Bu mektup, mirza Hüsameddin Ahmed’e “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Esrar ve dekaık bildirilmektedir:
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun sevgili Peygamberine ve âline salât ve selâm olsun! Size ve bütün müslümanlara duâlar olsun! Lütfederek, bu fakire gönderdiğiniz mektubu okumakla şereflendik. Allahü teâlâ, buna karşılık olarak size iyilikler versin! Allahü teâlânın, ihsan ettiği nimetlerden hangisini yazayım? Onlara karşı şükrü nasıl bildireyim? Allahü teâlânın tevfikı ile yağdırılan ilimlerin ve mârifetlerin çoğu yazılıyor. Anlayan, anlamayan herkes okuyor. Fakat, ayrıca verilen ince ve gizli şeylerden hiçbiri açığa vurulamıyor. Hatta harfle, işaretle de, bir şey söylenemiyor. Bu fakirin mârifetlerini toplamış olan kıymetli oğlum, sülûk ve cezbe makâmlarına yükselmiş iken, ona da, bu ince bilgilerden söz edilemiyor. Bunların örtülmesine titizlikle çalışılıyor. Evet oğlum, bu gizli bilgilere kavuşmuştur ve yanılmaktan, şaşırmaktan korunmakta olduğunu biliyorum. Fakat, çok ince olduklarından dil tutuluyor. Gizlilikleri, ağzın açılmasını önlüyor. Halim, Eş-Şuara sûresi, 13. âyetinin, (Göğsüm daralıyor, dilim tutuluyor) meâl-i şerifine uygundur. Bu sırlar, beyana gelmeyen cinsten değil, belki beyana sığmayan sırlardır.
Hafızın feryatı boşuna değil,
şaşacak şey çoktur onda, iyi bil!
Saklamak için uğraştığımız bu nimetlerin hepsi, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” Peygamberlik kaynaklarından gelmektedir. Meleklerin yüksekleri de, bu nimete ortakdırlar. Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlerden dilediklerini de bu nimetle şereflendirirler. Ebû Hüreyre “radıyallâhu anh” hazretleri buyurdu ki (Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimizden iki ilim öğrendim. Bu iki ilmden birini size açıkladım. İkinci ilmi eğer bildirir isem, beni öldürürsünüz). Bu ikinci ilim, gizli olan ilimdir. Bunu herkes anlayamaz. Bu, Allahü teâlânın büyük nimetidir. Bu nimeti dilediğine verir. Allahü teâlâ, büyük nimetler vericidir. Çok kıymetli hocâmin çocuklarına yazılan mektubu, lütfen gözden geçiriniz!
Kıymetli efendim! Bu fakire göre, tasavvufta bidat meydana çıkarmanın çirkinliği, dinde bidat yapmanın çirkinliğinden az değildir. Tasavvufun bereketleri, bidat çıkmadığı müddetçe akar gelir. Tasavvufta bir değişiklik yapılınca, feyizler ve bereketlerin gelmesi de durur. Bunun için tarîkatte bir değişiklik olmamasına çok dikkat etmelidir. Tarîkatten olmayanlarla görüşmemelidir. Her nerede ve her kim olursa olsun, tarîkati değiştiren bir şey görülürse, zorla ve elbette önlemelidir. Tarîkatin doğrusunu kuvvetlendirmeli ve yaymalıdır. Vesselâm, vel-ikram.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız