Sual: Allahü tealadan korkmalı mıyız?

Cevap: Allahü teâlâdan korkmak ve Allahü teâlâyı sevmek, ibâdetlerin en makbulüdür. Allahü teâlâdan korkmak ve Allahü teâlâyı sevmek, bir bilgi işi olmakla beraber, aynı zamanda, bir çalışma, bir gayret işidir. Herkes kolaylıkla bunları elde edemiyor.

Allahü teâlâ, istediklerine kendisini sevdirir. Korku ve haşyet verir. Bunu herkese nasip etmiyor. Nasip ettiği kulunu seviyor demektir. Çok kimse, uzun gayret, telkinler, çalışmalar sonunda bu mertebeye erişiyor.

Allahü teâlâdan korkmak ve Allahü teâlâyı sevmek için pekçok sebep vardır:

Allahü teâlâdan korkmak için sebepler:

Dünyada insanın başına gelen felaketleri düşünelim: Hastalanmak, yaralanmak, vücudun bir parçasından mahrum olmak, aç kalmak, susuz kalmak, fakir olmak, akıldan mahrum olmak, çoluk ve çocuğunun başına felaketler gelmek, yangınlar, zelzele…. gibi mahluklar vasıtasıyla veya doğrudan doğruya Allahü teâlâ tarafından insanlara takdir edilen felaketler, elemler, Allahü teâlâdan gelmektedir. Dünyadaki elemler nihâyet geçicidir. Ahiretteki ise, ebedidir. Oradaki azap, bitmeyen bir azaptır. Yahut, imanla ahirete intikal etmiş günahkar bir müslüman ise, Allahü teâlânın irâde ettiği kadar, azap görecektir. Ahiret azâbı, kabre girildiği andan itibaren başlayacaktır. Bütün bunlar Allahü teâlâdan korkmak için, yeter derecede sebepler değil midir?

Allahü teâlâyı sevmek için de, sebepler pek çoktur: Evvela, müslüman olarak dünyaya gelmek. Yani, bir müslüman ananın ve bir müslüman babanın evladı olarak dünyaya gelmek, bütün ömrümüzce, Allahü teâlâyı sevmek, Allahü teâlâya şükür ve hamd etmek için, tek başına en büyük sebeptir. Mesela, hristiyan ana-babadan dünyaya gelmiş olsaydık, artık müslümanlık yolunu bulmak, bizim için, çok zor veya imkansız olurdu. Hristiyan topluluğu içinde yaşar ve ahirete imansız olarak giderdik. Zamanımızda müslüman olarak doğmak da, kâfi değildir. Müslümanlığı sevmiş, elinden geldiği kadar müslümanlık yolunda yürümeye gayret etmiş bir ailenin çocuğu olmak da ayrı bir talihtir. İsmi Ahmed veya Hadice olup da, müslümanlık icaplarını yapmayan, hatta müslümanlığı hor gören, nice sözde müslümanlar var. Akıl ve iz’ân sâhibi olmak, iyi ve kötüyü anlayabilecek bir tahsil ve anlayış seviyesinde bulunmak da, Allahü teâlânın en büyük nimetlerindendir. Bundan başka, insan haklarını tanıyan bir hükümetin ferdî olarak yaşamak, sıhhatte olmak, fakir olmamak vesaire gibi binlerce nimet hep Allahü teâlânın lütuf ve ihsanıdır. Bu saydığımız nimetlerden mahrum olan milyonlarca insanın, milyonlarca müslümanın bulunduğunu düşünürsek, Allahü teâlâyı nasıl sevip, şükretmemiz lazım geldiği kolayca anlaşılır.

Kaynak: Bir İhtiyar Müslümanın Kızına Nasihati

 

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler