdaki uzun yazılarında, kadınlar hakkında dikkate değer ve ibret verici hakikatler bulunmakla beraber, bu karışık sorunun çözülmesi için, belli başlı bir prensib ortaya koymamıştır. Bu sosyal hastalıklar, insaflı bir kalemle, görüldükleri gibi yazılmıştır. Avrupa kadınlarını İstanbul’daki müslüman denilen kadınlardan üstün tutarak, açık saçık gezmelerinin oralarda kötü olmadığını bildiriyor. İstanbul gençlerinin de, onlar gibi yetişmesini istediği anlaşılıyor. Köylü kadınlarımızın fazla namuslu olmalarına da, ilmi esaslara dayanmadığı için, çabuk bozulabilir diyor. İstanbul’daki ilimli, ilerici kadınlar arasındaki kendi zamanındaki ahlak düşkünlüğünü, kendisi acı acı anlattığına göre, kadınları fenalıktan korumak için, hangi bilgilerin öğretilmesini istediği anlaşılmıyor.
Namusun ve iffetin pek kıymetli ve pek övünülecek güzel bir sıfat olduğunu âlim ve cahil herkes bilir. Fakat, çok kimse, bu bilgisine uygun hareket etmez. Dinde reformcunun, köylerdeki namusun fazla olduğu hâlde, namus fikrinin zayıf olduğunu bildirmesi, doğru bir düşünce değildir. Bilgisiz ve şuursuz olarak yerleşen adetler ve akideler, mukaddes ananeler haline geldikten sonra, akla ve bilgiye dayanan düşüncelerden ve teorilerden daha kuvvetli olur. Allah korkusunun ve din ve ahlak gibi kuvvetli temellere dayanan namus ve iffet duygusunun, ilmi esaslardan mahrum olduğunu kabul etmek de, büyük bir haksızlıktır.
Tavsiye Yazı –> İslamiyetin Kadına Bakışı Nasıldır?