4 — Doğu, dine gömülüp afyonlaşmış, uyuşuk olmuş, iman sahibi olmak, esirlik imiş.
Cevap: İslamiyetin, aktif, çalışkan, âdil, kahraman milletler meydana getirdiğini ve Ashâb-ı kiramın üstünlüklerini, her tarih okuyan açıkça görür. Bunu gösteren binlerle misal, milyonlarla kitap meydandadır. Ne yazık ki kör olan, güneşi görmez. Körün görmemesi, güneş için bir kusur olur mu? Dost, düşman bütün akıl ve kültür sahiplerinin hayran kaldığı bu yüce dine, saadet ve medeniyet kaynağına, bir cahilin, bir aldanmışın dil uzatmasının ne kıymeti vardır? Söz ve yazı, sahibinin aynasıdır. Çok kimse, düşmanına kızdığı zaman, onda kendindeki kötülüklerin bulunduğunu söyler. Her kaptan, içinde bulunan sızar. Alçak olanın sözleri ve kelimeleri de, kendi gibi olur. O çirkin sözlerin karşısında kalanlar, pisliğe düşen pırlantaya benzer. Bir kötü kimsenin İslamiyete saldırmasına şaşılmaz. Bu yersiz ve saçma iftiraları doğru sanıp, aldanarak felakete düşenlere şaşılır. Bu iftiralara cevap vermeye değmez. Kör olana, güneşin varlığını anlatmaya uğraşılmaz. Safrası, karaciğeri bozuk olana, şekerin tatlı olduğunu anlatmak fayda vermez. Bozuk, habis ruhlara kemalat, üstünlükler anlatılamaz. Bunlara cevap vermek, başkalarının bunlara aldanmasını önlemek içindir. İlaç, hastaları ölümden korumak içindir. Ölüleri diriltmek için değildir.
İslamiyetin, medeniyete ışık tuttuğunu öven milyonlarca yazıdan ikisini bildirelim. Hem de kötülediği, beğenmediği doğudan değil, imrendiği batılılardan seçerek yazalım. Mocheim diyor ki (10. asırdan beri, Avrupada yayılan fen bilgilerinin, fizik, kimya, astronomi ve matematiğin, İslam mekteplerinden alındığı ve hele Endülüs müslümanlarının Avrupa’nın üstadı oldukları muhakkaktır. Romalılar, Gotlar, İspanya’ya hakim olmak için 200 sene uğraşmışlardı. Halbuki müslümanlar, bu yarımadayı 20 senede ele geçirdi. Pirene dağlarını geçerek Fransa’ya kadar yayıldılar. Müslümanların ilim, irfan, ahlak bakımından üstünlükleri, silahlarının tesirinden daha az değildi). Davenport diyor ki (Avrupa, bugün de müslümanlara medyundur (borçludur). Hazret-i Muhammed “aleyhisselâm”, (Şan, şeref ve üstünlük, mal ile değil, ilim ve irfan ile ölçülür) demiştir. İslam devletleri, asırlarca, en muktedir ellerle idare edilmiştir. Müslümanların üç kıta üzerine yayılması, tarihin en şerefli zaferleri olmuştur). Jean Mocheim alman din adamı ve tarihçisi olup 1755’de vefat etmiştir.
Bu cahil, ruh hastası, yazılarında, doğu dine gömülerek afyonlandı, diyor. İngiliz lordu Davenport gibi müslüman olmayan tarafsız yazarlar ise, vicdanları ile diyor ki (Batıda Endülüs müslümanları, ilim, fen tohumlarını saçarken, doğuda Mahmud-i Gaznevi ilim ve irfanı yayıyordu. Memleketi, fen adamlarının kaynağı olmuştu. İslam hükümdarı, üretimi arttırıyor, kaynaklardan topladığı serveti, iyi yerlerde memleketin ilerlemesinde kullanıyordu. Doğuda huzur, medeniyet böyle ilerlerken, Fransa’nın (7. Louis)si, Vitiri şehrini ele geçirince yaktırdı. 1.300 insan da beraber yanmıştı. O zaman İngiltere’de iç savaşlar ölüm saçıyordu. Toprak ekilmemiş, her şey tahrib edilmişti. 14. asırda, İngiliz, Fransız muharebeleri, o kadar feci, o kadar yıkıcı idi ki tarihte benzeri görülmemişti. Doğuda, İslam memleketlerinde ise 1351’de Delhi hükümdarı olan III. Firuz Şah Tuğluk, ölüm senesine kadar, nehirler üzerinde 50 set ve ayrıca 40 cami, 30 mektep, 100 han, 100 hastahane, 100 hamam, 150 köprü yaptı. Kanal açtı. Hindistan’da şah Cihanın bütün memleketi huzur ve saadet içinde idi. Mühendis Ali Murad hana, Delhi kanalını yaptırdı. Şehrin her yerine mermer fıskıyeler, şadırvanlar, hamamlar yapıldı. Her evde sular akıyordu. Memleket emniyet içinde idi).
Sonraki madde –> Din Kadercilik Midir?
1 Yorum